Demokrasiyle Geldiğimiz Nokta: ‘Gayrimeşru Çocuklar’
19 Ocak 2018

Demokrasiyle Geldiğimiz Nokta: ‘Gayrimeşru Çocuklar’

Ajanslar - Köklü Değişim Medya

Köklü Değişim Medya

İstanbul Küçükçekmece'de bulunan Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi, 2017’nin ilk 5 ayında, 39’u Suriyeli, 38’i 15 yaşından küçük 115 çocuğun hamile olduğunu polise bildirmedi.

Olay, hastanede görev yapan sosyal hizmet uzmanı Ş.İ.N.’nin, 1 Temmuz 2001 doğumlu bir çocuğun hamile olduğuna ilişkin kayıtların hastane sisteminde ve sosyal hizmet biriminde tutulmadığını fark etmesiyle ortaya çıktı. Valiliğin daha sonra başhekim hakkında soruşturma izni vermediği, durumu fark eden sosyal hizmet uzmanının da 2 kere görevinden uzaklaştırıldığı ortaya çıktı.

Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne gelen 1 Temmuz 2001 doğumlu bir kız çocuğunun hamile olduğu anlaşılıyor. Ancak, ne hastanenin sisteminde, ne böyle durumlarda bildirim yapılması gereken Sosyal Hizmet Birimi’nde çocuğun kaydı bulunamıyor. Bunu fark eden iki çalışan, geçmişe dair bir tarama yapıyor ve şunu görüyor:

“Sadece 1 Ocak 2017-9 Mayıs 2017 tarihleri arasında hastaneye başvuran 18 yaşından küçük 115 hamile çocuk (adölasan gebelik) hakkında, ilgili yerlere bildirim yapılmamış. Bunlardan 38’i 15 yaşından küçük. 39’u ise Suriyeli göçmen.”

Konu tutanak altına alınmış, yönetime iletilmiş, valiliğe bilgi verilmiş, savcılığa suç duyurusunda bulunulmuş ama valilik soruşturma izni vermediği için hiçbir adım atılmamış. Üstüne, “işgüzarlık” edip tutanak tutan personel sürgün edilmiş.

Yılda 450 Hamile Çocuk

Nasıl olur? Bu “hamile çocuk” yoğunluğu rutin mi? Yoksa, “Bu iş kolluk kuvvetlerine yansıtılmadan bu hastanede hallediliyor” diye benzer durumda olanlar bu hastaneye mi yönlendiriliyor?

Konunun araştırılması sonucu uygulama “rutin” çıkıyor. GATA’nın devredildiği İstanbul Sağlık Bilimleri Üniversitesi bünyesindeki bu hastanenin kadın doğum servisi, uzman hekim sayısı ve donanımı ile bölgenin en yüksek kapasiteli servislerinden biri çıktı. Haliyle, çok fazla hastaya hizmet veriyor. Neden “rutin” olduğunu anlamanız için işte bazı rakamlar: 2017’de hastaneye başvuran hamilelerin 450’si 18 yaş altı. Sadece 1 Ocak 2017-9 Mayıs 2017 arasındaki rakam ise 250. Dinçer’in haberindeki 115 rakamı, sadece “bildirilmesi gerektiği halde bildirilmeyen adölasan gebeliklerin” sayısı.

‘Sağlık Bakanlığı Tek Başına Çözemez’

Haberle ilgili kendisine sorulan soruları yanıtlayan Sağlık Bakanı Ahmet Demircan, hukuki prosedüre göre gereken her şeyi yapmaya başladıklarını ve iddia doğru çıkarsa sorumlulara da gereken cezayı vereceklerini söyledi. Olayın başka bir boyutuna dikkat çeken Demircan, “Bu çok büyük bir sorun. Sağlık Bakanlığı’nın tek başına çözemeyeceği sosyal bir sorun. Sonuçta biz sağlık hizmeti veriyoruz. Önceliğimiz başvuran herkese sağlık hizmeti sunmak. Bu tür gebeliklerde de bildirim zorunluluğu var ve bildirme görevini yerine getirmeliyiz.” dedi.

Bir Denge Bulmasak Merdiven Altına Yönelirler

“Bu rakam çok yüksek değil mi? Acaba adölasan gebelikleri bildirmediği için bu hastaneye yönlendiren bir şebeke mi var?” sorusuna Bakan Demircan, “Her şeyi düşünmek zorundayız. Onun için iyi bir araştırma istedim. İddiaya konu olan tarihlerdeki bütün doğumlara bakmak gerekiyor” karşılığını verdi. Konuyla ilgili hastanelere bir genelge göndereceklerini açıklayan Demircan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu konuda hastanelerin tavrı çok önemli. Eğer ‘sorun yaşayacağız’ diye hastanelere başvurmaktan vazgeçerlerse merdiven altına yönlenirler. Bizim bir denge bulmamız lazım.”

Sağlık Bakanlığı’na bağlı kurumların bu tür vakalarda oynayacağı iki rol var: İlki en iyi sağlık hizmetini sunmak, çocuğun ruh ve beden sağlığını korumak. İkincisi, çocuk gebeliği konusunda yasal zorunluluklara uyup bildirim yapmak. Bakan Demircan’ın dediği gibi bu bildirimler yapıldığı sürece konu Sağlık Bakanlığı’nın konusu olmaktan çıkıyor.

Bu noktaya getiren saikleri tespit etmek gerekir

Evlilik dışı erken veya yetişkin gebelik vakıalarında, öncelikle etkenleri tespit etmek gerekiyor. Zira demokratik laik sistemin insana hatalı bakışından kaynaklanan bir takım olumsuzluklar, toplumsal bir huzursuzluk ve kaos doğuruyor. Karma eğitim sistemi, kadın ve erkek arasındaki eşitlik dayatması, feminist söylem ve eylemler, insanın fıtrî yapısını görmezden gelen, evlenmeyi zorlaştıran yasal uygulamalar ve ekonomik sıkıntılar… tüm bunlar ve daha fazlası sebebiyle bugün, erkek ve kadın arasında fıtrata aykırı, çözümsüzlüklerle dolu gayrimeşru ilişkiler ve bu ilişkilerin mahsulü sorunlar gündem olmaktadır.

Sıkıntının temelinde, erkek-kadın arasında cereyan etmesi gereken İslâmi sahih içtimai nizamı çekip alan demokratik laik sistem yatmaktadır. İslâm’ın insan fıtratına uygun nizamları hayata hâkim kılınmadığı müddetçe de bu ve benzeri içtimai ve toplumsal sorunların sonu gelmeyecektir.