AK Parti, Çin İle İmzalanan Uygurları İade Anlaşmasını Savundu
15 Ocak 2021

AK Parti, Çin İle İmzalanan Uygurları İade Anlaşmasını Savundu

Köklü Değişim Medya

Köklü Değişim Medya

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, MYK toplantısı sonrası yaptığı açıklamada 2017 yılında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğinde Pekin’de Çin ile imzalanan “Suçluların İadesi Anlaşmasını” savundu. Bilindiği üzere komünist yönetim, yürüttüğü “Tek Çin” politikasına göre İslami sembol, ibadet ve fikirleri suç kapsamında görüyor ve görülmemiş zulümler uyguluyor.

Müslüman Uygurlar haftalardır Çin konsolosluğu önünde “Ailem Nerede” eylemini sürdürüp toplama kamplarında tutulan aileleri için mücadele ederken, AK Parti’den Çin ile imzaladığı anlaşmayı savundu. Komünist Çin yönetiminin Müslümanları toplama kamplarında zorla hapsettiği, çocuklarını yurtlarda asimile ettiği, oruç tutan, namaz kılan ve sakal bırakanların suçlu saydığı, Müslümanların evine yatılı memurlar gönderdiği bilindiği halde AK Parti, imzaladığı çeşitli anlaşmalar ve özellikle ticari ilişkileri önemseyerek bu zulümleri Çin’in yürüttüğü “Tek Çin” siyasetine uygun legal bir uygulama olduğunu savunuyor.

Türkiye'nin Çin ile imzaladığı ve Uygurların iade edileceğini dair endişelere yol açan anlaşmaya ilişkin soruyu yanıtlayan AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik şu ifadelerle anlaşmayı savundu:

"Bu tartışmayı takip ediyorum.. Bu anlaşma gündeme getirilerek sanki Türkiye alelade bir şekilde, kuralsız bir şekilde Uygur Türklerine karşı bir tutum alıyormuş gibisinden ahlaka, vicdana ve gerçeklere sığmayan propaganda yapılıyor.

Bunu izliyorum, sosyal medyada da görüyorum. Birincisi, bu anlaşma pek çok ülkeyle yaptığımız, olağan, uluslararası hukuka uygun bir suçluların iadesi anlaşmasıdır. Çin tarafı bunu onaylamıştır. Bizim bu şekilde kaç ülkeyle anlaşmamız var? 32 ülkeyle anlaşmamız var. Türkiye tarafında da bu anlaşmada tabii ki yüce Meclis karar merciidir. Bu 32 ülkeyle yaptığımız gibisinden bir suçluların iadesiyle ilgili bir anlaşmadır.

Böyle Uygur Türklerine karşı, Uygur Türkü kardeşlerimizle ilgili bir anlaşma gibi sunulması son derece yanlıştır. Bu suçluların iadesi ile ilgili bir anlaşmadır. Şunu unutmamak gerekir ki bu tip uluslararası anlaşmalar zaten standart bir şekilde gerçekleştiriliyor.

Burada tabi hükümetimizin Uygur Türkleri ile ilgili politikasını eleştirmeye dönük olarak bu şekilde bir yanlış bilgi veriyorlar. Buradaki tutumumuz bellidir. Biz soydaşlarımızın, dindaşlarımızın dillerinin, kimliklerinin, tarihi miraslarının, insan haklarına ve uluslararası hukuka uygun bir şekilde dünyanın her yerinde korunması gerektiğini söylüyoruz.

Bu konularda da Çin makamlarıyla konuşuyoruz, yakın temas içerisindeyiz. Yani burada Uygur Türklerine karşı bir olumsuz tutum söz konusu olduğunda buna karşı susmamız, görmezden gelmemiz ya da bununla ilgilenmiyormuşuz gibi tutum asla söz konusu değildir.

Daha önce de burada açıklama yaptım bununla ilgili. Bu konudaki hassasiyetimizi Çin makamlarıyla paylaşıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Çin'in egemenliğine ve tek Çin politikasına saygı duymaktadır. Dünyanın her yerindeki ülkelerin terörle mücadelesinde tabii ki saygı duyuyoruz. Ama burada Uygur Türklerine dönük ihlaller, oradan yansıyan görüntüler, oradan bize ulaşan mesajlar aslında baktığımızda da hem tutumumuzu hem de bu konularla ilgili beraber çalışma arzumuzu Çin makamlarıyla da paylaşıyoruz, paylaşmaya devam ediyoruz. Bu konudaki çalışmalarımızı da devam ettiriyoruz.

Kendileri bize bununla ilgili olarak açıklamalarını geçmişte partimize ilettiler. Benim açıklamalarım üzerine oradan bir açıklama geldi. Biz de cevabi bir mektup yazdık, kendi açıklamamızın arkasında durduğumuzu gösteren ve bu konuda daha çok diyaloga açık olduğumuzu ifade eden.

O anlaşmanın bu şekilde yorumlanması çok yanlış bir değerlendirme olur."

Çin İle İmzalanan Anlaşma

Çin, yurtdışında, özellikle Türkiye'de yayasın Uygur Türklerini "terör" suçlamasıyla mercek altına almış durumda.

Kanun teklifi yasalaşırsa, Çin'in gıyabında mahkum ettiği Uygur Türklerini, Türkiye Pekin'e iade etmek zorunda.

Pekin'de imzalanan anlaşmanın "iade etme yükümlülüğü" başlıklı birinci maddesinde şöyle deniliyor:

Taraflardan her biri, bu anlaşma hükümleri uyarınca, diğer tarafın talebi üzerine, kendi ülkesinde bulunan kişileri, haklarında ceza soruşturması veya kovuşturması yürütmek ya da bir cezanın infazı amacıyla birbirlerine iade etmeyi taahhüt eder.

Anlaşmaya göre iade izinleri, işlendiği öne sürülen suçun cezasının her iki ülkenin kanunlarına göre en az 1 yıl hapis olması gerekiyor.

Eğer iadesi istenen kişi hakkında hüküm verilmiş ise, iade talebinde bulunulduğu sırada iadesi istenen kişi hakkında infazı gereken bakiyenin en az 6 ay olması şartı bulunuyor.

Anlaşmanın dikkat çeken maddelerinden biri ise şöyle: İade amacıyla her iki tarafın kanunlarının, iadeye konu suça aynı kategori altında yer verip vermemesi veya suçu aynı terimle tanımlayıp tanımlamaması önem arz etmez.

Çin İle İmzalanan Anlaşma

Suçluların iadesine yönelik ikili anlaşma, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Mayıs 2017’de Çin ziyareti sırasında, “Türkiye Cumhuriyeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Arasında Suçluların İadesi Anlaşması” adıyla Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ile Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi tarafından imzalanmıştı. Çin yönetimi, suçluların iadesini öngören anlaşmanın kabulü ile Türkiye’ye sığınan ve sözde terör suçlusu olarak gördüğü Müslüman Uygurların sınır dışı edilmesini amaçlıyor. Türkiye ve Çin Halk Cumhuriyeti arasında suçluların iadesine yönelik anlaşma, Çin Ulusal Konseyi tarafından 22 Aralık 2020 tarihinde oylanarak kabul edildi.

Çin, yurtdışında, özellikle Türkiye'de yaşayan Müslüman Uygur Türklerini "terör" suçlamasıyla mercek altına almış durumda.

Kanun teklifi yasalaşırsa, Çin'in gıyabında mahkûm ettiği Uygur Türklerini, Türkiye Pekin'e iade etmek zorunda.

Pekin'de imzalanan anlaşmanın "iade etme yükümlülüğü" başlıklı birinci maddesinde şöyle deniliyor:

Taraflardan her biri, bu anlaşma hükümleri uyarınca, diğer tarafın talebi üzerine, kendi ülkesinde bulunan kişileri, haklarında ceza soruşturması veya kovuşturması yürütmek ya da bir cezanın infazı amacıyla birbirlerine iade etmeyi taahhüt eder.”

Anlaşmaya göre iade izinleri, işlendiği öne sürülen suçun cezasının her iki ülkenin kanunlarına göre en az 1 yıl hapis olması gerekiyor.

Eğer iadesi istenen kişi hakkında hüküm verilmiş ise, iade talebinde bulunulduğu sırada iadesi istenen kişi hakkında infazı gereken bakiyenin en az 6 ay olması şartı bulunuyor.

Anlaşmanın dikkat çeken maddelerinden biri ise şöyle:

İade amacıyla her iki tarafın kanunlarının, iadeye konu suça aynı kategori altında yer verip vermemesi veya suçu aynı terimle tanımlayıp tanımlamaması önem arz etmez.”

Anlaşmada, talep edilen tarafın, iade talebine konu suçun siyasi bir suç olduğunu değerlendirmesi veya talep edilen tarafın istenilen kişiye sığınma hakkı tanımış olmasının iadeye engel bir durum olduğu belirtiliyor.

Ancak bahse konu bu suçun, her iki ülkenin de taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde siyasi suç olarak kabul edilmesi gerekiyor.

Aynı anlaşmada, iadesi istenen kişinin ırkı, cinsiyeti, dini, uyruğu veya siyasi görüşü nedeniyle yargılanacağı veya cezalandırılacağına dair sağlam gerekçeler varsa iadenin gerçekleşmeyeceği belirtiliyor.

AK Parti bu tip anlaşmaların 32 ülkeyle imzalandığını ifade ederek standart olduğunu öne sürerek savunuyor. Fakat Çin’in dünyaca kabul edilmiş nitelikli bir soykırım yürüttüğü ve sistematik zulümler uyguladığı belgelerle kanıtlanmasına rağmen Doğu Türkistanlı Müslümanlar yalnızlığa terk ediliyor.

Müslüman Uygurlar toplama kamplarında kaybolan ailelerinin bekasını öğrenmek için haftalardır İstanbul’daki Çin konsolosluğu önünde eylemler düzenliyor. Dilekçe ile ailelerinin durumunu sormalarına rağmen komünist Çin yönetimi henüz bir cevap veremedi. Sadece bu durum bile Çin’in nasıl bir vahşete imza attığını ortaya koyuyor.