İslâm ümmetinin tacı olan Hilâfet'in yıkılması ve kâfir Batı’nın İslâm topraklarını işgal etmesinin ardından ümmet bir asra yakın bir süredir bitkinlik ve zayıflık yaşamaktadır. Kâfir Batı bu süre boyunca İslâm'ı yönetimden uzaklaştırmış, ümmete meydanı dar etmiş, onlardaki kuvvetin unsurlarını (siyasi akideyi, kapsamlı hayat nizamını, Hilâfet'i, cihadı) söküp almıştırı. Allahu Teâlâ ile olan bağlantısından koparıp kendi fikrî kaidelerini esas alan yeni bir kalıpla Müslümanların düşünme biçimlerini şekillendirdikten sonra dinde değişiklik yapmıştır. Din konusunda ulemanın kötü tavırları bu hususta onlara yardımcı olmuş, ulema Batı kuralları hakkında fetvalar vermişler, saptırıcı, yoldan çıkartıcı görüşler belirtmişlerdir… Bir asır boyunca kâfir Batı, emanet develeri gibi kanunlarını Müslümanlara zorlamışlar; yönetimi, kendileri için bekçilik yapan ve içlerinde şerden başka bir şey barındırmayan kimselere teslim etmişlerdir.
Günümüzde İslâm ümmeti artık köklü bir değişimi özlemektedir. Ümmet, ümitle, kurtuluş ümidi ile doludur.
Ümmetin bugünkü hâli Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in vaadi ile buluşma hâlidir. Bu vaat ahir zamanda Râşidi Hilâfet'in kurulacağı vaadidir. Kâfir Batı’nın önemli şahsiyetlerinin ifadeleriyle “Miladi altıncı ve yedinci asrın, Muhammed (SallAllahu Aleyhi ve Sellem) zamanının geri dönmesinden”, “Hilâfet'in canlanmasından”, “Geniş İslâm İmparatorluğundan” korkuttukları bir zamanla buluşmaları hâlidir.