Gündem: "Kapitalizm Çöktü Çözüm İslam"
11 Nisan 2020

Gündem: "Kapitalizm Çöktü Çözüm İslam"

Köklü Değişim Medya

Köklü Değişim Medya

Dünya bir yıkılışa şahitlik ederken, vahşi nizam kapitalizmin çöküşünü ve çözümün İslam olduğunu ilan etmek için başlatmış olduğumuz #KapitalizmÇöktüÇözümİslam başlıklı Twitter çalışmamıza binlerce tweet atıldı. Listede kısa sürede ilk sıraya yükselen başlığımıza eleştirilerin yanı sıra ciddi destek de geldi. Yazarımız İlahiyatçı Abdullah İmamoğlu eleştirilere yanıt olarak bir yazı kaleme aldı.

Dün Köklü Değişim öncülüğünde başlatılan #KapitalizmÇöktüÇözümİslam adlı çalışmamıza yoğun katılım oldu. İslam’ın yalnız ruhani bir din olmadığını, siyasi akidesinin de olduğunu, 13 asır kıtalara adaletle hükmettiğini ve kapitalizm çökerken insanlığın kurtuluşu için başka bir alternatifin olmadığını ilan etmek için sosyal medyada başlatmış olduğumuzu çalışmaya ciddi destek geldi. Yönetimde mütekamil uygulanmaması sonucunda gelen başarısızlık üzerinden İslam nizamını eleştirmeye kalkanlar da oldu. Oysa Endülüs, Avrupa’yı kendine hayran bırakmış ve Batılılar kurulan eğitim kurumlarında çocuklarını okutabilmek için birbiri ile yarışmıştır. Batılı düşünürler Avrupa karanlık çağı yaşarken, Endülüs’ün kütüphanelerinden hayranlıkla söz eder. Osmanlı’nın kıtalara adaletle hükmetmesi, çağ açıp çağ kapatması tarihte övgüyle söz edilir. Adaleti, gelişmişliği simgeleyen islam Devleti Medine'de kurulduğundan beri tarih boyunca tıpta, mühendislikte ve yeni buluşlarda dünyaya örnek teşkil etmiştir.

Kapitalizmin dünyaya hükmetmesi ile başlayan sömürü, kaos, işgaller tarihinde çirkinlikten başka bir şey olmadığının delilidir. Teknolojide kalkınmayı sağlasa da, toplumsal çöküntü inkar edilemez bir hakikattir. Her sıkıntıda ekonomilerin krize girdiği de bir gerçektir. Koronavirüs ile başlayan ekonomideki durgunluk, Batılı siyasetçi ve ekonomistler tarafından 1929’daki büyük buhrandan daha korkunç sonuçlara yol açacağı itirafının zikredilmesine yol açmıştır. Zengin azınlığın tahakkümü üzerine kurulan Kapitalizmin, tıpkı devletin zorbalığı üzerine kurulan komünizm gibi çöküşü artık inkar edilemez bir gerçek olarak ayın ondördü gibi ortadadır.

Yazarımız Abdullah İmamoğlu’ndan Eleştiriler Cevap

Dün başlattığımız #KapitalizmÇöktüÇözümİslam başlıklı çalışmaya yöneltilen eleştirilere cevaben yazarımız İlahiyatçı Abdullah İmamoğlu, bir yazı kaleme aldı.

Abdullah İmamoğlu eleştirileri şöyle cevapladı:

“Kapitalizmin artık son nefesini vermek üzere olduğunu, yarınların onun enkazı üzerine kurulacak olan İslâm’a hazırlandığını söylediğimizde Batı sevicilerinin hışmına uğruyoruz. Neymiş efendim İslâm bugünün problemlerini karşılamaktan aciz kalırmış. Ya da neymiş efendim bizim İslâm dediğimiz sadece namaz ve duadan ibaretmiş. Kısacası İslâm çözüm felan olmazmış…

İslâm’ın kuşatıcı bir din ve tatbik edildiği dönemlerde her alanda dünyanın liderliğini yaptığını ispat eden aşağıda paylaştığım hakikatleri; her fırsatta her yönüyle rezaleti ifşa olmuş Batı’ya öykünenlere ithaf ediyorum ve diyorum ki;

Medeniyetimizin Dünü Yarınlarımızın Teminatıdır!

İslâm’da bina olarak kurulan ilk hastane Emevî Halifesi Velîd b. Abdülmelik’in 88/707 yılında kurduğu ve daha çok cüzzamlıların tedavi edildiği hastanedir. Bu hastanede çalışan hekimlerin maaşları devlet tarafından ödendiği gibi, hastaların ihtiyaçları için de hazineden tahsisat ayrılmıştı. Bu dönemde bir de Ömer b. Abdülaziz’in Harran’da kurdurduğu Tıp Okulu vardı. (Corci Zeydan, İslâm Medeniyeti Tarihi, III, 381)

Sigrid Hunke, “Avrupa’nın Üzerine Doğan İslâm Güneşi” adlı kitabında şunları Hilafet Devleti’nin tıbba verdiği önemi şu sözleriyle ifade etmiştir: “Hârûnü’r Reşîd devrinde Bağdat, meşhur hastaneleriyle her yönden örnek olabilecek üstün bir seviyede bulunuyordu.”

17. yüzyılın ortalarına kadar Osmanlı İmparatorluğunda da her yerde hastanelere büyük önem verilirdi. Avusturya İmparatoru II. Rudolf’un elçilik heyetiyle birlikte 1587’de İstanbul’a gelen eczacı Reinhald Lubenau’nun hatıralarında belirttiğine göre, o zamanki İstanbul’da 110 hastane bulunmaktaydı. Bu hastanelerin çoğu 150, büyük olanları ise 300 hasta alabilmekte, bazıları din ayırımı yapmadan her türlü inanıştaki hastaları, bazıları da sadece kadınları kabul etmekteydi.

Peki şuna ne demeli?

Paris Tıp Fakültesi altı asır önce, dünyanın en küçük kütüphanesine sahipti. Bu kütüphane, sadece bir kitaptan, müteşekkildi. Bu kitap bir Arap’ın eseriydi. Öylesine kıymetliydi ki, Kral XI. Ludwig bu kitaba başvurabilmeleri için yüz altın taler(gümüş para) ve on iki gümüş mark yatırarak, üzerinde kira hakkı tesis etmişti. Buna karşın bir İslam diyarı olan Diyarbakır’da XIII. asırda sadece bir kütüphanede bir milyon kırk bin kitap olduğu ifade edilmiştir. (Hunke, Avrupa’nın Üzerine Doğan İslam Güneşi, s. 127)

Bütün bunları objektif bir nazarla baktığımızda bu ilmin bütün yönleriyle İslam medeniyetinden intikal ettiği aşikardır.

Avrupa, antik eserler, optikler, pusula ve barut toplarını Müslümanlar sayesinde öğrenmiştir. Batı, İslam medeniyetinden sadece ilim sahasında değil, hayatın bütün alanında ve hatta sanatta da sayısız ilhamlar almıştır. (Hunke, Avrupa’nın Üzerine Doğan İslam Güneşi, s. 127)

İlk dispanser ve eczaneleri Müslümanlar tesis etmiş; orta çağda ilk eczacı mektebini onlar kurmuş ve eczacılığa ait muazzam eserler yazmışlardır. Batıda’ki Salarne ve Montpellier tıp okulları uzun zaman ve doğrudan doğruya İslam tıp nazariyelerini tesir ve nüfusu altında kalmıştır. (Danişmend, Garp Menba’larına Göre İslam Medeniyeti, s. 25, 26, 27)

Söyleyin Allah aşkına Batı sevicileri! Siz hangi Batı’dan ve hangi ilimden bahsediyorsunuz? İslam insanca yaşamanın garantörüdür. Yarın Allah’ın izniyle İslam devlet olduğunda bunu dün olduğu gibi yeniden tesis edecektir.