Fidan: “Niyetimiz Esed Gitsin Vesaire Değildi”
14 Aralık 2024

Fidan: “Niyetimiz Esed Gitsin Vesaire Değildi”

Köklü Değişim Medya

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, katıldığı programda Suriye’de gelişen olaylara ilişkin yaptığı açıklamada, “Bizim niyetimiz Beşar Esad gitsin vesaire değil. Bizim niyetimiz Suriye'de Suriye halkının tamamını mutlu eden birliğini, bütünlüğünü, güvenliğini sağlayan, başka ülkeler için tehdit üretmeyen yani terör başta olmak üzere bir Suriye’nin ortaya çıkması” ifadeleriyle asıl hedefini açıkladı.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, katıldığı canlı yayında Suriye gündemine ilişkin soruları yanıtladı:

“Bizim Niyetimiz Esed Gitsin Vesaire Değildi”

Yani bizim niyetimiz Beşar Esad gitsin vesaire değil. Bizim niyetimiz Suriye'de Suriye halkının tamamını mutlu eden birliğini, bütünlüğünü, güvenliğini sağlayan, başka ülkeler için tehdit üretmeyen yani terör başta olmak üzere bir Suriye’nin ortaya çıkması. Ruslarla ve İranlılarla yürütülen süreçte biz bunu defaatle dile getirdik. Ama bir taraftan baktık ki yani gerçekten durum çok kötü. Biz bunları tabii Cumhurbaşkanımıza hep rapor ediyoruz. Cumhurbaşkanımız yani en üst düzeyden elini uzattı. Dedi ki, ‘gel bu sorunu çözelim. Bu kriz beklemeye gelecek bir kriz değil.’ Çünkü artık görüyoruz verileri. Rejim sıcak savaşın içindeyken muhaliflerle karşı yani kendi eksikliklerini görecek durumda değildi.

Astana Süreci

Astana ile bir süreç başlattık. Bu süreçte fevkalade önemli bir süreçti. Masada Suriye'nin krizlerine çözüm bulmayı amaçlayan bir süreçti. Rejimiyle muhalefetiyle bir masa kuralım Suriye'nin bütün insanlarının işine yarayacak bir çözüm getirelim ve bundan sonra bölgede istikrarsız kalksın, Suriye'de de milyonlarca insan huzur ve sükunet içerisinde hayatlarına devam etsinler. Fakat rejim bunu istemedi, maalesef rejim bunu istemedi. Uluslararası toplumda bu noktada çok fazla baskı yapmadı. Ama geldiğimiz noktada dediğim gibi Türkiye'nin stratejik sabrı aldığı insani ve tarihi kararlar bugüne getirdi.

Esed’in Çöküş Süreci: “Telefon Ettiler O Akşam Da Esad Gitti.

İlk harekat başladığında Heyet Tahrir Eş-şam tarafından bizim şöyle bir okumamız vardı: Biz bu süreci 2015'te de yaşamıştık 2016'da da yaşamıştık. Yani muhaliflerin Hama’ya kadar geldikleri bir an vardı. Ama İran'ın güçlerini kullanmasıyla Rusların ağır silah kullanmasıyla muhalifler maalesef o dönem çok gerilemek zorunda kaldılar. Daha sonra biz araya girdik ateşkes anlaşmalarını yaptık. Uzun günler sürdü ateşkes anlaşmaları. Yani çok uykusuz gecemiz oldu. Daha sonra Astana süreci başladı. Şimdi o süreçleri bildiğimiz için aslında son 2-3 yıldır rejim çok zayıftı. Yani şu anda hani muhalefete neredeyse yani silah atılmadan girdi, belli yerlerde direnişler oldu ama bunun sebebi rejim çok zayıf. Biz almanın bir problem olmayacağını zaten askeri istihbari değerlendirmelerimizde görüyorduk. Ama böyle bir durum karşısında Rusların ve İranlıların 2016'da yaptıkları tepkiyi tekrar etmesi durumunda bu sefer daha fazla bir kan dökümü ve yerinden edilme riskiyle karşı karşıya kalabilirdi Suriye halkı. Dolayısıyla başarısız olsa da çok meyveyi üretmese de Astana süreciyle biz yolumuza devam edelim, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararının 2254 sayılı karar etrafında bir şeyler yapmaya çalışalım konusunu hep Cumhurbaşkanımız bu hattı tuttu. Şimdi yalnız bu harekat başladığında işte tam da bu anlattığım sebeplerden dolayı yapılması gereken en kritik konu Rusların ve İranlılarla konuşup askeri olarak denkleme girmemeleriydi. Ruslar ve İranlılarla görüşmelerimiz işte o bir hafta bunun özeti. Onlar artık anladılar yani bizlerle İran dışişleri bakanı geldi sonra Doha’da hem Rusların hem İranlılarla bir araya geldik ve bazı konuları konuştuk. Yani burada her şeyi konuşmak istemiyorum ama bir noktadan sonra onlar da artık telefon ettiler o akşam da Esad gitti.

Destek görseydi muhaliflerin azmiyle belki tekrar zafere ulaşabilirlerdi ulaşırlardı muhakkak ama çok uzun zaman olur ve kanlı olabilirdi.

Ama Ruslar ve İranlılar baktılar bir anlamı yok bunun artık. Onu çok net söyledik. Yani hem üstüne yatırım yaptıkları adam yatırım yapılacak bir adam değil hem de bölgedeki şartlar artık eski şartlar değil. Küresel şartlar eski şartlar değil. Artık bundan daha fazla bu şekilde devam etmenin bir anlamı yok, daha fazla zarar tarafından dönmeleri gerekiyordu. Daha fazla insan öldürmenin, sivil yerleşim yeri bombalamanı anlamı yoktu. Yani Ruslara dedik sivil yerleşim yerlerini bombalamayın, insanları daha fazla katletmeye göç etmelerine sebep olmayın. Yani bu muhalefetin tabii üstün cesareti şecaati ve kararlılığıyla ilerleyen bir harekat oldu. Ama biz buradan minimum can kaybı olması için buranın iki tane önemli kinetik güç kullanabilecek aktörü ile odaklı görüşmeler sürdürerek bunun kansız bir şekilde olmasının yolunu açtık.

Geçiş Süreci

Yani muhalif gruplar az önce ifade ettiğim gibi 5 milyon Suriyeliyi zaten yönetiyorlardı. Muhaliflerin kontrol ettiği topraklarda. Sadece İdlib'de 4 milyon Suriyeli kardeşimiz vardı. 4 milyon Suriyeliye geçtiğimiz 5-6 yıl içerisinde belediyecilik hizmetleri, eğitim hizmetleri, temel hizmetler birçok konuda hizmet verme konusunda bir tecrübeleri oldu. Yani 4 milyon nüfus birçok ülkenin nüfusuna eşit bir nüfus. Avrupa'da özellikle. Bu tecrübeyi biz çok hızlı şekilde Şam’a yansıttıklarını görüyoruz. Yaptığımız konuşmalardan da biliyoruz. Muhalefet temel problemin halkın ihtiyaçlarını karşılamak olduğunu, yani çöplerden bahsediyorlar, halkın gıdaya ihtiyacından bahsediyorlar, elektrik sorunundan bahsediyorlar, temel yaşamla ilgili sorunlar. Yani bunların karşılanmasının asli ve öncelikli yükümlülükleri olduğunun farkındalar. Bu gerçekten çok mutlu edecek bir şey yani. Bunlar İdlib’de yürüttükleri faaliyetlerin aynısını hızlıca Şam'a taşıdılar. Tabii ülke geneline yaygınlaştırmaları lazım ama bu daha sonra bu ilk aşamada. Ben inanıyorum ki sonraki aşamalarda bunlar daha kapsamlı daha kucaklayıcı hükümetler kurarak, şu anda İflas etmiş olan bürokrasiyi daha da ayağa kaldırarak kamu hizmetlerinde bir nitelik artışına muhakkak gidilecektir. Ama öncelikli olarak tabii ki ülkede bütünlüğün sağlanması gerekiyor. Hassas bir dönem. Dolayısıyla şu anda bizim için çok yoğun bir mesai başlıyor. Hiç bitmedi mesai ama mesainin türü değişiyor. Yeni dönemdeki hedefimiz uluslararası toplumu ve bölgesel aktörleri Suriye halkına Şam'da yeni kurulan yönetime destek vermeye sahip çıkmaya ikna edip onlarla beraber Suriye'de istikrarı tekrar getirmek.

Batı’nın Endişeleri: “Bizim Tanıdığımız Kadar Kimse Tanımıyor Bunları”

Arap Ligi'ne gitmeden önce harekat ilk başladığında Halep düştükten sonra bütün Arap ülkeleri bakanlarıyla ayrı ayrı görüştüm. Ne yapmamız gerektiğini anlayış birliği içerisinde olalım bu konuyu ortak anlaşarak ortak tavır koyabiliriz çerçevesini sağ olsun dostlarımız aramızda güven ilişkisi var kabul ettiler. Ondan sonra biz esas itibariyle bir ciddi karşı duruşu görmedik. Şu anda dünya ortak sizin söylediğiniz bizim ilk gün söylediğimiz parametreleri kabul etmiş durumda. Biz ne söylüyoruz; bu insanlardan her türlü endişemiz olabilir belirsizlikler olabilir bizim tanıdığımız kadar kimse tanımıyor bunları. Çok fazla söylenti var haklarında. Fakat biz diyoruz ki biz uluslararası toplum olarak Suriye muhalefetinden şu anda iktidara gelen muhalefetten ne beklediğimizi söyleyelim. Biz terörizmin olmadığı bir Suriye istiyoruz. PKK'nın ve DEAŞ'ın destek bulmadığı, azınlıkların kötü muamele görmediği Kürtlerin, Alevilerin, Türkmenlerin, Ezidilerin kötü muamele görmediği, temel ihtiyaçların karşılandığı, kitle imha silahlarıyla kimsenin işinin olmadığı, bölge ülkelerine tehdit üretmeyen, herhangi bir şekilde başka ülkelerin iç işlerine karışarak sıcak olaylara müdahale olarak başkasına yardım ederek asla bölge ülkelerine tehdit üretmeden, aynı zamanda ülkenin birliğinin bütünlüğünün beraberliğini sağlandığI, kuşatıcı bir hükümet olan bir yapı istiyoruz.

İnsanları biz bunla aynı noktaya getirdik. Şu anda Şam'daki yönetime biz bunları iletiyoruz. Siz yıllardır arkanızda duran Türkiye'nin hem de bölgenin hem de dünyanın sizden beklentisi bu. Bunu yaptığınız zaman Avrupa şunu görüyor; bütünlüğü oluşmuş, can güvenliği oluşmuş bir Suriye'de insanlar geri dönebilirler. Daha fazla terörizme kaosa yer verilmeyen bir yer olması lazım. Ama bizim görevimiz ve onların da imtihanı bu endişeleri gidermek. Biz bu dostlarımızdan ortaklarımızdan aldığımız şeyleri Şam'daki yönetime yansıtıyoruz ve onlardan gerekli adımları atmasını bekliyoruz. Dikkat ederseniz kitle imha silahları ile ilgili, azınlıklara dokunulmaması ile ilgili, rejimin kontrolü altındaki bulunan bölgelerde düştükten sonra halkın can güvenliği ile ilgili, rejimde görev yapan askerlere dokunulmaması ile ilgili defalarca duyuru yaptılar. Bu duyurular alandaki aktiviteleriyle de örtüştürülünce baktık ki söyledikleriyle yaptıkları örtüşüyor, iyi yoldalar. Uluslararası sistemin, bölgenin de güvenini artı ve devam ediyor. Fakat bu konuda endişeler tabii ki bazı ülkelerde devam ediyor. Bazı ülkelerin alarm seviyesi çok yüksek bazıları daha düşük. Dolayısıyla biz yapıcı bir diyalogla bölge ülkeleriyle bu sorunu çözme yönünde hareket etmemiz lazım.

Bir de biz bölgeyi ülkelerine Suriye meselesini diğer konulardan farklı olarak gelin beraber sahiplenelim ve yapıcı bir şekilde, iyi bir şekilde mutlu bir sonla sonlandıralım. Ve bütün ülkelerin burada ortak bir çabası olsun. Gerçekten bölge için de yeni bir aşama olur bir ilerleme olur ve bundan sonra da bölgenin ortaya çıkan buna benzer sorunlarını çözme de kendine bir güveni ve aralarında geliştirdikleri bir mekanizma olur. Bunu şu anda ilerletmeye çalışıyoruz. İnşallah önümüzdeki günlerde bu konu ile ilgili çalışmalarımız devam edecek.

“‘İsrail’in Suriye Saldırıları: Bu Strateji Çok Tehlikeli”

‘İsrail’ buradan askeri stratejideki temel prensiplerden kendince birini uygulamaya çalışıyor. Olabilecek en kötü senaryoyu baz alıp onu önleyici ve ondan kendisinin en az şekilde etkileyici bir tedbir paketi geliştirmiş. Muhaliflerin Şam’daki yönetimi almasının akabinde uzun yıllardır davranış kalıplarını bildiği ve karşılıklı mukabele anlaşması oluşmuş Esad rejimi yok. Dolayısıyla Esad rejiminin elindeki kabiliyetlerin ne olduğunu yıllardır ‘İsrail’ biliyordu ve bu kabiliyetler hiçbir zaman için saldırma maksatlı kullanılmadı ‘İsrail'e karşı. ‘İsrail’ yeni yönetimin durduğu yerden emin olmadığı için ilk başta ne kadar bu karmaşıklık içinde elinde ne kadar kabiliyet varsa yok etmek için bir strateji geliştirdi. Bu strateji çok tehlikeli. Büyük bir provokasyona yol açabilir. Bunu göz ardı ediyorlar. Her şey bu kadar güllük gülistanlık gitmeyebilir. Onun için kendilerine haber yolladık artık provokasyondan vazgeçin, yani Suriye yönetiminin kontrolü altında bulunan yerleri bombalamaktan vazgeçin. ‘İsrail’e karşı herhangi bir kabiliyetinin olmayacağı, ‘İsrail’in gerekli gördüğü zaman havadan veya karadan operasyon yapabileceği bir alan açmak istiyorlar. Askeri olarak plan bu.

YPG/PYD Sorunu: “Bunlar gelecekler YPG tanımazlar”

Amerika'dan ve bazı Avrupa ülkelerinden muazzam bir destek almıştır PKK. Ama kendisini oturtturduğu zemin Suriye'de Rusların, İranlıların ve rejimin sahibi olduğu bir zemine kendini oturtmuştur. Bu zeminle de zımni anlaşmaları vardı karşılıklı çok fazla birbirlerine dokunmadıkları. Şimdi bu zemin çöktü. Rusların, rejimin ve İranlıların olmadığı bir zemin var. Yeni bir Suriye var ve yeni Suriye kendi toprak bütünlüğünü sağlamak konusunda da mutlaka kararlı olacak. Suriyeli muhalifler yıllardır rejime karşı savaşıyorlar, inanılmaz zulümlere ve kayıplara maruz kalmışlar ve şimdi vatanlarını tekrar alıyorlar. Bunlar tabii ki ülkenin bütününü sağlamaya yolunda adım atacaklar. Onun için Tel Rıfat’tan ve Münbiç’ten koridorlar açılarak çıkıp gittiler. Yani biz tekrar Şam’daki yönetimi kendi milli bütünlüğünü toprak bütünlüğünü sağlamak için atacağı adımlar neticesinde YPG'nin artık çok bir zemin bulamayacağını düşünüyoruz.

YPG'nin ortadan kaldırılması bizim stratejik hedefimiz. Biz Suriye'deki kardeşlerimizin kendi topraklarındaki tehdidi elimine etmesini bekleyeceğiz. Bir an önce Suriyeli olmayan YPG içindeki unsurların ülkeyi terk etmeleri gerekiyor. YPG'nin bütün komuta kademesinin de ülkeyi terk etmeleri gerekiyor. Daha sonra kalanların silahlarını bırakıp yaşamayı sürdürmeleri gerekiyor.

Şimdi batılılar kendi vatandaşlarına DEAŞ’lı olanları kendi vatanlarına getirmemek için başka bir terörist örgütü kullanıyorlar gardiyan olarak. Yani PKK'ya verilen rol gardiyan rolü. Bu gardiyan rolünü alıp burada tutuyolar ve bunun bölgeye bize maliyetini hiçbir zaman umursamıyorlardı. Şimdi biz bunu çok açığa koyduk.

…Ama bundan sonra zaten arazide bizden bağımsız başta aktör var. Suriye'nin artık milli bir hakim hükümeti var. Bunlar gelecekler YPG tanımazlar. Başka güçte tanımazlar. Kendi toprağını kendi egemenliğini geri alır. Türkiye'den Irak'tan İran'dan Avrupa'dan PKK'lılar otursunlar petrol kuyularının başın, kaçakçılarla dünyanın her tarafında göndersinler ondan sonra dünyanın her tarafına satıp bunu para alıp ceplerini açsınlar buradan örgüt yönetsinler Bunu hiç kimse kabul etmez.