Esed’e Meşruiyet Kazandırma Çalışmaları Başladı!
11 Ağustos 2022

Esed’e Meşruiyet Kazandırma Çalışmaları Başladı!

Köklü Değişim Medya

Köklü Değişim Medya

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rus lider Putin ile Soçi’deki görüşmesinin hemen ardından ortaya atılan Erdoğan’ın Esed ile görüşme olasılığı gündemdeki yerini koruyor. Bir milyon Müslümanın katledildiği, 13 milyonunun yerinden edildiği Suriye sahasında başından beri oluşturulmak istenen siyasi ajandanın kirli sayfası açılırken bu süreçte Türkiye medyası üzerine düşeni gerçekleştirmek için kolları sıvadı.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile bir araya gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan Soçi ziyareti dönüşü gazetecilere yaptığı açıklamada, Putin’in kendilerinden Esed ile görüşmelerini istediklerini kendilerinin ise Putin’e iki ülkenin istihbarat örgütlerinin çalışmalar yürüttüklerini söylediklerini ifade etti. Rusya lideri Putin'in terörle mücadele konusunda Türkiye'ye destek verdiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sayın Putin konuyla ilgili Türkiye’ye yönelik adil bir yaklaşım sürdürüyor. Terörle mücadele noktasında her zaman yanımızda olacağını özellikle de ifade ediyor. Burada şunu bize ima ediyor; ‘Mümkün olduğunca bunları, rejimle birlikte çözme yolunu tercih ederseniz çok daha isabetli olur’ gibi bir yaklaşımı var. Biz de diyoruz ki, şu anda bizim istihbarat örgütümüz Suriye istihbaratıyla zaten bu konuları yürütüyor ama bütün mesele netice almak. Eğer istihbaratımız, Suriye istihbaratıyla bu çalışmayı yürütürken, buna rağmen hala orada terör örgütleri fellik fellik at oynatıyorsa bu konuda bize destek vermeniz gerekiyor diyoruz. Bu konuda da mutabakatımız var" ifadelerini kullandı.

Erdoğan’ın bu açıklamalarından daha önce ise Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Suriye’nin kuzeyine planlanan operasyon hakkındaki konuşmasında Esed rejimine destek vermeye hazır olduklarını açıklamıştı. Teröristlerin temizlenmesi için Suriye Hükümeti'ne destek vermeye hazır olduklarını vurgulayan Bakan Çavuşoğlu, "Bu konuda rejimin yapacağı çalışmaya da biz her türlü siyasi desteği veririz. Rejimin de kendi topraklarında bir terör örgütünü temizlemesi en doğal hakkıdır." ifadelerini kullanmıştı. Çavuşoğlu açıklamasında ayrıca her fırsatta “dost ve müttefik” olarak nitelediği ve “stratejik ortak” olarak gördüğü ABD'nin terörle mücadele konusunda samimi olmadığını da ifade etmişti.

Ankara uzun zamandır ABD’nin terörle mücadelede samimi olamadığını dile getirse de stratejik ortak olarak nitelediği ABD’nin siyasi ekseninde hareket etmeyi sürdürüyor. Özellikle de ABD’nin Suriye meselesi için uygulamaya koyduğu “Siyasi Çözüm” sürecinin baş aktörü olarak rolünü oynuyor. 2011 yılında Dera’da halk ayaklanması ve barışçıl gösteriler başladığında dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Devlet Planlama Teşkilatı Şam’a giderek rejime bu süreci nasıl yönetebileceği konusunda brifinkler verdi. Rejimin gösterileri silah ve katliam ile bastırması sonrasında Türkiye’nin yeni rolü, Esed rejimine karşı ve Suriye devrimcilerini yanında görünen ama asli görevi devrimcileri devşirmek olan bir pozisyona dönüştü. IŞİD’in döktüğü Müslüman kanı ve iç fitne ile bile durdurulamayan devrim Şam rejimi için ciddi tehditler oluşturunca Türkiye IŞİD ile mücadele adı atında 2016’da Fırat Kalkanı Harekatını başlattı. Fırat Kalkanı harekatında bir kısım muhalif grubu yanına çekmeyi başaran ve devrimci gruplar arasında gedik açmayı başaran Ankara, Halep’in düşmesi ve rejimin eline geçmesinin yolunu açmıştı. Daha sonra muhalefetin İdlib’e sıkıştırılması için Rusya ile imzalanan bir dizi mutabakat anlaşması yapıldı. Bununla Suriye halkının İslami devrimine büyük darbe indirilmiş, muhalif gruplar ılımlı ve radikal olarak ikiye bölünmüş ve zayıflatılmıştı. Çavuşoğlu’nun “Rejimin ılımlı muhalefeti de terörist gibi görmesi doğru değil” ifadesi muhaliflerin ikiye bölünüp zayıflatılması projesinin bir göstergesidir.

İşte şimdi 2023 seçimleri öncesi hem ekonomik olarak sıkışan, hem Suriyeli mülteciler meselesi üzerinden sıkıştırılan, hem de Suriye’nin kuzeyindeki ABD destekli oluşumları bertaraf etme kaygısı güden Türkiye, yeni bir rol peşinde. ABD’nin Suriye’den çıkmasını istediği Rusya’yı buna ikna etmek için Putin ile seri görüşmeler yapan Erdoğan’ın yeni rolü “barışın zeminini hazırlayan lider” olarak biçilmiş gibi duruyor. Bu rolü oynaması için Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hazırlanmış bir set lazım. Türkiye Gazetesi’nde 09.08.2022 tarihli haberde Suriye devriminden bahsedilirken şu ifadeler kullanılıyor: “Suriye’de 2011 yılında başlayan isyan dalgası 2015 yılında çok uluslu savaşa dönüştü.” Suriye’deki kıyamın isyan olarak verilmesi Esed’e meşruiyet kazandırılması anlamına geliyor.

Bugün gelinen noktada Kuzey Suriye’ye düzenlenecek operasyon hususunda Putin’in Esed rejimi ile görüşme şartını ileri sürmesi üzerine harekete geçen medya kuruluşları halkını kimyasal silahlar da dahil olmak üzere her türlü bombayla katleden Esed rejimi ile görüşmeyi meşru bir zemine oturtmak için operasyonel haberler yapmak için kolları sıvıyor. ABD’nin korumasındaki Esed rejimi ile görüşmeyi, yine ABD’nin himayesindeki PYD/PKK’nın korsan bir devlet kurma bahanesi üzerine konuşlandıran bir kısım medya Türkiye-Esed rejimi arasındaki istihbarat örgütleri arasında süren görüşme safhasından diplomatik görüşmelere taşımanın Türkiye’ye faydalarından bahseden haberlere imza atıyor.

Öte yandan İran sevici medya ve yazarlar ise bu gelişmelerden duydukları hazzı zafer türküleri söyleyerek kutluyor. Esed’i bir ilah gibi gören bu anlayış, muhalifleri terörist olarak nitelendirirken de gayet cesur davranıyorlar. ABD’ye Afganistan ve Irak işgalinde hizmet eden sonra da kullandıktan sonra tekmeleyip bir kenara attığı için sızlanan Tahran’ın yine ABD’nin çağrısıyla Suriye sahasında işlediği cinayetler ve estirdiği terörü ise özgürlük savaşı olarak lanse edebiliyorlar. 12 kez af çıkarmasına rağmen itibar edilmeyen, kısa süre önce Esed rejimi subayının bilgisayarından çıkan vahşi infaz görüntüleri ile cürümleri hafızalarda yeniden canlanan Esed rejimini ilkeli siyaset yapmakla taltif edebiliyor. PYD/PKK’yı bilerek tıpkı Batı gibi Kürtler diyerek niteleyip, Ankara’yı tehdit ediyorlar.

Kamuoyuna, yanlı ve bir tarafı haklı çıkarmak için üstün “gazeteci” yeteneklerini kullanarak masanın asıl sahibi ABD hedeflerine hizmette sınır tanımayan bu zihniyetlerin oluşturduğu algı karmaşası hakim. Zorba Esed rejimi ile görüşme olasılığının bile konuşulmasına meşruiyet kazandırmak yüzbinlerce Müslümanın kanına ve evinden yurdundan edilen ve farklı ülkelerde tahkir edilip, eziyete maruz kalan milyonlarca mazluma, nihayetinde İslam’a ve Müslümanlara ihanettir.

ABD’nin “kutsal” çıkarları için zalimlerle el sıkışmanın “normalleştirildiği” bir siyasi konjonktürde cirit atma rahatlığıyla operasyonel haber ve makalelerle bu ihanete hizmet edenler, toplumu da bu kirli haberlerle zehirliyor. Ankara, darbeci Sisi ardından Gasıp Yahudi varlığıyla ivmelenen Washington’da Trump’ın başlattığı ve Biden ile devam eden “normalleşme” ihanetine zorba Esed rejimini de eklemek için yürürken, medya bu kirli rol için gereken gerekli zemini oluşturmaya çabalıyor.