Bugün 5 Temmuz: Urumçi ve Başbağlar Katliamının Yıldönümü
05 Temmuz 2018

Bugün 5 Temmuz: Urumçi ve Başbağlar Katliamının Yıldönümü

Ajanslar

Köklü Değişim Medya

5 Temmuz 1993’te Erzincan Kemaliye'ye bağlı Başbağlar Köyü’nde yapılan katliamda 33 ve yine 5 Temmuz 2009’da Doğu Türkistan'ın Urumçi şehrinde yaşanan katliamda ise yüzlerce kişi yaşamını yitirmişti.

5 Temmuz 1993’te Türkiye’de, Cumhuriyet tarihinin en büyük sivil katliamlarından biri yaşandı. Erzincan kent merkezine 220 kilometre uzaklıktaki Başbağlar Köyü’ne gelen PKK mensupları oldukları iddia edilen kişiler, köy halkını kurşuna dizerek ve yakarak katletti. Olayda 33 sivil vatandaşı katlettiler.

Köy Meydanında Kurşuna Dizdiler

Korkunç olay, 5 Temmuz akşamı yaşandı. Köyü basan örgüt mensupları, önce kadınları köy girişindeki Kuru Dere’de topladı. Ardından evleri yağmalayıp değerli eşyaları aldıktan sonra ateşe verdi. Saldırganlar, karşı koymaya çalışan 5 kişiyi yakılan evlerde ateşe vererek öldürdü. Bununla da kalmayarak akşam namazını kılıp camiden çıkan 28 erkeği köy meydanında topladılar. Bir süre örgüt propagandası yaptıktan sonra da kurşuna dizdiler.

Teröristler Bütün Köyü Yaktı

Kadın ve çocukların gözleri önünde gerçekleştirilen katliamda, 200’e yakın ev, köyün çeşmeleri, kültür evi, cami ve ilkokulu teröristler tarafından yakıldı. Katliamdan yaralı kurtulanlar, köylerine döndüklerinde gördüklerine inanamadı. Çünkü köy tamamen harap olmuştu. Olaydan sonra bölgeye gelen güvenlik güçleri yüzlerce boş kovan buldu.

Hakkı Eren, Azmettiricilere Dikkat Çekti

Köklü Değişim Yazarı Hakkı EREN ise yayınladığı mesajda, Madımak ve Başbağlar olaylarının ardındaki azmettiricilere dikkat çektiği bir mesaj yayınladı:

#Madımak ve #Başbağlar aynı azmettiricinin farklı katliamlarıdır. Ülkenin başına musallat olmuş ve tek düşündükleri laik Kemalist rejimin bekası olan zihniyet, 28 Şubat'a zemin hazırlamak adına bu vb. katliamlarla acılarımızı ayrıştırmış, ağıtlarımızı farklılaştırmıştır.

— Hakkı Eren (@hak_eren)

Urumçi Katliamının 9. Yıl Dönümü Unutmadık… Unutmayacağız…

5 Temmuz 2009'da Doğu Türkistan'ın Urumçi şehrinde gerçekleştirilen katliamda sayıları kesinleştirilemeyen ancak yüzlerle ifade edilebilen Uygur Türkü katledilmişti. Bugün dahi kesin olmayan çeşitli rakamlara göre yine yüze yakın Uygur kayıp olarak kayıtlara geçmiş durumda.

Urumçi olaylarının arka planında 25-26 Haziran'da Çin'in Guangdong eyaletinin Shaoguan şehrinde yaşanan olayların olduğu biliniyor. Bir oyuncak fabrikasında çıkan olaylarda 10'u aşkın Uygur işçinin öldürüldüğü ve olayların görüntülerinin sosyal medya hesaplarına yayıldığı biliniyor. Bunun akabinde tüm Doğu Türkistan'da tepkiler yükselmeye başladı. 5 Temmuz 2009'da Uygur öğrenciler barışçıl bir protesto yürüyüşü düzenlemek istediler. Bu protesto yürüyüşüne katılan insanlara Çin Komünist Partisi'nin provokasyonları sonucu Han Çinlileri tarafından saldırıldı. Barışçıl yürüyüş kaosa dönüştü.

Olayların kaosa dönüşmesi sürecinde hiçbir önlem almayan Çinli kolluk kuvvetleri olayların sonunda ve ertesi günde insan avına çıktı. Kamyonlara yüklenen yüzlerce Uygur şehir dışında infaz edildi veya kayıplara karıştı.

Doğu Türkistan, Çin toprağı değil, İslam toprağıdır!

Zulüm Dinmek Bilmiyor

Bugün Doğu Türkistan'da zulmün bin bir türlüsü yapılıyor. İnsanların evlerinde zorunlu misafirlikler yapılarak, her türlü kişisel teknolojik aletleri toplatılarak mutlak bir gözetim devleti kuruluyor. Doğu Türkistan'da Çin anayasasının koruma altına aldığı haklar dahi uygulanmıyor.

1990'dan beri sanayi atılımları yapan bölgede istihdam Çin anayasasına göre yerel halktan karşılanması gerekiyor ancak Çin Komünist Partisi, Çin'in en fakir ve suç oranı en yüksek bölgelerinden Han Çinlilerini istihdam ederek Doğu Türkistan'ı kolonize ve asimile etmeye devam ediyor. Özellikle Urumçi, Karamay gibi sanayi bölgelerinde şehir merkezleri Çinli çoğunluğun elinde. Doğu Türkistan'ın güney bölgelerinde ise Kaşgar ve Hoten gibi fakir köylüler büyük bir baskı altında yaşıyor.

Uluslararası basının da fazla irtibat kuramadığı bölgelerde ÇKP uygulamaları distopik toplumları aratmıyor. Her türlü dinî faaliyet ya kısıtlama altında ya da yasaklanmış durumda. Uygurlar anadilde eğitim hakkına anayasada sahip olsalar da uygulama 2000'li yıllardan beri kaldırılmış durumda. Çocukların isimleri İslamî çağrışımlar yapıyorsa yasak getiriliyor ve değiştirilmeleri zorunlu kılınıyor.

Yeni Vali Baskıyı En Üst Seviyeye Çıkardı

Urumçi Katliamı'ndan sonra artan baskılar Ağustos 2016'da ise kendini yeni bir boyut kazandırdı. Tibet'te sömürge valiliği görevini yürüten Chen Quanguo, Devlet Başkanı Xi Jinping tarafından Doğu Türkistan'a atandı.

Chen Quanguo'nun görevi, Jinping'in İpek Yolu projesi olan "Bir Kuşak Bir Yol" hamlesinde kilit bir jeopolitik konuma sahip olan Doğu Türkistan'da tam kontrolü sağlamak oldu. Chen Quanguo göreve geldiği andan itibaren ülkeyi bir açık hava hapishanesine dönüştürdü.

Polis sayısında katlanarak yaşanan artışlar, son teknoloji gözetleme ve kontrol sistemleri ve hâkim önüne çıkarılmadan insanların gönderildiği toplama kampları. Doğu Türkistan'da bugün 1 milyonu aşkın Uygur toplama kamplarında tutuklu. Tüm insan hakları askıya alınmış durumda.

Mahmut Kar: “Müslümanları Kim Koruyacak?”

Konu ile ilgili olarak Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı Mahmut KAR da sosyal medya hesabından kısa bir mesajla Müslümanların koruyucularının olmayışına dikkat çekti:

5Temmuz 1993 #Başbağlar Katliamı
5Temmuz 2009 #Urumçi Katliami
Bugün ikisininde yıldönümü
Ölenleri rahmetle anıyorum.
Katillerin ortak amacı Müslümanlara zulmedip sindirmekti.
Maktullerin ortak yanı ise sahipsiz kalmış olmalarıydı.
Onları kim korumalıydı?#ÇözümİdamDeğilİslam pic.twitter.com/w9XEj54kY7

— Mahmut KAR (@mk_mahmutkar)