AB'de Türkiye İle Müzakerelerin Durdurulması Talebi
08 Eylül 2017

AB'de Türkiye İle Müzakerelerin Durdurulması Talebi

Ajanslar

Köklü Değişim Medya

Almanya Başbakanı Angela Merkel, Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasındaki katılım müzakerelerinin durdurulması için diğer liderlerle temasa geçeceğini açıkladı. Konunun Ekim ayındaki zirvede ele alınması bekleniyor.

Dönem başkanı Estonya'nın başkenti Tallinn'de Perşembe günü başlayan AB dışişleri bakanları toplantısının resmi gündeminde olmamasına karşın Türkiye konusu gazeteciler tarafından katılımcılara yöneltildi.

Almanya'nın önerisine Avusturya ve Lüksemburg destek verirken, Fransa ve Finlandiya gibi ülkeler ise Türkiye'nin göç krizi ve IŞİD ile mücadelede kilit rol oynamasından dolayı bu öneriye sıcak bakmıyor.

Oybirliği ile Karar Alınmalı

Türkiye ile katılım müzakerelerinin durdurulması için AB liderlerinin oybirliği ile karar alması gerekiyor. AB, müzakerelerin durdurulması konusunda henüz bir adım atmamış olmasına karşın, Aralık ayındaki dışişleri bakanları toplantısında Türkiye ile yeni başlık açılmamasına karar verilmişti.

Financial Times (FT) gazetesinde bu hafta içinde yayınlanan bir haberde ise oybirliğinin sağlanamaması halinde, Türkiye'nin demokratik kriterlere uymadığı gerekçesiyle müzakerelerin askıya alınması ve yeniden başlatılması için demokrasi kriterinin getirilmesinin de gündemde olduğu bildirildi. FT, demokrasi kriterlerinin ihlaline göre alınacak bir askıya alma kararı için ise nitelikli çoğunluğun yeterli olduğunu vurguladı.

Türkiye ile Müzakereler Konusunda Kim, Ne Diyor?

Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker:

Türkiye, dev adımlarla Avrupa'dan uzaklaşıyor. Sorulması gereken soru, Türkiye ile üyelik müzakerelerinin sonuna gelinip gelinmediğidir. Bu durumdan da tamamen Türkiye sorumludur.

Avrupa Parlamentosu Başkanı Antonio Tajani:

Türkiye'nin bugün Avrupa Birliği'ne katılması çok zor ancak bu kapıyı kapatmamalıyız. Bununla birlikte, şu mesajı çok net bir şekilde vermemiz gerekiyor: İdam cezası bizim için kabul edilemez. Eğer Türk hükümeti, idam cezasını geri getirirse o zaman diyalog kapısının kapanma ihtimali de çok yüksek olur.

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini:

Müzakerelere devam edeceğiz. İlişkilerin geleceğinin nasıl tanımlanacağı ise hem kendi içimizde yapacağımız hem de hep birlikte yapacağımız değerlendirmeler sonucunda belirlenecek.

Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Kati Piri:

Şu anda Türkiye'de temel insan hakları ve hukukun üstünlüğünün sürekli olarak ihlal edildiği bir süreçten geçiyoruz. Müzakerelerin askıya alınması Türkiye ile iş birliği sona erecek, diyalog bitirilecek anlamına gelmiyor. Ancak bu şartlar altında AB üyeliği hakkında konuşmak mümkün değil.

Almanya Başbakanı Angela Merkel:

Gümrük Birliği'nin yenilenmesiyle ilgili müzakereler hiçbir koşul altında başlayamaz. Katılım müzakereleri söz konusu olduğunda ise Avrupalı ortaklarımızla daha iyi bir iletişim içinde olmalıyız. Eğer müzakerelerin durdurulması gerektiğini söylersek ve Avrupa'da çoğunluk bu fikrimize destek vermezse çok kötü olur. Türkiye'nin AB üyesi olacağını düşünmüyorum, hiçbir zaman da düşünmedim. Bu nedenle Türkiye'ye yapılan katılım öncesi mali yardımın da durdurulması gerektiğini savunuyorum.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron:

Türkiye, gerçekten de son aylarda Avrupa Birliği'nden uzaklaşmış ve endişe verici derecede ileri gitmiş olabilir. Ancak başta göç sıkıntısı ve terör tehdidi olmak üzere bugün karşı karşıya olduğumuz birçok krizde hayati bir ortağımız olmasından dolayı ilişkilerin kopmasına karşıyım.

“AB Dönem Başkanı” Estonya Dışişleri Bakanı Sven Mikser:

Bu konuyu çok dikkatli bir şekilde ele almamız gerekiyor. Türkiye'nin aday bir ülke olarak durumunu değerlendirirken, ilişkilerin geleceğini de her açıdan tartışmamız gerekiyor. AB'nin bu konuyla ilgili bu yıl içerisinde bir karar alacağını zannetmiyorum. Göç ve güvenlik konularında Ankara ile birlikte çalışmamız gerekiyor.

Hollanda Dışişleri Bakanı Bert Koenders:

Almanya'nın Gümrük Birliği'nin revize edilmesi görüşmelerinin başlatılmaması önerisine katılıyoruz. Ancak müzakereler konusunda Almanya'nın tutumunun genel seçimlerden sonra daha da netleşeceğini düşünüyorum. Bekleyip göreceğiz. Seçimlerden sonra bunu değerlendirecek zamanımız olacak.

Avusturya Dışişleri Bakanı Sebastian Kurz:

Türkiye'deki referandumun ardından her şey normalmiş gibi ilişkilere devam edemeyiz. AB ile Türkiye ilişkileri konusunda dürüst olmamız gerekiyor. AB katılım müzakerelerini sona erdirip, bir komşuluk anlaşması üzerinde çalışmaya başlamalıyız.

Finlandiya Dışişleri Bakanı Timo Soini:

Süreci ve ilişkiyi devam ettirmeliyiz. Kolay değil ama iletişimde olmaya önem vermeliyiz. Müzakereleri durdurarak, onları daha fazla uzaklaşmaya iteriz. Varmak istediğimiz sonucun aksini elde etme riskimiz var.

Katılım müzakerelerinde son durum nedir?

AB ile Türkiye arasında, 2005'te başlayan katılım müzakerelerinde şu ana kadar 35 başlığın 16'sı açıldı ve yalnızca bir tanesi geçici olarak kapatıldı. En son Haziran 2016'da 33'üncü fasıl olan Mali ve Bütçesel Hükümler açılmıştı. Ancak AB, Aralık ayındaki toplantısında Türkiye ile katılım müzakerelerinde yeni başlık açmama kararı aldı.

Bunun arkasında da özellikle 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen olağanüstü hal (OHAL) dönemindeki kamudan ihraçlar ve 100'den fazla gazetecinin tutuklanması gibi uygulamalardan duyulan kaygı yatıyor. AB makamları, OHAL uygulamalarıyla Türkiye'nin insan hakları ve özgürlükler alanında geri gittiğini savunuyor. Avrupa Parlamentosu müzakerelerin durdurulması çağrısı yapıyor.

Ayrıca Türkiye ile AB arasında önümüzdeki yılbaşında başlatılması öngörülen Gümrük Birliği anlaşmasının yenilenmesine yönelik görüşmelerle ilgili de ilerleme kaydedilemiyor. Avrupa Komisyonu, görüşmeler için AB Konseyi'nden yetkilendirme talep etti ancak bu talep henüz kabul edilmiş değil.

Almanya, Türkiye ile Gümrük Birliği görüşmelerinin başlamasına karşı çıkacağını açıklamıştı. AB içerisinde Gümrük Birliği sürecinde de siyasi kriter getirilmesi yönünde bazı öneriler yapılırken, Türkiye bunu kabul etmeyeceğini söylüyor.

AB: Yeni Başlık Açmak Gündemde Değil, Sürecin Gidişatı Türkiye'ye Bağlı

Avrupa Birliği (AB), mevcut şartlar altında Türkiye ile yeni başlık açılmama kararın sadık kalmayı sürdüreceğini ve bundan sonraki sürecin Ankara'nın atacağı adımlara bağlı olduğunu söyledi.

Adının açıklanmaması koşuluyla konuşan bir AB sözcüsü, müzakerelerin resmen dondurulmadığını ancak ilerleme sağlanmasının Türkiye'nin insan hakları ve hukukun üstünlüğü gibi alanlarda yapılan değerlendirmelere bağlı olduğunu belirtti.

AB ile Türkiye arasında, 2005'te başlayan katılım müzakerelerinde şu ana kadar 35 başlığın 16'sı açıldı ve yalnızca bir tanesi geçici olarak kapatıldı. En son Haziran 2016'da 33'üncü fasıl olan Mali ve Bütçesel Hükümler açılmıştı.

Müzakere sürecinin üyelikle sonuçlanabilmesi için tüm bu başlıkların açılması, gerekli yasal düzenlemelerin yapılması ve AB'nin gereken kriterlerin yerine getirildiğine karar vermesi halinde kapatılması gerekiyor.

Türkiye için hazırlanan müzakere çerçevesinde tüm başlıkların geçici olarak kapatılmasının ardından, hepsinin topluca kapatılması için de oy birliğiyle karar alınması öngörülüyor.

Ancak Türkiye ile yürütülen müzakereler, hem reform sürecinin yavaşlaması hem de bazı AB üyelerinin siyasi nedenlerden koyduğu vetolar nedeniyle oldukça yavaş ilerliyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan da Cumartesi günü Portekiz'in RTP kanalına verdiği mülakatta, "Diyoruz ki, açın fasılları, çalışalım, nerede eksiğimiz varsa söyleyin, biz bunları süratle yerine getirelim" çağrısı yapmıştı.

Ancak bu çağrı, Brüksel'de karşılık bulmuş gibi görünmüyor.

Sözcü: Başlık Açma Kararı Oybirliğiyle Alınır

Erdoğan'ın çağrısı ve Türkiye ile müzakerelerde yeni fasılların açılıp açılmayacağına dair soruları üstüne bir AB sözcüsü, başlık açılması için oy birliğiyle karar alınması gerektiğini anımsatarak, Aralık 2016 tarihinde 'ortaya çıkan koşullar altında açılması düşünülen yeni başlık olmadığına' dair dışişleri bakanlarının oluşturduğu Genel İşler Konseyi kararının halen geçerli olduğunu söyledi.

AB Sözcüsü, "Bu nedenle yeni başlıkların açılması Türkiye'nin atacağı adımlara bağlı. Müzakerelerdeki ilerleme, Türkiye'nin de bağlı olduğu ve aralarında hukukun üstünlüğü, insan hakları ve temel hakların da bulunduğu bir dizi koşula göre değerlendiriliyor" dedi.

Aralık 2016'daki Genel İşler Konseyi kararında yargının bağımsızlığı ve işleyişinin yanı sıra ifade özgürlüğü alanında yaşanan geri gidişten özellikle endişe duyulduğu belirtilmişti.

Kararda, Türkiye'nin son ilerleme raporunda bahsedilen çok sayıdaki 'ciddi eksikliği, kaygıyı ve mevcut konuları hızla düzeltmesi' gerektiği ifade edilmiş ve 'Özellikle endişe veren konular arasında gazetecileri, akademisyenleri ve insan hakları savunucularını hedef alan kısıtlamalar ve önlemlerle birlikte medya internet sitelerine ve sosyal medya platformlarına sık sık ve orantısız getirilen kısıtlamalar yer almaktadır' denilmişti.

AB, müzakerelerde yavaşlamanın Türkiye'nin ev ödevlerini ve üzerine düşen sorumlulukları yerine getirememesinden kaynaklandığını savunsa da, bazı fasıllarda müzakereler çeşitli siyasi gerekçelerle dondurulmuş bulunuyor ya da üye ülkeler tarafından açılması veto ediliyor.

AB 8, Kıbrıs 6, Fransa 4 Başlığı Açtırmıyor

Bunun temelinde de Kıbrıs sorununun çözülmemiş olması ve Avusturya ile Fransa başta olmak üzere bazı ülkelerin Türkiye'nin AB üyeliğine karşı çıkmaları yatıyor.

Türkiye, 2005 yılında 1963 tarihli Ankara Antlaşması'nı Güney Kıbrıs'ın da aralarında olduğu yeni üyeleri de kapsayacak şekilde genişleten Ek Protokolü imzalamış ancak bunun Güney Kıbrıs'ın tanınması anlamına gelmediğini açıklamıştı.

Bunun üzerine AB Konseyi, 2006 yılında Türkiye'nin Ek Protokol'den kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmediği gerekçesiyle sekiz faslın askıya alınmasına karar vermişti.

2009 yılında da Güney Kıbrıs, Türkiye'nin kendisini tanımayı reddetmesinden dolayı altı fasılda müzakerelerin açılmasını veto edeceğini ilan etmişti

Fransa da ilk etapta 'tam üyelik perspektifi' sunduğu gerekçesiyle beş fasılda müzakerelerin açılmasına karşı çıkmıştı. Ancak 2013 yılında bu fasıllardan birine yaptığı itirazı çekmiş ve açılmasına onay vermişti. Fransa ayrıca anayasasını da değiştirerek, Türkiye'nin olası AB üyeliğini referanduma sunulmasının da önünü açmıştı.

Müzakerelerdeki son durumu BBC Türkçe'ye değerlendiren Brüksel merkezli düşünce kuruluşu Avrupa Politika Merkezi (EPC) Kıdemli Politika Analisti Amanda Paul, Türkiye'de demokrasinin rayında olduğu ve reformların yapıldığı dönemlerde dahi başlıkların açılmadığına dikkat çekerek, bunun temelinde bazı devletlerin Türkiye'yi üye olarak görmek istememesinin yattığını söyledi.

'İlişkiler Türkiye'nin AB Üyesi Olacağı Yalanına Dayanıyor'

Paul, yakın zamanda yeni bir başlık açılması ihtimalinin çok düşük olduğunu ve yaptığı çağrıya rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da bunun farkında olduğunu düşündüğünü belirtti.

Paul, "İlişkiler, Türkiye'nin bir gün AB üyesi olacağı yalanına dayanıyor. Ancak her iki taraf da aslında bir süredir Türkiye demokratik olsa da, olmasa da bunun şu aşamada gündemde olmadığını çok iyi biliyor. Umarım son birkaç aydaki gibi düşmanca olmaz ama ilişkiler bir süre daha fırtınalı olacak gibi görünüyor" dedi.

AB'nin de bir dönüşüm sürecinden geçtiğini ve İngiltere'nin ayrılmasıyla birlikte kavuşacağı yeni yapıda Türkiye ile ilişkilerde de yeni bir sayfanın açılabileceğine dikkat çeken Paul, iki tarafın da Gümrük Birliği'nin güncellenmesi, istihbarat paylaşımı, terörle mücadele ve mülteci gibi konularda birlikte çalışmaya devam etmek zorunda olduklarını da belirtti.

Erdoğan: Avrupa Birliği'nden Kopmak Gibi Bir Derdimiz Yok

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mayıs ayında yaptığı Brüksel ziyareti öncesi "Türkiye'nin Avrupa Birliği'nden kopmak gibi bir dedi olmadığını" söyledi.

Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan, AB'den ise "kendi üzerine düşen görevi yerine getirmelerini" beklediklerini söyledi.

Erdoğan, "AB Türkiye'yi kendi kapısında dilenci mesafesinde göremez; böyle bir hakkı da yok" dedi.

Erdoğan, Brüksel'de zirve öncesinde AB Konseyi Başkanı Donald Tusk ve AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker ile yapacakları ortak görüşmede Türkiye-AB ilişkilerindeki son durumu ele alacaklarını belirterek; ‘Siz Türkiye'den ne bekliyorsunuz?', onu soracağız. AB, 'Türkiye kendisi çekilsin', bunu bekliyor havasında. Biz de diyoruz ki, 'Böyle bir şey varsa kararı siz verin. Biz de işinizi zorlaştırmayız'." dedi.

Bütün Bu Gelişmeler ve Karşılıklı Açıklamalar Sonucunda Yöneticilere Diyoruz ki:

1- İslam’a ve Müslümanlara düşman olan kâfir devletlerin birliği olması itibariyle Avrupa Birliği ile olan tüm ilişkilerinizi sona erdirdiğinizi ve Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılmasını kabul etmediğinizi bu vesile ile ilan etmelisiniz.

2- Türkiye’yi Başkanlık sistemiyle Amerika’nın, Avrupa Birliği’ne üye olarak Avrupa’nın, ya da ŞANGAY İşbirliği Örgütüne üye olarak da ancak Rusya’nın boyunduruğu altına sokarsınız. Bu Müslüman Türkiye halkına yapılacak en büyük kötülüktür. Ne Amerika, ne Avrupa, ne de Rusya onların dinine girmediğimiz sürece asla bizden razı olmazlar. O halde onları razı etmeyi bırakın!

3- Türkiye, sömürgeci güçlerin koltuğunun altına girmekle güçlü bir devlet olamaz. Aksine sadece onların boyunduruğu altına girmiş ve kendisine verilen misyona razı olmuş olur. O halde Türkiye halkının başında bir giyotin gibi duran bu sömürgeci güçlerle ilişkilere de derhal son verin.

4- Bilinmelidir ki; ancak Nübüvvet Metodu üzere kurulacak Raşid-i Hilafet, İslam ümmetini tekrar bir araya getirebilir. Böylece dinimizle azîz ve güçlü, Rabbimizle kuvvetli, dünyada ve Âhirette de huzurlu ve mutlu oluruz.

Ve Soruyoruz: Türkiye’nin Yeri AB mi? Yoksa İslam Ümmetinin Liderliği mi?