3 Mart Hilafet’in ilgası münasebetiyle “İslam’da Devlet ve Yönetim’’ adlı konferanslar dizisinin Sultanbeyli’deki programı müslümanların yoğun ilgisiyle gerçekleşti.
Mehmet GÜMÜŞ’ün sunumunu yaptığı program Ömer ÖZCAN tarafından okunan Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başladı.
Araştırmacı Yazar Ahmet Kalkan tarafından yapılan sunumda "Müslümanlar İslam'a girmekle İslam'a şeref katmadılar bilakis İslam'la şereflendiler. Mesela araplarİslamdan önce herhangi bir devlet geleneğinden yoksundu. İslamla beraber devletleşip o günün iki süper gücünü devirip adalet üzere bir sistem icra ettiler. Araplar gibi Türkler ve diğer kavimlerde İslama girmekle şereflendiler. Bu hal İslam üzere kaldıkları sürece devam etti. Bunların sonuncusu olan Osmanlı devleti en son ki kötü durumunda bile batılılar tarafından hasta adam diye tanımlamıyordu. Evet hastada olsa adamdı. Ama bugün bir buçuk milyar nüfusa sahip olmalarına rağmen müslümanlar "adam" yerine bile konulmayan bir duruma düştü" dedi.
Kalkan; **"Devlet dinden ayrılınca devlet dinsiz, din kuvvetsiz kaldı. Oysa bunlar etle kemik gibi olması gerekirdi"**dedi.
Kalkan Son olarak 28 Şubatla beraber daha önce İslam devletini olmazsa olmaz kabul edenler bu bugünden sonra büyük tavizler vermeye başladılar. Camilerden artık İslam Devleti , Hilafet, Tevhid ve Şirk gibi kelimeleri duymaz olduk. Medreseler tağut ve tuğyan gibi La denilmesi gereken meseleleri dile getiremez oldu. İslam tatbik edilmediğinden hırsız, zani vb. suçlular cezasız kalınca adeta bunlara gün doğdu. İslamın hiçbir kurumu tarihsel değildir, bilakis islam bir hayat nizamıdır şeklinde devam etti.
İkinci konuşmacı olan Köklü Dergisi yazarlarında Haluk Özdoğan ise; bilindiği üzere sadece okunsun ve dillerde dolaşsın diye değil, bilakis yeryüzünde insanlara tatbik edilsin diye aziz İslam Rasul (sav) ile gönderilmiştir. Böylece İslam bu hadlerini ikame edecek, hükümlerini tatbik edecek,onun uğrunda hakkıyla cihad edecek, dünyanın dört bir köşesinde adaleti tesis edecek ve hayrı yayacak bir devlete kavuşmuş olsun. Nitekim bu Rasulullah (s.a.v) in siretinde açık ve net olan bir durumdur. Zira Rasul Mekke-i Mükerreme’de Allah’a basiret üzere davet etmiş ve Allahu Subhanehunun kendisine Medine-tul Münevvera ensarıyla Nusret verinceye kadar kabileler ile güç ehlinden birçok kez Nusret talebinde bulunmuştur. Sonra hicret gerçekleşmiş, devlet kurulmuş, ardından da fetihler olmuş ve İslam davet ve cihat yoluyla yayılmıştır dedi.
Özdoğan "Müslümanlar hilafet devleti olduğu süre boyunca Rableriyle güçlü ve dinleriyle izzetli idiler. Rabimiz şöyle buyuruyor Aralarında Allahın indirdikleriyle hükmet ve sana gelen haktan (sapıp da) onların hevalarına uyma" ayeti ve konu ile ilgili hadis ve ayetleri okuyarak konuşmasını sonlandırdı.
Program Soru-Cevap bölümü ile son buldu.