Medyada Yeni Gündem: Cemal Kaşıkçı’nın Sır Akıbeti
09 Ekim 2018

Medyada Yeni Gündem: Cemal Kaşıkçı’nın Sır Akıbeti

Ajanslar, Karar

Köklü Değişim Medya

Türkiye asıllı Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın sır akıbeti hakkında sis perdesi henüz aralanmış değil. Medya, Türkiye ve dünya gündemi, en son İstanbul’daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’na girerken görülen Cemal Kaşıkçı’nın akıbetini merak ediyor.

•CEMAL KAŞIKÇI’NIN AKIBETİ

Reuters’ın ismini açıklamadığı iki Türk yetkiliye göre, Türk polisi kayıp Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın elçilikte öldürüldüğüne inanıyor. Polis cinayetin önceden planlamış olduğunu ve cesedin daha sonra elçilik binasından çıkartıldığını düşünüyor.

Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosu Muhammed El-Katibi ise bu iddiayı yalanlayarak, konsolosluk binasının kapılarını Reuters’a açtı.

Muhammed El-Katibi, konuyla ilgili olarak şu ifadeleri kullandı:

“Gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın konsoloslukta ya da Suudi Arabistan’da olmadığını teyit ediyorum. Hem konsolosluk hem de büyükelçilik olarak kendisinin nerede olduğunu araştırıyoruz.”

“2 UÇAKLA 15 KİŞİ GELDİ...”

Anadolu Ajansı daha önce Emniyet kaynaklarına dayandırdığı haberinde, Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın 2 Ekim’de evlilik işlemleri için gittiği Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’ndan bir daha çıkmadığını bildirmişti. Ayrıca, Başkonsolosluk binasında aynı saatlerde, 2 uçakla İstanbul’a gelen ve bir kısmı Suudi yetkili olan 15 Suudi vatandaşının da bulunduğu, bu kişilerin daha sonra geldikleri ülkelere döndükleri belirlenmişti.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın konuyla ilgili soruşturması devam ediyor.

Kaşıkçı’nın Başkonsolosluğa girdiği saatle, nişanlısının kendisinden haber alamadığını bildirdiği süre zarfında Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’na yapılan tüm giriş çıkışlar da emniyet tarafından inceleniyor.

LÜKS ARAÇLARLA BAZI YETKİLİLER BİNADAN AYRILDI

Suudi Arabistan Başkonsolosluğu önündeki bekleyiş devam ederken, binaya lüks araçlarla bazı yetkililer geldi.

Levent’teki başkonsolosluk binasına gelen ve daha önce Türkiye’ye gönderilen Suudlu polisler olduğu belirtilen kişiler, binada yaklaşık 2 saat kaldı.

Dört lüks araçla gelen heyet, daha sonra binadan ayrıldı.

Başkonsolosluk binasından çıkanlardan birisinin, boynuna Suudi Arabistan bayrağını atkı gibi astığı görüldü.

Heyetle ilgili herhangi bir açıklama yapılmadı.

SON DAKİKA: GÜVENLİK GÜÇLERİ 150 KAMERA GÖRÜNTÜSÜNÜ İNCELİYOR

Muhalif Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nı akıbeti belirsizliğini koruyor.

Konuyla ilgili soruşturma da devam ediyor. Güvenlik güçleri 150 kamera görüntüsünü inceliyor. Konsolosluğu net olarak gören iki kamera olduğu tespit edildi.

Kaşıkçı’nın konsolosluktan çıkışına ilişkin görüntü bulunamadı.

Suudi Arabistan’dan gelen şüpheli 7 kişinin Türkiye’de 2,5-3 saat kaldığı bildirildi. Bu 7 şüphelinin Kaşıkçı konsolosluğa girmeden 30 dakika önce konsolosluğa girdiği ve 14.00 sıralarında da ayrıldığı güvenlik birimlerinin tespitleri arasında.

Konsolosluktan çıkan 2 aracın plakasının da tespit edildiği belirtildi.

TWITTER HESABINDAN AÇIKLAMA

Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’nun resmi Twitter hesabından da Kaşıkçı’yla ilgili bir açıklama yapıldı.

Arapça ve Türkçe yapılan açıklamada, “Suudi Arabistan Krallığı İstanbul Başkonsolosluğu’nda resmi bir kaynak, Reuters Haber Ajansı tarafından yayınlanan ve Türk yetkililer kaynak olarak gösteren açıklamalarında, Suudi vatandaşı Jamal Khashoggi’nin (Cemal Kaşıkçı’nın) İstanbul’daki Suudi Konsolosluğu’nda öldürüldüğüne dair suçlamaları reddetti” ifadeleri yer aldı.

Açıklamada, şunlar kaydedildi:

“Kaynak, bu temelsiz suçlamaları şiddetle reddetti ve bu ifadelerinin konuya vakıf olan veya gerçek Türk yetkililer tarafından yapıldığını sorguladı. Kaynak, Suudi yetkililerinden oluşan güvenlik heyetinin, Suudi tarafın talebi ve Suudi vatandaşı Jamal Khashoggi’nin ortadan kaybolmasına ilişkin soruşturmalara katılmak için kardeş Türk tarafının rızasıyla cumartesi günü İstanbul’a geldiğini belirtti. Kaynak, Krallığın nerede olurlarsa olsunlar vatandaşlarının güvenliği konusundaki üstün hassasiyetini ve özenini vurguladı.”

“BUNUN ÜLKEMİZDE OLMASI ÇOK ÜZÜCÜ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti Kızılcahamam Kampı’nın kapanış konuşması sonrası Suudi gazeteci Kaşıkçı’nın kaybolması konusunda açıklama yaptı. Erdoğan, ”Özellikle İstanbul’a giriş-çıkışlar inceleniyor savcılık ne gibi bir açıklama yapacak ısrarla beklentisi içindeyiz. Benim çok eski tanıdığım bir gazeteci arkadaşımız. Bunun ülkemizde olması çok üzücü. Bu işin takibindeyim, sonucu tüm dünyaya duyuracağım. İnşallah arzu etmediğimiz bir durumla karşı karşıya kalmayız” dedi.

AKTAY: “KAŞIKÇI KONSOLOSLUKTAN ÇIKMADI”

AK Parti Genel Başkan Danışmanı Yasin Aktay, Suudi Arabistan İstanbul Başkonsolosluğu'nun kapılarını gören kamera kayıtlarının incelendiğini ve 2 Ekim'den bu yana kendisinden haber alınamayan muhalif Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın bu kapılardan çıkmadığının tespit edildiğini söyledi.

CNNTürk canlı yayınına telefonla bağlanan Aktay “Konsolosluğun iki kapısı var, hangi kapıdan çıktı? Tüm kameraları inceledik, kapıdan girdiği gözüküyor ama çıktığı görülmüyor” dedi ve ekledi:

“Arabalarla bir çıkış olmuş olabilir, ölü müdür diri midir bilemiyoruz, öldürüldükten sonra cesedini daha kolay taşımak için bir şeyler yapmışlar mıdır bilmiyoruz.”

“Normal yollarla çıkmadığı kesin, cevaplayamıyorlar, normal yıllarla girmiş biri neden anormal çıksın?”

“Konsolosluğa giren bir insana bunu yapanlar kendi ülkelerinde neler yapıyordur? Suudi cezaevlerinde binlerce kişi tutuluyor, bu olay Suudi Arabistan'ın insan hakları ihlallerini gündeme getirmek için bir vesile oldu.”

“Hayatta Kalmış Olma İhtimali Binde Bir Bile Olsa Ona Sarılmaya Çalışıyorum.”

Aktay, Yeni Şafak gazetesinde yayınlanan “Cemal Kaşıkçı nerede?” başlıklı makalesinde ise şu ifadeleri kullandı:

“Kaşıkçı, Suudi makamları tarafından Türkiye'den talep edilen bir suçlu değildi. Evet, muhalif olduğu sır değildi, ama muhalefeti onu ülkesine karşı suçlu kılan türden değildi ve hakkında açılmış ve Türkiye'ye bildirilmiş bir dava yoktu.”

“S. Arabistan makamları (...) durumu izah edemiyorlar. Üstelik Kaşıkçı'nın kaybolduğu ilk iki gün bütün yetkililerin sırra kadem basmış olması, ulaşılmaz olması da aynı olayla bağlantılı olarak izah edilmesi zor başka bir konu haline gelmiş oldu. Bakalım bu mızrak bu çuvala nasıl sığdırılacak?”

TÜRK-ARAP MEDYA DERNEĞİ BAŞKANI KIŞLAKÇI’DAN AÇIKLAMA

Türk-Arap Medya Derneği (TAM) Başkanı Turan Kışlakçı ise, Suudi Arabistan Başkonsolosluğu önünde gazetecilere yaptığı açıklamada, Suudi Arabistanlı gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın hunharca öldürüldüğü bilgisini aldıklarını söyledi.

Bu konuda ellerinde teyitli bilgilerin olduğunu ileri süren Kışlakçı, Kaşıkçı’nın öldürüldüğüne ilişkin haberin kendilerine iki gün önce ulaştığını ancak bunu teyit ettirmek için beklediklerini vurgulayarak, “Bu bilgiyi dün teyit ettirdik. Cemal Kaşıkçı’nın öldürüldüğü haberi doğru. İkinci bir haber ise çok vahşice öldürüldüğü yönündedir” değerlendirmesinde bulundu.

Bunun kabul edilemez olduğunu kaydeden Kışlakçı, “Buna tepki göstereceğiz. Dünya vicdanının da buna tepki göstereceğini umuyorum” ifadelerini kullandı.

Kışlakçı, Kaşıkçı’nın sadece Arap dünyasında değil, tüm dünyaca bilinen bir isim olduğunu belirterek, medya dünyasına başsağlığı dileklerini iletti.

BM’DEN CEMAL KAŞIKÇI AÇIKLAMASI!

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Birimi’nden yapılan son dakika açıklamasında ise, “Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın kaybolmasından ötürü ciddi endişelerimiz var” denildi.

Birleşmiş Milletler (BM), Washington Post Yazarı Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın kaybolmasına ilişkin Suudi Arabistan’a Türkiye ile iş birliği yapma çağrısında bulundu.

BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Sözcüsü Ravina Shamdasani, AA muhabirine yaptığı açıklamada, “Gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğunda ortadan kaybolmasından ciddi endişe duyuyoruz.” dedi.

Sözcü Shamdasani, “Kaşıkçı’nın öldürüldüğü” yönünde basında çıkan haberlerin doğru olması durumunda, bunun “gerçekten şok edici” bir gelişme olduğunu vurguladı.

“Kaşıkçı’nın ortadan kaybolmasına ilişkin Suudi Arabistan ve Türkiye’ye hızlı, tarafsız ve bağımsız bir soruşturma için işbirliği çağrısında bulunuyoruz.” diyen Shamdasani, soruşturma sonuçlarının kamuoyuna açıklanmasını istedi.

Shamdasani, Kaşıkçı konsolosluğa girdikten sonra neler olduğuna dair pek çok soru bulunduğunun altını çizerek, “Kaşıkçı’ya ne olduğu konusunda bir bilgimiz yok ama pek çok spekülasyon var ve bu endişe verici.” değerlendirmesinde bulundu.

Türk makamlarının halihazırda Kaşıkçı’nın kaybolmasına ilişkin soruşturma başlattığının hatırlatılması üzerine Shamdasani, “(Suudi Arabistan’a Türkiye ile) İş birliği yapma çağrısında bulunuyoruz. Anladığımız kadarıyla Türkiye, konsolosluğa erişim izni almak için talepte bulundu.” diye konuştu.

Shamdasani, bugün bazı BM insan hakları raportörlerinin konuya ilişkin yazılı açıklama yapacağı bilgisini de paylaştı.

ABD’DEN DE AÇIKLAMA GELMİŞTİ

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, ABD’nin üst düzey yetkililerinin Suudi Arabistan ile iletişime geçtiğini belirterek, “Suudi Arabistan hükümetine konu hakkında derinlemesine bir araştırma yapmaları için çağrıda bulunduk” demiş, ABD Başkanı Donald Trump, geçen hafta son olarak Suudi Arabistan’ın İstanbul’daki konsolosluk binasında görülen daha sonra kendisinden haber alınamayan Cemal Kaşıkçı hakkında açıklamada bulunmuştu.

Trump yaptığı açıklamada, “Endişeliyim, duyduklarımdan memnun değilim. Umarım mesele çözülür. Şu an için kimse hiçbir şey bilmiyor. Şu an için bazı kötü senaryolar ortalıkta yayılıyor, bunlardan hoşlanmadım” ifadelerini kullanmıştı.

CEMAL KAŞIKÇI’NIN KAYBOLMASIYLA İLGİLİ DİKKAT ÇEKEN DETAYLAR

Öte yandan kayıp Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın kaybolmasıyla ilgili ilginç ayrıntılar ortaya çıkmaya devam ediyor. Suudi Arabistan’dan Türkiye’ye gelen 2 uçağın, Kaşıkçı’nın kaybolduğu gün birer saat arayla Türkiye’den ayrıldığı ve Konsolosluğa ait 6 aracın farklı yönlere gittiği belirlendi.

SUUDİ GAZETECİ İLE İLGİLİ İDDİALAR İNGİLİZ BASININDA

Suudi Arabistan vatandaşı gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın öldürüldüğüne yönelik Türk yetkililerin iddiası, İngiliz basınında bugün geniş yer buldu.

Gazeteler, Katar krizinde Suudi Arabistan ile ayrı noktalara düşen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın diplomatik ayrışmayı derinleştirmekten kaçındığı yorumunu yaptı.

Guardian gazetesi, muhalif gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın kaybolmasıyla ilgili uluslararası bir soruşturma açılmasına yönelik çağrıların arttığını belirtirken, gazetenin İstanbul muhabiri Martin Chulov, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gazeteciyle ilgili açıklamalarının tonunun Suudi Arabistan’la bir diplomatik krizi ertelemeyi hedefleyen tarzda olduğunu yazdı.

Soruşturmayı yürütenlerin, Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’nun 5 gün boyunca iki kapısından gerçekleşen giriş-çıkışları izledikleri belirtilen haberde, “Kaşıkçı’nın kaybolmasından sonraki saatlerde binanın içinden siyah bir arabaya kutular taşıyan kişiler dikkatlerini çekti” deniyor.

‘Müslüman Kardeşler bağlantılarının peşine düşen bir kampanyanın başlatıldığı açık’

İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün uluslararası bir soruşturma yürütülmesi çağrısı yaptığı belirtilen haberde, AKP Genel Başkan Danışmanı Yasin Aktay’ın bu olayın mutlaka çözüleceğine ilişkin açıklamalarına da yer verildi.

Times gazetesinin Richard Spencer imzalı haberinde ise, Türk yetkililerin Suudi gazetecinin konsoloslukta öldürüldüğüne yönelik iddiasının, iki ülke arasındaki ilişkilerde bir çatlak oluşturma potansiyeli taşıdığı belirtiliyor.

Haberde ABD merkezli bir analistin, Kaşıkçı’nın bu hafta diğer muhaliflerle birlikte Washington’da bir konuşma yapmaya hazırlandığını söylediği belirtiliyor.

Haberde, “Bazılarının, Suudi Arabistan’ın terörü ve Müslüman Kardeşler’i desteklemekle itham ettiği Katar’la ilişkisi var. Kaşıkçı da Müslüman Kardeşler’i desteklemişti” deniyor.

Analist, “Katar ve Müslüman Kardeşler bağlantılarının peşine düşen bir kampanyanın başlatıldığı açık” ifadelerini kullanıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Suudi Arabistan ile meydana gelen krizde Katar’ın yanında yer aldığını ve onlarca muhalif gazeteci ve akademisyeni gözaltına aldırdığını söyleyen analist, Türkiye’nin iddialarına da bu nedenlerle şüpheyle yaklaşılması gerektiğini belirtiyor.

Daily Telegraph gazetesinin Can Edwards imzalı haberinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kaşıkçı ile ilgili “Ben de Cumhurbaşkanı olarak bu işin takibindeyim” cümlesi öne çıkarılıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan Pazar günü yaptığı açıklamada “Şu anda İstanbul’da savcılık bu işin takibinde. İşin polisiye takibi var, istihbarat takibi var. Özellikle İstanbul’a giriş çıkışlar inceleniyor. Takipler neticesinde savcılık ne gibi bir karar verecek, biz de onun doğrusu ısrarla beklentisi içindeyiz” demişti.

Cemal Kaşıkçı’yı çok eskiden beri tanıdığını söyleyen Erdoğan, “Beklentim hala iyi niyetli. İnşallah o arzu etmediğimiz durum ile karşı karşıya kalmayız. Nişanlısının bu süreç içindeki beklentisi ayrı bir konu. Ben inanıyorum ki bu dünyada özellikle bizim ülkemizde bu tür bir şeyin olması hususunda özgürlüklerin takipçisi olanlar, düşünce hürriyetinden yana olanlar bu işin peşini bırakmayacaklardır. Ben de Cumhurbaşkanı olarak bu işin takibindeyim, kovalıyorum. Buradan çıkacak sonuç neyse dünyaya bizler bildireceğiz” ifadelerini kullanmıştı.

ABD’de yaşayan ve evrak işleri için İstanbul’daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’na giden Kaşıkçı’dan 2 Ekim’den bu yana haber alınamıyor.

Türk yetkililer kamera kayıtlarına göre Kaşıkçı’nın konsolosluktan çıkmadığını söylerken, Suudi Arabistan Kaşıkçı’nın konsolosluktan ayrıldığını belirtiyor.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın soruşturma başlattığı olayla ilgili Bloomberg’e konuşan Suudi Arabistan’ın Veliaht Prensi Muhammed bin Salman da Kaşıkçı’nın konsoloslukta bulunmadığını iddia etmişti ve “Türk hükümetine arama izni vermeye hazırız” demişti.

Suudi Arabistan İstanbul Başkonsolosu Muhammed al Otaibi de hafta sonu konsolosluğunun kapılarını Reuters ajansına açtı.

Binanın içini muhabirlere gezdiren Otaibi, “Kaşıkçı burada değil” dedi.

Olay günü konsolosluğun önünde bekleyen nişanlısı Hatice Cengiz, Kaşıkçı’nın dışarı çıkmadığını söylemişti.

•CEMAL KAŞIKÇI NE İLK NE SON... SUUDİ ARABİSTAN’IN KİRLİ DOSYALARI

Suudi muhalif gazeteci Cemal kaşıkçının öldürülmesi Riyad yönetiminin muhalifleri susturma taktiklerini bir kez daha gündeme getirdi. Son 2 yılda, yaşamlarını Avrupa’da sürdüren 3 Suudi prens ortadan kayboldu. Suudi hükümetini eleştiren açıklamalar yapan prenslerin her birinin kaçırılarak uçakla Suudi Arabistan’a götürüldüğüne ilişkin deliller bulunuyor. Sonrasında ise kimse onlardan bir haber almadı.

1932 yılında İbni Suud olarak bilinen Kral Abdulaziz, Suudi Arabistan krallığını kurduğundan bu yana ülke mutlak krallıkla yönetiliyor. Ve ülkede muhalefete hoşgörü gösterilmiyor.

Bir zamanlar Suudi polis teşkilatında üst rütbeli bir pozisyonda olan Prens Turki bin Bandar, bir miras anlaşmazlığı sonrası hapse atılmıştı. Cezaevinden çıkışta Fransa’nın başkenti Paris’e kaçtı ve 2012 yılından itibaren Suudi Arabistan’da reform çağrıları yapan videoları YouTube’da paylaşmaya başladı.

Suudi yönetimi Prens Turki’yi geri dönmeye ikna etmeye çalıştı. Bunu reddeden Turki, ikna için kendisini arayan İçişleri Bakan yardımcısı ile yaptığı telefon konuşmasını da kaydederek bunu sosyal medyada paylaştı.

O konuşmada bakan yardımcısı, Turki’ye, “Herkes dört gözle senin dönmeni bekliyor” diyordu.

Turki’nin buna yanıtı ise, “Dört gözle beni mi bekliyorlar? Peki ya memurlarının, ‘Seni o….. çocuğu, seni Sultan Bin Türki gibi geri getireceğiz’ diyen mektuplarına ne demeli?” şeklindeydi.

Bu çıkışa cevaben ise bakan yardımcısı ikna edici olmaya çalışarak “Sana dokunmayacaklar. Ben senin kardeşinim” diyordu.

Turki’nin buna yanıtı şöyleydi: “Hayır o mektuplar senden geliyor. Onları bakanlık bana yolladı”

Prens Turki bin Bandar 2015 yılı Temmuz ayına kadar video paylaşmayı sürdürdü. O yılın kalan bölümü içindeki bir zamanda da ortadan kayboldu.

Telefon konuşmasında “seni onun gibi geri getireceğiz” denilen kişi Sultan Bin Turki de 2016 yılında Paris’ten Kahire’ye kalktığını sandığı bir uçağa binmiş ancak o uçak Riyad’a inmişti.

‘KAÇIRILACAĞIMI YA DA BENİ ÖLDÜRECEKLERİNİ BİLİYORUM’

Turki’nin kayboluşu sonrası Fas gazetesinde ismi geçen bir haber yer aldı. Bu habere göre muhalif prens, Fas’tan Paris’e dönmeye hazırlanırken bu ülkede yakalanıp hapse atılmıştı. Ardından Suudi Arabistan’dan gelen talep sonrası, çıkarıldığı Fas mahkemesinin de onayıyla sınırdışı edildi.

Turki bin Bandar’a tam olarak ne olduğu bilinmiyor ancak kayboluşundan önce bir arkadaşına verdiği ve kendi yazdığı kitabın kopyasındaki bir not böyle bir sonu beklediğini düşündürüyor:

“Sevgili Wael, bu yazdıklarım ancak kaybolmam ya da suikasta uğramam halinde paylaşılabilir. Kaçırılacağımı ya da beni öldürüleceklerini biliyorum. Benim ve Suudi halkının haklarını nasıl sömürdüklerinin de farkındayım.”

‘ULUSUMUZA BASKI ÇAĞRISI YAPIYORUM’

Prens Turki’nin ortadan kaybolduğu tarihlerde, Avrupa’daki kumarhanelere ve pahalı otellere düşkün olan bir başka Suudi prens, Suud bin Saif al-Nasr da benzer bir sonu paylaştı.

2014 yılında Suud bin Saif, Twitter hesabı üzerinden krallığı eleştiren paylaşımlar yapmaya başladı.

Saif, Mısır Devlet Başkanı Muhammed Mursi’nin devrilmesini destekleyen Suudi yetkililerin yargılanması gerektiği çağrısını da yapmıştı.

2015 Eylül ayında bin Saif biraz daha ileri gitti.

İsmini açıklamayan bir Suudi prensin, Suudi Arabistan Kralı Salman’ın darbe ile devrilmesi çağrısı için iki mektup kaleme alması sonrası bu çağrıya açık olarak destek veren tek kraliyet ailesi mensubu oydu.

Suud bin Saif şöyle bir tweet attı ve sonra Twitter hesabı sustu:

“Ulusumuza bu mektupların içeriğini baskı aracına dönüştürme çağrısı yapıyorum.”

‘BU DA ÖZGÜRLÜĞÜMÜN BEDELİ’

2013 yılında Almanya’ya kaçarak sığınma talep eden bir diğer muhalif prens, Prens Halid bin Farhan, bin Saif al-Nasr’ın bir iş görüşmesi tuzağına düşürülerek Milano’dan Roma’ya uçmaya ikna edildiğine inandığını açıklıyor:

“Bir özel uçak gelerek prensi Milano’dan aldı. Ama o uçak Roma yerine Riyad’a indi. Anlaşılan tüm bu iş anlaşması kurgusunu Suudi istihbaratı düzenledi. Şimdi onu bekleyen tek kader yeraltı hapishanesi.”

Prens Halid kendisinin de Riyad’a zorla götürülmek için planlar yapıldığına inanıyor:

“Avrupa’da kraliyet ailesinden olan 4 kişi vardı. Biz aileyi ve Suudi Arabistan’daki iktidarını eleştirdik. Üçümüz kaçırıldı. Bir tek ben kaldım.

“Buna çok uzun zamandır inanıyorum. Eğer bugüne kadar yapabilselerdi, yaparlardı. Ama ben çok tedbirliyim. Bu da özgürlüğümün bedeli.”

Haberle ilgili yorumu istenen Suudi Arabistan hükümeti BBC’nin çağrısını yanıtsız bıraktı.

PRENS VE BÖROKRATLARIN TUTUKLANMASI

Suudi Arabistan’da aralarında prenslerin ve bakanların da bulunduğu çok sayıda kişi büyük yolsuzluk operasyonu kapsamında gözaltına alınmıştı. Buna paralel olarak bazı üst düzey devlet yöneticilerinin de görevlerine son verilmişti.

Uzmanlar operasyonu ağırlıklı olarak, ülkenin veliaht prensi Muhammed bin Salman’ın siyasi kontrolünü artırma hamlesi olarak yorumladı.

BBC’ye konuşan, London School of Economics’in Orta Doğu Merkezi’nde konuk öğretim üyesi olarak bulunan Prof. Madavi El-Raşhid, gelişmeyi yolsuzlukla mücadele bağlamında değerlendirmenin zor olduğu belirtmiş ve “Bunu, yolsuzluk karşıtı bir adım olarak görmek çok zor. Bu, Muhammed bin Salman’ın kendisine yönelik desteği konsolide ettiği bir tasfiye hareketi. Karşısında kalan son kuzenini de (Prens Miteb bin Abdullah) ortadan kaldırmak istiyor. Bu kuzeni, son derece modern paramiliter güçleri kontrol ediyor ve veliaht prensine karşı çıkma gücünü elinde tutuyor.” değerlendirmesinde bulunmuştu.

BBC savunma muhabiri Frank Gardner da, Muhammed bin Salman’ın bu hamleyle gücünü pekiştirirken reform programına devam ettiğini belirtmişti.

PRENS MAHSUR VE 8 BÜROKRATIN ÖLÜMÜ

Prens Mansur bin Mukrin ve üst düzey 8 bürokratı taşıyan helikopter düşmüş ve Prens de dâhil helikopterdeki 9 kişi hayatını kaybetmişti.

Suudi Arabistan’da düşen helikopterde hayatını kaybeden Prens Mansur’un, eski veliaht prens bin Naif’e olan yakınlığı ve babasının da veliaht prens olması ölümündeki şüpheleri artırmıştı

Çok sayıda prens ve bürokratın tutuklandığı yolsuzluk operasyonunun ardından prensin helikopterinin düşmesi akıllara sabotaj ihtimalini getirmiş, zira Prens Mansur bağlantıları itibariyle Suudi ailesi içerisinde önemli bir yere sahipti.

•CEMAL KAŞIKÇI KİMDİR?

Suudi Arabistan vatandaşı gazeteci Cemal Ahmet Kaşıkçı’dan, 2 Ekim’de ülkesinin Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’na girdiğinden beri haber alınamıyor. Türk yetkililer Kaşıkçı’nın konsoloslukta öldürüldüğünü söylerken Suudi yetkililer ise iddiaları reddediyor.

Aslen Kayserili olan Cemal Kaşıkçı 13 Ekim 1958 doğumlu. Akrabası olan meşhur Adnan Kaşıkçı’nın yeğeni de Lady Diana’nın kazasında kaza süsü verilerek öldürüldü. Adnan Kaşıkçı’nın bir diğer yeğeni de Reina saldırısında öldürüldü. Cemal Kaşıkçı da öldürülen bu yeğenlerin kuzeni olmakta.

1985 yılında ABD’deki Indiana State University’den mezun olan Kaşıkçı, sonrasında ülkesine dönerek gazetecilik yapmaya başladı.

1991 - 1999 yılları arasında Al Madina gazetesinin yazı işleri müdürlüğü ve genel yayın yönetmenliği vekilliği yapan Kaşıkçı, bu süreçte Afganistan gibi ülkelerden haberler geçti, 1987-95 yılları arasında eski El Kaide lideri Usame bin Ladin ile Afganistan ve Sudan’da söyleşiler yaptı.

Daha sonra İngilizce yayın yapan Arab News’in başında dört yıl çalışan Kaşıkçı, buradan geçtiği Al Watan’ın yazı işleri müdürlüğünde 52 gün görev yapabildi, gazetede ülkedeki dini yapıyı eleştiren yazıların çıkması üzerine görevden alındı.

Bunun üzerine ülkeyi terk eden Kaşıkçı, İngiltere ve ABD’de, Suudi Arabistan Büyükelçiliği yapan Prens Türki al Faysal’ın danışmanlığına getirildi. 2008 yılında tekrardan Al Watan’ın yazı işleri müdürlüğüne getirildi ve 2010 yılında gazetede yayınlanan eleştirel yazılar nedeniyle bir kere daha görevden alındı.

MUHALİF YAZILARIYLA TANINIYOR

Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı, Suudi Arabistan hanedanına yönelik muhalif yazıları ile tanınıyor.

Kaşıkçı, kaybolduktan sonra Suudi yetkililerden çelişkili açıklamalar gelmişti.

Bazı Suudi yetkililer Kaşıkçı’nın konsolosluğa geldiğini ancak daha sonra ayrıldığını belirtirken, konsolosluktan yapılan açıklamada Kaşıkçı’nın binaya hiç gelmediği bilgisi verilmişti.

‘ARKADAŞLARIM GÖZALTINA ALINDI KONUŞAMADIM’

Kaşıkçı, Eylül 2017’den itibaren ABD’de yaşamaya ve Washington Post gazetesinde köşe yazmaya başladı. Ülkesinden ayrılık kararını şu satırlarla açıkladı:

“Birkaç yıl önce bazı arkadaşlarım gözaltına alındığında çok acı çektim. Hiçbir şey söylemedim. İşimi veya özgürlüğümü kaybetmek istemiyordum. Ailemden endişe ediyordum. Şimdi farklı tercihlerde bulundum.”

“Evimi, ailemi ve işimi arkamda bırakmam gerekti ama düşüncelerimi söylüyorum. Aksini yapmak cezaevlerinde çürüyen insanlara haksızlık olurdu. Pek çok kişinin konuşamadığı bir dönemde konuşabiliyorum.”

Yazılarında Suudi Arabistan’ın Katar’a yönelik politikalarını ve Yemen savaşını eleştirdi.

Suudi Arabistan’da 2017’de yolsuzluğa karşı yapıldığı açıklanan ve çok sayıda prensin gözaltına alındığı operasyonun, Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın iktidarını pekiştirme operasyonu olduğunu savundu:

“Muhammed bin Salman adaleti kendi istediği gibi uyguluyor. Hafif eleştirilere bile tamamen toleranssız.”

Kaşıkçı, yazılarında eleştirilerin yanı sıra övgülere de yer veriyor, Veliaht Prens Muhammed’in 2030 vizyonunu desteklediğini söylüyordu.