Washington Muharebesi - Demokrasinin Ta Kendisi!
14 Ocak 2021

Washington Muharebesi - Demokrasinin Ta Kendisi!

Değişim TV · Sesli Makale : “WASHİNGTON MUHAREBESİ - DEMOKRASİNİN TA KENDİSİ!” - Fatih DOĞDU

Amerika Birleşik Devletleri bu sefer siyahi bir sivilin polis tarafından katledilmesinden dolayı değil, kendilerini ABD’nin tek sahibi gören kibirli ırkçı beyazların vahşeti yüzünden karıştı. ABD’nin geçmişini anlatmaya gerek yok zira nasıl kurulduğu, dostça yaşayan yerlilerin nasıl katledilerek topraklarının işgal edildiği, Afrika’dan zorla getirilerek köle yapılan masum insanların nasıl bir zulme maruz kaldığı hepinizin malumu…

Bu zorba devletin sahip olduğu fikir ve duygular, Avrupalı atalarının ideolojisi kapitalizmden neşet etmiştir ve gayriinsanidir. Kapitalist ideoloji, katliamlarını, çirkin siyasetini, açgözlülüğünü, vitrini olan demokrasi ile makyajlayıp gizler.

Son yapılan seçimde yenilgiyi hazmedemeyen Trump, Biden’ın zaferinin ilan edileceği gün kongre binasına yakın Ellipse meydanında taraftarlarıyla bir miting düzenledi. Savaşmadan görevi bırakmayacağım ifadesiyle taraftarlarını motive eden Trump, fitili ateşlemiş oldu. Consitution Caddesi üzerinden yürüyüşe geçen fanatik kalabalık kongre binasına ulaştı. Ardından polis direnişi ile karşılaşmadan kongre binasına girerek işgale başladı. Şu olayları siyahi bir kalabalık haklı davalarını savunmak ve polis katliamını protesto etmek için gerçekleştirse, hepsini kurşuna dizerlerdi. Ama işgali gerçekleştirenler beyazlardı. Mesela, ABD’de polisin kongre baskını sırasında elinde polis kalkanıyla görüntülenen ve hakkında arama kararı çıkarılan Aaron Mostofsky'ın Brooklyn Yüksek Mahkemesi yargıcının oğluydu. Öldürülen kadın gösterici Ashli Babbitt 14 yıl ABD ordusunda hava kuvvetlerinde görev yapmış eski bir askerdi. Kim bilir Afganistan, Irak ya da Suriye’de kaç tane masum Müslümanı katletmiş ya da katledilmesine ortak olmuştu. Daha sonra Trump, mitinginde gaza getirdiği taraftarlarının kongre binasında yaptıklarını teröristlik olarak nitelendirmişti. Trump itirazlarının boşa olduğunu ve başkanlığı kazanamayacağını bile bile fanatiklerini, “arkamda böyle bir güç var” demek için kullanmış, hakkında daha sonra açılabilecek davalar için bir uyarıda bulunmuş ve bekasını garanti altına almaya çalışmış olabilir. İşte demokrasinin gücü!

Etraf karnaval alanı gibiydi; boynuzlu adamlar, ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Pellosi’nin masasına ayağını uzatarak hakaret edenler, kürsüyü çalanlar, kongre binasını yağmalayanlar… Sanki ABD ordusu bir İslâm beldesine girmiş ve ne varsa talan ediyordu. Kapitalist ideolojinin karakteristik fikir ve duyguları, kendi topraklarında vücut bulmuştu. Yani İslâm beldelerine “demokrasi” götüren ABD’nin başkentine de demokrasi gelmişti. Demokrasinin bu şekilde geldiği ve sonra talan ile devam ettiği tüm sömürülen ve sefalet içinde yaşayan halkların yaşayarak gördüğü bir hakikat. Öyle ki ABD ordusu işgal ettiği ülkelerde öyle zulümlere imza attı ki, devirdiği diktatörlere bile rahmet okuttu.

Ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan olaylar hakkında bir açıklama yaptı ve şöyle dedi:

“ABD tarihinde olmamış bir vakayla karşı karşıya kaldıklarını görüyoruz. Çünkü lafa geldiği zaman demokrasinin beşiği olarak ifade edilen ABD’deki bu süreç gerçekten tüm insanlığı şok etmiştir, şaşırtmıştır. Bizleri de aynı şekilde şaşırtmıştır. Hatırlayın, 15 Temmuz darbe girişiminde tamamı ile sessiz kalan ve bu konuda çok çok farklı mesajlar yayınlayan Amerika ve Amerika’nın medyası özellikle Gezi olaylarında yine hatırlayın Amerika’nın medyasının biz siyasilere ne gibi açıklamaları olmuştur, ne gibi adeta tehditler savurmuştur. Ve bizim sabrımız, siyasiler olarak o zamanki tavrımız çok açık ve netken Amerika’nın tutumu çok çok farklıydı. Ama o zaman da işin başında Demokratlar vardı. Demokratlar ne ise şimdi Cumhuriyetçiler’in de aynı olduğunu gördük. Ve demokrasi için bir yüz karası olduğunu görüyoruz.”

Hayır, hayır Bay Başkan! Biz şaşırmadık, şok da olmadık. Bu olaylar, demokrasi için bir yüz karası değil zira demokrasinin kendisi yüz karasıdır! ABD’deki olaylar demokrasiye saldırı değil, demokrasinin ta kendisidir.

Demokrasi, toplumu ikiye böler, parçalar, savaştırır, öldürür, olmadı süründürür. ABD’de bunun adı; “Cumhuriyetçiler” ve “Demokratlar” olur, Türkiye’de; “Cumhur İttifakı” ve “Millet İttifakı” olur. Cumhuriyetçilerin arkasında silah ve petrol şirketleri, Demokratların arkasında ise teknolojik şirketler vardır. Yani Biden seçildiğine göre kendini destekleyen teknoloji şirketlerinin menfaatine olan kararları alacak…

Halk mı? …

Demokrasi bir menfaat savaşıdır!

Ne diye aynı topraklarda yaşayan insanlar birbirine bu kadar düşman kesiliyor? Neden liderler toplumları bu şekilde kutuplaştırıyor? Çünkü kalabalıkları sandıklara toplayabilmenin formülü bu: ötekileştireceksin, ayrıştıracaksın… En basitinden futbol takımlarını destekleyen fanatikler gibi… Asıl dert ne? Bir kısım azınlığın rantı elde etmesi. Bir futbol takımı müsabakayı kazanınca futbolculara primleri dağıtılır; kulüp, bilet paralarını ve reklam gelirlerini kasasına kaldırır; fanatikler de söz dalaşına devam edip kavga eder ve çenesini yorar. Seyirciler züğürtlerdir ama o futbol takımının “asil züğürtleridir” onlar.

Demokratik siyaset de böyle işler. Partiler seçimlerde kurulan sandıklar öncesi meydanlara çıkar. Milliyetçi ve dinî duyguları kamçılayan konuşmalar, hayalî seçim vaatleri uçuşur havada. Demokrasi, “kimin daha iyi yalan söylediğini belirlemek için” belli aralıklarla sandıklar kurar. Kalabalıklar, liderleri destekler ve seçimi kazananlar yüksek maaşlarla koltuklarına oturur. Kendilerini destekleyen rant halkasının önünü açar; ihaleler, vergi afları, kayırılan aileler, üç dört maaşla çalışan bakanlar…

Seçmenler sefalet içindedir ama onlar, desteklediği partilerin “asil züğürtleridir”.

Kuşbakışı bakın şu labirente!

Demokrasi, peynir kokusu sürülmüş labirentte peynir arayan fareler gibi görür insanları. Bu sefalet dolu labirentte sürüp gider bu kısır döngü. Aslında orada peynir yoktur! Kuşbakışı bakmak istiyorsanız; fanatikliği, taassubu bırakacaksınız.

Gelelim sadede…

Ben, kaçırmış olabilir miyim? Hiç kimse çıkıp da demokrasinin arızalarından bahsetmedi değil mi? Toplumu ikiye böldüğünden, kavgalar çıkardığından, sömürdüğünden, kullandığından, kandırdığından bahsetmedi. Her fırsatta -bugün yeryüzünün hiçbir ülkesinde uygulanmamasına rağmen- İslâm nizamını, Hilâfet’i köşelerinde eleştiren ve insan hatalarını, eksiksiz yegâne ilahi nizama nispet edip Batılı efendilerini sevindiren köle zihniyetlilerden demokrasi ile ilgili bir eleştiri duymadık.

Trump’ın Mısır’daki Nemrut Sisi’ye En popüler diktatörüm dediğini duymadınız mı? Avrupalı dostlarınızın demokratik seçimle iş başına gelen Mursi’yi deviren diktatör Sisi ile işbirliği ve ticaret anlaşmaları yapmak için sıraya girdiğini görmediniz mi? Hani mukaddes putunuz demokrasi nerede? İslâm’a karşı laikliği savunan Esed de bir “demokrat” değil mi? Siz, gelmiş geçmiş en şeytani nizam olan demokrasiyi savunuyor ona toz kondurmuyorsunuz! Birinci ve İkinci Dünya Savaşları kimin eseri? Laiklik ve demokrasiyi icat edenlerin cürmü değil mi? Afrika ve Ortadoğu neden bu hâlde? Siz bunları da pekâlâ İslâm’a bağlayacak kadar kabiliyetli kölelersiniz ya… İşte bendeki de belki akledersiniz çabası… Kime diyorum ki? Bin üç yüz yıllık hâkimiyetinin bin yılını rakipsiz “birinci devlet” olarak adaletle sürdürmüş, mütekâmil uygulandığında zekât verecek fakir kalmamış İslâm Devleti’ni eleştirip yaklaşık 60 yıldır rakiplerinin varlığında birinci devlet olabilen ve krizlerle yalpalayıp kanlı işgallerle ayakta durmaya çalışan ABD’den gelecek demokrasiye meftun olan esirlere ne anlatılabilir? Ne anlatılabilir, Kraliçe’ye âşık olup Hilafet’e düşman olan Londra sevdalılarına?

Evet, bahsetmediler insanlığın yüz karası demokrasiden!

Niye bahsetsinler ki, sisteme eklemlenmiş gazetecisi, şarkıcısı, bürokratı, siyasetçisi, işadamları hatta ekran bülbülü hocaları peynir deposunun içinde, labirentte değil ki!

İşte, “hürriyet” denilen esaret. “Özgürlük” diye tutturulan bir batıl yol. Kim gelirse onun kanunları, onun düzeni. Heva ve hevese dayalı, haramların serbest, helallerin yasak olduğu bir kula kulluk düzeni… Evet, kendi kralınızı, diktatörünüzü seçmekte özgürsünüz!

Fikir özgürlüğünüz vardır; Peygamber’e, mukaddesata hakaret edebilirsiniz! Mülk edinme hürriyetiniz vardır; kumardan, faizden, fuhuştan, alkolden gelir elde edersiniz hatta kadın satarak kazandığınız haramla vergi rekortmeni olursunuz ve bir de devlet sizi ödüllendirir. Şahsi hürriyetiniz vardır; kadınken erkek, erkekken kadın olabilirsiniz. İşte bunlar demokratik özgürlüklerden bazıları…

Şimdi söyleyin bakalım; demokrasinin bizzat kendisi yüz karası değil midir, hem de insanlığın yüz karası?

Güçlülerin zayıfları ezdiği, zengin azınlığın çoğunluğa tahakkümü değil midir, demokrasi?

8 kişinin servetinin 3.5 milyar insanın servetine eşit olduğu sefalet değil midir, demokrasi?

Bir partiye sınırsız kanun yapabilme yetkisi vererek kulların hevasının ilah olduğu demokrasi ile Şeriat’ın belirlediği sınırlar dâhilinde Allah’ın kanunlarının egemen olduğu İslâm nizamı ile yönetmek aynı şey midir?

İşte, kula kulluk demokrasi sayesinde dünyada kaos hüküm sürüyor. Daha çok para kazanma hırsı, ekini ve nesli ifsat ediyor. Suçluya hak ettiği ceza verilmiyor; haklı kişi ise hakkını alamıyor. Sokaklar güvensiz ve nizam sürekli çıkardığı kanunlarla suçlu üretiyor. Haramdan kaçanlar cezalandırılıyor; helale savaş açanlar ödüllendiriliyor. Her geçen gün, bir önceki günü aratıyor. Nerede o eski günler? diye başlayan cümleler çoğalıyor.

O eski günler, hâlâ İslâmi fikir ve duyguların var olduğu günlerdi. Bozuk ve batıl nizam gün geçtikçe nesilleri kendine benzetiyor. Nizam değişmedikçe toplum ıslah olmuyor. Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in Mekke’nin düştüğü rezillikten bunalıp Hira Mağarası’na çıktığı zamandan ne farkı var bugünün? Allah’ın hükmü kalkmış, demokrasi ile kulların hükmü hâkim olmuş…

Bir asır önce güneş battı bu yerlerde.

Elektriği ithal ışıkları yakıp söndürüyorlar karanlıkta.

O ışık bizi ne aydınlatır ne de güneş gibi ısıtır.

Ağzından ayaz fışkıran kardan adamların hükümdarlığında, baharda iki yaprak olabilmeye hasret kalmış 13 asırlık çınarın dallarıyız. Râşidî Hilâfet’in yokluğunda çok kara kışlar görsek de, kıytırık bir söğüdün gölgesindeki esareti asla kabul etmeyeceğiz!

___

#DemokrasiYalanÇözümİslam

#KapitalizmÇöktüÇözümİslam