Kör Nokta
24 Mart 2021

Kör Nokta

Olayların değerlendirilebilmesi için bir takım gözlemlerin, ön bilgilerin, delillerin mevcudiyeti gereklidir. Tüm bunların varlığı doğru değerlendirme ve sağlıklı sonuçların varlığını beraberinde getirir mi? Burası tartışılması gereken bir nokta.

Devam edelim…

Doğru değerlendirme sağlıklı kıstasların varlığını zorunlu kılmakla birlikte, sağlıklı sonuçlara ulaşmak da doğru bir bakış açısını gerektirir. Bağlamından koparılmış iki gerçek üçüncü bir gerçeğe ışık tutmayabilir. Bağlamından koparılmış delillerin doğru bir sonuca ulaştırmayacağı gibi…

İnsanların aynı olaylara bakıp farklı sonuçlar çıkarması neden olur? İşte bunu, “görme”de “kör nokta”yı açıklayarak anlayabiliriz.

Tam bir görme için iki gözün varlığı gereklidir. Çünkü belli bir odağa tek gözle bakmayı denediğinizde belirli aralıklarla bazı nesneleri göremezsiniz. Bunun nedeni o görüntünün belirli aralıklarda görme sinirlerinin olmadığı alanlara düşmesidir. Bu durumda nesne orada olduğu hâlde görme gerçekleşmez. Çünkü görüntü, kör noktaya düşmüştür. İki gözün varlığı ile birlikte kör noktalar ortadan kalkar ve tam bir görme gerçekleşir. İşte, doğru bilgilerin varlığı, doğru bir bakış açısı ile bütünleşmedikçe sağlıklı değerlendirmeler yapmak zorlaşacak, belki de imkânsız hâle gelecektir.

Olayları değerlendirirken nasıl bir süreç izleyeceğimizi ortaya koyduktan sonra ufak bir ara verelim. Daha sonra devam edeceğiz.

Şimdi başka bir sorunu ortaya koyalım: Görmemiz gereken gerçek gündem ne? Olayları doğru şekilde görmek kadar neyi görmemiz gerektiği de önemli.

Gerçek gündemi tespit etmenin neden çok önemli olduğunu Noam Chomsky’nin şu cümlesinden anlayabiliriz: “Topluma sun’i gündemler sunun ve bunları özgürce tartışmalarına izin verin. Böylece gerçek gündemi toplumdan saklamış olursunuz…**” Bu ise toplumu manipüle etmek isteyenlerin ustaca yaptıkları işlerden bir tanesidir.

Şimdi bizim yapmamız gereken önce gerçek gündemimizi tespit etmek ve bu gündem üzerinde tam bir görmeyi gerçekleştirmek olmalıdır.

Şimdi sizi 11 Ocak 2021 tarihinde gerçekleşen bir söyleşiye götürmek istiyorum. Konuşmacısı İngiltere eski Başbakanı Tony Blair, The Washington Institute’de, üst başlığı “Amerika, Orta Doğu ve Dünya” olan bir söyleşi gerçekleştirdi.

Söyleşinin yöneticisinin, Dünyaya baktığınızda, Orta Doğu nerede duruyor? Bu konuşmayı on yıl önce yaptığımızda, Tunus’ta Arap Baharı’nın başlamasından sadece bir kaç hafta önceydi. Şimdi tamamen farklı bir ortam var. Peki, Ortadoğu küresel gündemin neresinde? Büyük güç rekabetinin ortasında mı yoksa öncekinden çok daha az öneme mi sahip?” sorusuna, Tony Blair’in verdiği yanıt şöyle:

“Bununla ilgili büyük bir tartışma var ama Orta Doğu hâlâ önemli. Çok önemli. Önemli çünkü Ortadoğu’da İslâm’ın geleceğine karar verilecek*. İslâm içindeki modernleştirici güçler ağır basıp zirveye mi çıkıyor? Önemli olacak çünkü sadece Orta Doğu’yu değil, Kuzey Afrika’yı ve giderek artan şekilde Sahra Altı Afrika’yı da etkileyecek. Avrupalılar, bir sonraki göç ve aşırılık dalgasının nereden geleceğine bakıyor. Sahel grubu ülkelerden ve Kuzey Afrika’dan gelmeleri muhtemeldir. Dolayısıyla Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesi önemli olmaya devam ediyor.”*

“… Bana göre, neler olup bittiğini doğru bir şekilde analiz edersek, iyimserlik için bazı işaretler var. Bölgeye, kural temelli ekonomilere ve dinî açıdan hoşgörülü toplumlara ulaşma arzusu olan genç kuşağın, büyük bir mücadelesi olarak bakmalısınız. Bu büyüyen bir topluluk. Çok çalışırlarsa ve kurallara göre oynarlarsa, işlerini büyütebileceklerini ve ailelerini istikrar içinde yetiştirebileceklerini bilmek istiyorlar. Arap devletleri ile İsrail arasındaki yakınlaşmanın neden bu kadar önemli olduğunu anlıyorlar. Sonunda Orta Doğu için tek geleceğin dünyaya bağlanmak olduğunu ve bu bağlantının bir kısmının farklı inanç ve kültürlerden olanlara karşı dinsel olarak hoşgörülü ve açık fikirli olmak olduğunu anlıyorlar.

Bölgedeki Batı politikası, 11 Eylül, Irak’taki savaşlar, Arap Baharı ve bu olayların getirdiği tüm zorluklarla uzun bir zamana dayanıyor. Ortadoğu’da kargaşa var. Ancak kargaşa içinde bile daha iyi bir şeye ulaşma girişimleri oldu. Ve bunu gözden kaçırmamak önemli. Ortadoğu’da bir mücadele var ama bu büyük bir iktidar mücadelesi değil*,* Şiilerle Sünniler arasında bir mücadele değil, iktidar mücadelesi de değil. Bu bizim kendi değerlerimizi yansıtan bir değerler mücadelesidir. Orta Doğu’nun hâlâ önemli olduğunu ve çok önemli olduğunu kabul etmek gerekir. Bölgede desteklememiz gereken insanlar var ve geri püskürtmemiz gereken insanlar var.”

Evet, biz Müslümanların da görmesi gereken gerçek bir gündem var. Coğrafyamızda olan büyük mücadelenin bir değerler mücadelesi olduğunu net bir şekilde görmemiz gerekiyor.

Batı’nın temsil ettiği değerler ile İslâm’ın temsil ettiği değerler arasında geçen bir mücadele. Bize çerçeve çizmeye çalışanlarla giriştiğimiz bir mücadele.

Geleceğimizi kendi elleriyle çizmeye çalışanlara karşı verdiğimiz bir mücadele. Ve mücadele Batılı değerler ile şekillenmiş argümanlarla yapılamaz. Çünkü bizim savaşımız, ancak düşmana benzediğimiz zaman kaybettiğimiz bir savaştır.

Bu mücadelenin lokomotifi ise İslâm’ın değerler manzumesini hayata nakşedecek olan İslâm Devleti/Râşidî Hilâfet devleti olacaktır. Bizim gerçek gündemimiz İslâm’ın hayatımızda yokluğu meselesidir. Bizim gerçek gündemimiz İslâmi hayatın yokluğu meselesidir.

Süregelen gündem fırtınası içerisinde çözüm aradığımız her mesele bu asıl problem vurgulanmadan ortaya konulursa ve gerçek gündemi her defasında ıskalarsak, tali meselelerin suni fırtınası içerisinde ya boğulacağız ya da tüm enerjimiz tükenecek…

Kör noktaya düşmeyen, olaylara gözlerini kapatmayanlara selam olsun.

[فَلَا تُطِعِ الْكَافِر۪ينَ وَجَاهِدْهُمْ بِه۪ جِهَاداً كَب۪يراً] “Öyleyse artık inkârcılara boyun eğme, bu Kur’an’la onlara karşı bütün gücünle mücadeleni sürdür.”[Furkan Suresi 52]

___

#YenidenHilafet