Kapitalizm Çökerken Toplumsal Değişim Kavramını Yeniden Düşünmek
23 Mayıs 2020

Kapitalizm Çökerken Toplumsal Değişim Kavramını Yeniden Düşünmek

Toplumlar sürekli bir değişim sürecinin vuku bulduğu bir zemin üzerindedirler. Bu toplumsal değişimi etkilemek de, hem değişimin hem de toplumun temel dinamiklerini bilmekle mümkün olacaktır. İçinde yaşadığımız toplumun değişim sürecini etkileyebilmek ve diğer toplumsal değişim süreçlerini anlayabilmek için değişim kavramından kastettiğimiz ve anlaşılması gereken noktaları belirlemek gerekmektedir. Bu yüzden değişim kavramı ile toplum arasındaki bağlantı incelenecektir. Öncelikle değişim kavramını incelemeye başlayalım:

- Bir zaman dilimi içindeki değişikliklerin bütünü

- Bir nesnenin dolaysız olarak başka bir nesne ile değiştirilmesi

- Bazı özellikler bakımından farklı olma, varyasyon. Esasa göre belirli özelliklerde görülen ayrılıklar/farklılıklar

- Farklı bir tarafa yönelme, yön değiştirme.

Yukarıdaki tanımlamalar incelendiğinde değişim kavramının muhtevasında öne çıkan unsurların başında “belirli bir zaman dilimi” yani başlayıp devam edegelen bir “süreç” vurgusu gelmektedir. O zaman değişim kavramını “toplum” ile mezcettiğimizde ve akabinde “toplumsal değişimden” bahsedildiğinde üzerinde durulacak ilk noktanın “süreç” olduğunu göreceğiz.

وَلِكُلِّ اُمَّةٍ اَجَلٌۚ فَاِذَا جَٓاءَ اَجَلُهُمْ لَا يَسْتَأْخِرُونَ سَاعَةً وَلَا يَسْتَقْدِمُونَ

“Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri gelince ne bir an geri kalırlar ne de bir an ileri gidebilirler.” [Araf 34]

Değişim kavramındaki diğer bir nokta, farklı nesnelerin birbirleri arasındaki değişimini ifade ediyor olması yönüyle “fiziksel mübadeleyi”/“fiziksel yer değiştirmeyi” kapsayan bir yönünün olduğu görülmektedir. Bu noktanın toplum üzerindeki en önemli yansımalarından birisi değişimden önceki toplumsal yapının taşıyıcılarının (eğer değişimin dinamiklerinden olmazlarsa) fonksiyonlarını kaybedecekleri gerçeğini ifade etmektedir.

قَالَتْ اِنَّ الْمُلُوكَ اِذَا دَخَلُوا قَرْيَةً اَفْسَدُوهَا وَجَعَلُٓوا اَعِزَّةَ اَهْلِهَٓا اَذِلَّةًۚ وَكَذٰلِكَ يَفْعَلُونَ

“Melike: Hükümdarlar bir memlekete girdiler mi, orayı perişan ederler ve halkının ileri gelenlerini alçaltırlar. (Herhalde) onlar da böyle yapacaklardır, dedi.” [Neml 34]

Değişim süreci içerisinde (başlangıç-sonuç-yeni başlangıç…) sürecin zamansal (veya başka faktörlerde esas alınarak değerlendirilebilir) dilimlerinin her birinin kendisinden önceki dilimden farklı özellikler gösteriyor olması da değişim kavramının bir dinamiği olarak karşımıza çıkmaktadır. Nebevi hareket metodundaki merhaleleri incelediğimizde her aşamanın kendinden önceki aşamadan farklı yönlerinin ortaya çıkması bu gerçeği ifade ediyor olması bakımından dikkate değerdir.

Takip edilen bir yönden/yoldan farklı bir yönü veya yolu istikamet etmek, yön değiştirmek de “değişim” kavramının manasında mündemiçtir.

وَقُلْ لِلَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ وَالْاُمِّيّ۪نَ ءَاَسْلَمْتُمْۜ فَاِنْ اَسْلَمُوا فَقَدِ اهْتَدَوْاۚ وَاِنْ تَوَلَّوْا فَاِنَّمَا عَلَيْكَ الْبَلَاغُۜ وَاللّٰهُ بَص۪يرٌ بِالْعِبَادِ۟

“Siz de Allah’a teslim oldunuz mu?, de. Eğer teslim oldularsa doğru yolu buldular demektir. Yok, eğer yüz çevirdilerse sana düşen, yalnızca duyurmaktır. Allah kullarını çok iyi görmektedir.” [Âli İmran 20] Her değişimin mutlaka bir yolu/yönelişi vardır.

وَلِكُلٍّ وِجْهَةٌ هُوَ مُوَلّ۪يهَا

“Herkesin yöneldiği bir yön vardır.” [Bakara 148]

Tüm bu noktalar göz önünde bulundurularak “değişim” kavramını bir “hâl değişikliği” olarak tarif etmek isabetli olacaktır. İşte şimdi bu “hâl değişikliğini” toplum kavramı ile bütünleştirelim. Toplum kavramı ile değişim kavramını bir araya getirdiğimizde karşımıza “toplumsal değişim” diye yeni bir kavram çıkmaktadır. O hâlde “toplumsal değişim” dediğimizde kastımızın bir süreci kapsadığını, toplum içerisinde fiziksel bir yer değişikliğini veya bir mübadeleyi (toplumun efradı/fertleri içerisinde değerlendirilen unsurlarının fiziksel ve manevi taşıyıcılarını) kapsayan bir değişimi içerdiğini, toplumsal değişim süreci içerisindeki zamansal dilimlerden her bir dilimin kendisinden önceki dilimden farklı özellikler taşıdığını ve son olarak da toplumun mevcut takip etmiş olduğu istikametten farklı bir istikamete yönlendirilmek istendiği vurgulanmış olmaktadır.

Peki, kendisi üzerinde değişimin gerçekleşeceği toplum kavramının yapı taşları nelerdir?

“Toplum” dediğimizde neyi kastediyoruz?

Bu hususu açıklığa kavuşturalım. “Toplum” dediğimizde insan, insanın ortaya koyduğu gerçek alakaların varlığı ve bu alakaların toplamı üzerinden görünür hâle gelen toplumsal bütünün yapıtaşları ortaya çıkmaktadır ki “toplum” dediğimiz bu sosyal yapı, insan alakalarının devamlılığını garanti altına alan; ortak fikir, duygu ve bu ortak fikir ve duygunun yansıması niteliğinde (aynı zamanda koruyuculuk vazifesi) olan sistemin oluşturduğu bir bütündür.

Bu değerlendirmelerin ardından İslâmi bir toplumsal değişimin gerçekleşmesini isteyenlerin bu fikirleri ve bunlardan fışkıracak fikirleri iyi bir değerlendirmeden geçirmeleri ve bu aşamadan sonra toplumsal değişimle ilgili dikkate değer mülahazalar ortaya koymaları gerekmektedir.

Toplumsal değişim dediğimizde dikkatlerimizi hangi noktaya odaklayacağız? Bir alakalar yumağı ve organizasyonlar bütünü olarak karşımıza çıkan toplumun üst yapısını oluşturan hukuksal, ekonomik ve sosyal kurumlara insan kaynağı oluşturarak etkileme ve değiştirme yoluna mı gideceğiz?

Yoksa toplumun üst yapısını oluşturan hukuksal, ekonomik ve sosyal kurumların kendisinden çıktığı, insanların düşüncelerine hâkim olan, temel yönlendirici fikirleri bakışlarımızın merkezine alıp bunun üzerinde bir değişim hamlesi mi yapacağız?

“Toplumsal değişim” dediğimizde ne kadarlık bir değişimi talep ettiğimizi biliyor muyuz? Kısmi bir değişim mi? Toplumun mevcut yapısını sabit kabul edip sadece yönlendiricilerini mi değiştirmek istiyoruz? Veya mevcut yapıya, kendimizden uygun olan fikirleri adapte edebileceğimiz kadar bir değişim mi? Ya da kapsamlı bir değişim mi, istediğimiz?

Toplumsal değişimi kendisine dayandıracağımız temel fikrimiz nedir? Bu fikir, mevcut toplumsal yapının temel fikrinin cinsinden mi, aynısı mı yoksa farklı ve özel bir fikir mi? Bu soru özel bir cevabı gerektirmesi nedeniyle diğerlerinden ayrılan bir yönü bulunmaktadır. Çünkü bu soruya verilecek cevap değişimin, yapısal bir değişim meydana getirip getirilmeyeceğinin cevabı olacaktır. Toplumsal yapının temel fikri cinsinden veya aynı olan bir fikri, değişimin dinamiği yapmaya çalışmak toplumsal değişimi değil, aksine toplumu sadece eski yapının yeni bir türevi olacak bir farklılaşmaya götürecektir ki, oluşan bu sürece, “köklü bir toplumsal değişim süreci” demek olanaklı görünmemektedir.

Şimdi, değişimin bir toplumda gereklilik hâline geliş süreci hakkında bir tespit yapmak gerekmektedir.

وَاِلٰى مَدْيَنَ اَخَاهُمْ شُعَيْباًۜ قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللّٰهَ مَا لَكُمْ مِنْ اِلٰهٍ غَيْرُهُۜ قَدْ جَٓاءَتْكُمْ بَيِّنَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ فَاَوْفُوا الْكَيْلَ وَالْم۪يزَانَ وَلَا تَبْخَسُوا النَّاسَ اَشْيَٓاءَهُمْ وَلَا تُفْسِدُوا فِي الْاَرْضِ بَعْدَ اِصْلَاحِهَاۜ ذٰلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَۚ

“Medyen’e de kardeşleri Şuayb’ı (gönderdik). Dedi ki: Ey kavmim! Allah’a kulluk edin, sizin ondan başka ilahınız yoktur. Size Rabbinizden açık bir delil gelmiştir; artık ölçüyü, tartıyı tam yapın, insanların eşyalarını eksik vermeyin. Düzeltilmesinden sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Eğer inananlar iseniz bunlar sizin için daha hayırlıdır.” [A’raf 85]

اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَ۟

“Şüphesiz Allah, zalim bir toplumu doğru yola iletmez.” [Ahkaf 10]

وَإِلَىٰ عَادٍ أَخَاهُمْ هُودًا ۗ قَالَ يَٰقَوْمِ ٱعْبُدُوا۟ ٱللَّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَٰهٍ غَيْرُهُۥٓ ۚ أَفَلَا تَتَّقُونَ

“Âd kavmine de kardeşleri Hûd’u (gönderdik). O dedi ki: Ey kavmim! Allah’a kulluk edin; sizin O’ndan başka ilahınız yoktur. Hâlâ sakınmayacak mısınız?” [A’raf 65]

فَٱذْكُرُوٓا۟ ءَالَآءَ ٱللَّهِ وَلَا تَعْثَوْا۟ فِى ٱلْأَرْضِ مُفْسِدِينَ

“Şu halde Allah’ın nimetlerini hatırlayın, yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın.” [A’raf 74]

وَاَمَّا الَّذ۪ينَ كَفَرُوا۠ اَفَلَمْ تَكُنْ اٰيَات۪ي تُتْلٰى عَلَيْكُمْ فَاسْتَكْـبَرْتُمْ وَكُنْتُمْ قَوْماً مُجْرِم۪ينَ

“Ama inkâr edenlere gelince onlara: ‘Ayetlerim size okunmuş, siz de büyüklenip suçlu bir toplum olmuştunuz, değil mi?’ denilir.” [Casiye 31]

فَدَعَا رَبَّهُۥٓ أَنَّ هَٰٓؤُلَآءِ قَوْمٌ مُّجْرِمُونَ

“Bunun üzerine Musa: Bunlar suç işleyen bir toplumdur, diye Rabbine arz etti.” [Duhan 22]

وَتِلْكَ عَادٌ جَحَدُوا بِاٰيَاتِ رَبِّهِمْ وَعَصَوْا رُسُلَهُ وَاتَّبَعُٓوا اَمْرَ كُلِّ جَبَّارٍ عَن۪يدٍ

“İşte Âd (kavmi). Rablerinin âyetlerini inkâr ettiler; O’nun peygamberlerine âsi oldular ve inatçı her zorbanın emrine uydular.” [Hud 59]

Yukarıda aktardığım ayetler incelendiğinde vurguladıkları kavramların, bir toplumda değişim sürecinin başlamasını kaçınılmaz kılan kavramlar oldukları görülecektir. Allah’a kulluğun kesintiye uğraması, peygambere ittibanın yokluğu, başka ilahların devreye girmesi, ölçü ve tartının bozulması, bozgunculuğun yaygınlaşması, zulmün çoğalması, suçun toplumsallaşması, toplumun zorbalar üretmesi ve bu zorbalara uyulması vb. unsurlar değişimin alt yapısını oluşturan toplumsal tetikleyicilerdir. Bunların varlığı toplumsal değişimin başlaması için gerekli koşullardır, fakat yeter-koşul değildir.

وَمَٓا اَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ مِنْ رَسُولٍ اِلَّا نُوح۪ٓي اِلَيْهِ اَنَّهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّٓا اَنَا۬ فَاعْبُدُونِ

“Oysa Biz senden önce de peygamberleri yalnızca: ‘Benden başka ilâh yoktur; şu halde (sadece) bana kulluk edin’ diye vahyederek gönderdik.” [Enbiya 25]

وَلْتَكُنْ مِنْكُمْ اُمَّةٌ يَدْعُونَ اِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ ﴿١٠٤﴾

“Sizden, hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir ümmet/topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” [Âl-i İmran 104]

Peygamberlerin sahip oldukları gayeler düşünüldüğünde karşımıza çıkan misyonun, toplumun değişimini gerekli kılan unsurların, toplumsal hafızada billur hâle gelmesini sağlayarak batılın hak ile değiştirilmesi noktasında toplumsal bir bilinç oluşturma ve bu değişim ameliyesini yüklenecek ümmet içinde bir ümmet oluşturmak olduğunu görmekteyiz. Hz. Peygamber ve ashabının İslâm toplumunu oluştururken yüklenmiş oldukları sorumluluk bilinci bunu ifade etmektedir.

Bu değerlendirmelerden de anlaşılacağı gibi toplumun fesada uğramışlığını kendilerine haber verecek ümmet içindeki ümmetin, değişim ameliyesini yüklenmesinin kaçınılmazlığı ilahi bir değişim yasası olarak gözler önüne çıkmaktadır.

Şimdi bu değerlendirmeler ışığında İslâm ümmeti olarak, kapitalizmin can çekiştiği, kapitalizmin çöküşünü önlemek ve yeniden üretmek hususunda arayışların canhıraş bir şekilde devam ettiği bu süreçte değişimin gerek ve yeter koşulları gün ışığı gibi ortada dururken, üzerimizde cereyan eden değişim rüzgârının yönünü İslâm’a rücu ettirmek ve bunun önündeki engelleri ortadan kaldırmak Müslümanlığımızın kalitesini belirleyecektir. Artık bu değişim süreci, İslâm ümmeti dışındaki harici odakların (sömürgeci kâfir batı vb.) ümmet üzerinde istedikleri gibi oyun kurdukları süreci çoktan aşmış, köklü değişim önceden hiç olmadığı kadar İslâm ümmetinin vereceği karara bağlı hâle gelmiştir. Şunu unutmayalım ki karanlığın en yoğun olduğu an sabaha en yakın olan andır, fakat yönümüzü ışığa çevirip nura doğru yürümediğimiz sürece sabah olmayacaktır.

Ayrıca unutmamamız gereken diğer bir nokta ise Allah Azze ve Celle’nin şu hitabıdır:

وَقُلْ جَٓاءَ الْحَقُّ وَزَهَقَ الْبَاطِلُۜ اِنَّ الْبَاطِلَ كَانَ زَهُوقاً

“De ki: Hak geldi bâtıl yıkılıp gitti! Zaten bâtıl yıkılmaya mahkûmdur.” [İsra 81]

Yani kapitalizmin çöküşü İslâm ümmeti olarak bizlerin İslâm’ı vazgeçilmez bir seçenek olarak inşa etmediğimiz sürece gerçekleşmeyecektir. Kapitalizm ya hasta adam olarak varlığını sürdürecek ya da kendisini yeniden üretecektir. Hak gelmeden batıl zail olmaz.

Şimdi şöyle düşünelim: Bir kukla gösterisindesiniz. Sahnede kuklayı görürsünüz fakat kuklacıyı göremezsiniz. Çünkü kuklacı sahnenin üzerinde kukla köprüsü denilen bir yerde gizlenmektedir. Peki, sizce kuklacı, kuklaya yön verdiği hâlde görünmemeyi nasıl başarır? Bunun cevabı basit, ip sayesinde. Belki kuklacıya ulaşamazsın veya kukla sert olabilir kıramayabilirsin… Peki, bu oyunu sonlandırmanın bir yolu var mı? Evet, bu sorunun basit bir cevabı var: İpi kesin!

فَلَٓا اُقْسِمُ بِرَبِّ الْمَشَارِقِ وَالْمَغَارِبِ اِنَّا لَقَادِرُونَۙ عَلٰٓى اَنْ نُبَدِّلَ خَيْراً مِنْهُمْۙ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوق۪ينَ

“Doğuların ve Batıların Rabbine yemin ederim ki, şüphesiz onları kendilerinden daha hayırlı (bir toplum) ile değiştirmeye bizim gücümüz yeter. Bizim önümüze geçilemez.” [Mearic 40-41]

___

#KapitalizmÇöktüÇözümİslam