İradelerine İpotek Konulan Toplum
13 Ocak 2017

İradelerine İpotek Konulan Toplum

Başkanlık sisteminin TBMM’de görüşüldüğü şu günlerde toplum, âdeta çift taraflı bir yapı hâline dönüştürülmüştür. Bir taraf, manevi babası olan Amerikan başkanlık sisteminin öneminden ve gerekliliğinden dem vururken diğer taraf ise manevi babalığını İngiltere’nin kurduğu parlamenter sistemin öneminden bahsetmektedir. Böylece de toplum iki arada bir derede bırakılmış ve doğru bir tercih yapma hakkı elinden alınmıştır. Bu durum Türkiye’de üç büyük takım olan Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş arasında toplumun tercihe zorlanması gibi toplumun parlamenter sistem ile başkanlık sistemi arasında sıkıştırılmasına benzemekte ve bu iki sistemden birine taraf olması istenmektedir. Böylece sistem tarafından bir algı yönetimi ile toplumun iradesine ipotek konulmuştur.

Hâlbuki her iki taraf da farkında olmadan aynı şeyi talep etmektedir. Yani bütün istikrarsızlığın, kaosun, terörizmin ve fitnenin kaynağı olan kapitalist demokratik sisteme evet demektedir. Böylece sözde karşı çıkmış oldukları sömürgeci Batı’nın sistemi yine devam edecektir. İşte toplumun anlayamadığı nokta tam da budur. Mesele, takım tutar gibi parti tutma meselesi hâline indirgenmemelidir. Şu an içerisinde bulunduğumuz krizlerin bu ister son günlerde kendisini iyiden iyiye hissettirdiği ekonomik kriz ister toplumsal -sosyolojik- bir kriz isterse de güvenlik veya terör sorunu ile ilgili bir kriz olsun tüm bunların kaynağı işte bu kapitalist demokratik sistemdir. Dolayısıyla parlamenter sistemin tasfiye edilmesi ve yerine başkanlık sistemin getirilmesi asla bu krizleri çözmede bir başarı elde edemeyecektir. Nitekim dünyanın gelmiş olduğu şu anki durumu bu söylediklerimizi teyit etmektedir. Bu küresel sistem dünyayı uçurumun kenarına getirmiştir. İster parlamenter sistemin yönetildiği ülkeler olsun isterse de başkanlık sistemi ile yönetilen ülkeler olsun manzara pek de farklı değildir. Her iki sistem de insanlık için sömürü ve beladan başka bir şey getirmemiştir. Yapısı itibari ile bu beşeri sistemler devamlı olarak kriz üretmeye müsaittir. Sorunları çözmekten daha ziyade sorun üreten bir karaktere sahiptir.

Öyle ise toplumun önüne bu iki seçenekten başka, diğer üçüncü bir alternatifin konulması kaçınılmazdır. O da insanı, hayatı ve kâinatı yaratan âlemlerin Rabbinden gelen Hilâfet sistemidir. İşte toplumun bunu talep etmesi ve bunun için çalışması gerekir. Mademki şu günlerde ciddi anlamda bir güven ve istikrarsızlık bunalımı mevcut, işte istikrarın ve güvenin sigortası tam da Hilâfet’tir. Nitekim Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem bir takım kriz ve zulümlerden sonra tekrardan ümmetin hatta bütün insanlığın istikrara ve güvene kavuşacağını şu hadisi ile bizlere müjdelemiştir:

“Kıyamete yakın bir zamanda ümmetimin üzerine yöneticiler nedeni ile şiddetli belalar inecektir. Öyle ki bu belalar daha önce işitilmiş ve duyulmamış kadar şiddetli olacaktır. Bütün genişliğine rağmen yeryüzü onlara dar gelecek, yeryüzü zulüm ve adaletsizlikle dolacaktır. Öyle ki mümin bir kimse zulüm nedeni ile sığınacak bir yer bulamayacaktır…”[1]

İşte bu hadis günümüz dünyasını ne kadar da güzel bir şekilde tasvir etmektedir. Şu anda hem Müslümanlar hem de diğer dünya milletleri böyle bir beladan ve zulümden geçmektedir. İnsanoğluna kerih ve çirkin gördüğü bazı hususlar bugün baş tacı, kıymet verdiği insana yakışır değerler ise ayaklar altına alınmıştır. Bugün biz buna Türkiye’de, Suriye’de, Filistin’de, Keşmir’de, Myanmar’da ve dünyanın daha birçok yerlerinde şahit olmaktayız. Özellikle de şu günlerde toplumun istikrarsızlık, kaos ve terörden geçtiği günlerde… Bununla birlikte bu zulüm ve belalardan sonra yeryüzünün tekrar adaletle ve hayırla dolacağını Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şu şekilde bizlere müjdelemektedir. Az önce yukarıda zikretmiş olduğum hadis şöyle devam etmektedir:

“İşte böyle bir zamanda Allah Azze ve Celle ümmetimden bir adam gönderecek. Yeryüzü daha önce zulüm ve haksızlıkla dolduğu gibi bu sefer de adalette dolacaktır. Yer ve gök ehli ondan razı olacaktır. Yer bünyesindeki her bir tohumu çıkartacak, gökyüzünün bir damla suyu olsa dahi Allah onu bolca indirecektir.”[2]

Tabii ki yeryüzünün tekrardan adaletle dolması ancak Hilâfet sistemi ile mümkündür. Bunu ne parlamenter sistem ne de başkanlık sistemi gerçekleştirme kabiliyetine sahip değildir. Bugün yeryüzü zulüm ve adaletsizlikle dolu ise bunun sebebi işte bu beşerî sistemlerdir. Ayrıca bu kapitalist demokratik sistem -parlamenter veya başkanlık sistemi olsun- ekonomik olarak da toplumları büyük bir krize sürüklemiştir. Yapılan son anketlere göre dünyanın en zengin 65 kişisinin toplam serveti dünyadaki toplam üç buçuk milyar insanın serveti ile eş değerdedir. Sadece bu rakam dahi demokratik sistemin toplumları nasıl sömürdüğünün ve kendine nasıl da çağdaş köleler hâline getirdiğinin bir göstergesidir. Fakat inşallah bu durum da pek fazla sürmeyecektir. Servet insanlar arasında adil bir şekilde dağıtılacaktır. Gelin Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in bir diğer müjdesine de kulak verelim.

“Kıyamete yakın bir zamanda halife olacaktır. Öyle ki malı -serveti- saymadan verecektir.”[3]

İşte bu ve buna benzer hadisler yakın bir zamanda tekrar servetin insanlar arasında adil bir şekilde dağıtılacağının haberini bize bildirmektedir. Yani ekonomik istikrarın kaynağını bize haber vermektedir. Tabii ki yine bu durum ancak Hilâfet sistemi ile mümkün olacaktır. Yoksa bunu ne parlamenter sistem ne de başkanlık sistemi başaracaktır.

Dolayısıyla biz bu köşelerden birilerinin hoşuna gitmese dahi uzun zamandır hem Müslüman kardeşlerimizi hem de diğer insanları uyardık, uyarıyoruz ve uyarmaya da devam edeceğiz. Onlara doğru çözümler gösteriyor, onların hayrı için nasihatlerde bulunuyoruz. Onlar için farklı siyasi bir vizyon ortaya koyuyor, onları tüm istikrarsızlıkların kaynağı olan kapitalist parlamenter sistemden ve yine kapitalist başkanlık sisteminden sakındırıyoruz.

Hâsılı kardeşlerimizi yeniden İkinci Râşidî Hilâfet sistemini kurmaya davet ediyoruz.


[1] Müstedrek Ale’s Sahihayn

[2] Müstedrek Ale’s Sahihayn

[3] Müsned Ahmed