İçinizde Dosdoğru Raşid Bir Adam Yok Mu!
15 Aralık 2016

İçinizde Dosdoğru Raşid Bir Adam Yok Mu!

Ne kadar da güzel söylemiş II. Abdülhamid, “kaht-ı rical (Adam kıtlığı) diye…

İslam ümmetinin belki de en büyük sıkıntısıdır adam kıtlığı. Hele de bugünlerde özelde Halep ve Şam için bu söz ne kadar da daha büyük bir anlam ifade etmektedir.

Hilafetin ilgası ile birlikte artık bu topraklar verimsiz ve çorak bir hale gelmiştir. 1300 senelik İslam tarihi boyunca her yönden birçok siyasi lider yetiştiren bu verimli topraklar, yaklaşık 95 senedir adam gibi adamlar çıkartamamaktadır. Bunun ağır neticesine ise bizler bugün birçok beldede şahit olmaktayız. Özellikle de Suriye, Musul, Keşmir, Myanmar, Doğu Türkistan ve son olarak da İstanbul… Her yerde Müslümanların kanı oluk oluk akıtılmakta ve İslam ümmeti kendi kaderine terkedilmektedir. Bu durum karşısında maalesef ümmetin başındaki yöneticiler ise bu sahneyi izlemekte ya da çok cılız bir tepki vermekle yetinmektedirler. Bilemiyoruz belki de artık cesaretleri ve damarlarında kaynayacak kanları kalmamıştır. Belki bundan dolayı harekete geçmiyorlardır.

Vallahi bugün Halep’te Müslümanların temiz kanları akıtılmaktadır. Vallahi bundan emin olsam bu suskun yöneticilere, kan enjekte edelim de umulur ki damarlarındaki kan kaynar ve harekete geçerler, ordularını seferber ederler. Yöneticiler ümmet için harekete geçmiyorlar. Sömürgeci kâfirlerin çıkarlarına hizmet için ordularını seferber ediyor hatta Yahudi devletinde çıkan yangını söndürmek için uçaklar seferber edip, Halep’teki katliama durdurmak için kıllarını dahi kıpırdatmıyorlar. Oradan gelen çığlıklara kulaklarını kapatıp ardından meydanlarda çıkıp ahkâm kesiyorlar. Subhanallah!..

Halk arasında meşhur bir kıssa vardır. Nemrut, Hz. İbrahim Aleyhi’s Selam’ı ateşe attığı zaman küçük bir karıncanın, o ateşi söndürmek için su taşıdığı rivayet edilir. Kendisi küçük ama yüreği kocaman! Şimdiki yöneticilerin ve başkomutanların yürekleri bu küçük karıncanın yüreğinden daha küçüktür. Bu karınca misali Halep’teki yangını söndürmek yerine, Nebileri katletmiş, bulundukları her yeri terörize etmiş, ekini ve nesli yok etmiş ve Allah’ın lanetlediği Yahudi toplumunun ateşini söndürmek için harekete geçen yöneticiler!… Bu durumu anlatacak bir söz dahi bulamıyorum. Ne kadar alçakça bir tablo!

Yine doların ateşini düşürmek ve terörizme karşı milli seferberlik ilan ederek toplumu seferber eden bu yöneticiler, maalesef Şam’daki ve Halep’teki kardeşlerinin ateşini düşürmek için, halkı ve orduları seferber etmemişlerdir. Aynı ciddiyeti bu konuda göstermemişlerdir. Yine 15 Temmuz darbe gecesi toplum seferber edilirken, Arakan’daki Müslüman kardeşlerinin imdadına ve yardım çığlıklarına icabet etmek için ordular maalesef seferber edilmemiştir.

Ben anlamıyorum! Birisi bana izah etsin! Bu ordular ne işe yarar?

Vallahi hem Suriye hem de Arakan’daki Müslüman kardeşlerine yapılan bu zulmü ve vahşeti engellemek için halkı, bırakın üç hafta boyunca meydanlarda tutmayı, sadece ve sadece bir saat meydanlarda tutmuş olsalardı işte o zaman işin rengi değişirdi. Müslümanların tepkisinden ve öfkesinden korkan Amerika, Rusya, mezhepçi İran ve onun Lübnan partisi asla ama asla Müslümanları katletmede bu kadar cüretkâr olamazlardı. Hatta tası tarağı toplayıp arkalarına dahi bakmadan kaçıp giderlerdi.

İşte İslam ümmetinin en büyük sorunu siyasi liderliktir. Adam kıtlığıdır. Zalimlerin ellerini kıracak olan yöneticilerden yoksun olmasıdır.

Yine aynı şekilde Türkiye’nin Suriye’ye dönük sözde terörizmle mücadele adı altında başlatmış olduğu Fırat Kalkanı Operasyonunu Halep, Musul ve Arakan’ı kurtarmak için başlatmak gerekirdi. Bu kalkanlık görevini bunun için ifa etmek gerekirdi.

Allah Rasulu SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in şu hadisi bu yöneticilere ulaşmadı mı?

إِنَّمَا الْإِمَامُ جُنَّةٌ يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ وَيُتَّقَى بِهِ

“İmam bir kalkandır. Onun arkasında savaşılır ve Onunla korunulur.” İşte bu hadisin gereğini yerine getirerek, Müslüman kardeşlerini sömürgeci kâfirlerin tüm saldırılarından korumak gerekirdi. Bu ise Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in, Sahabelerinin ve tüm halifelerin yoludur. Onlar bu kalkan görevini hakkı ile ifa ettiler. Kâfirlere karşı bu kalkanın hakkını verdiler. Tek bir Müslüman bayana atılan tokadın intikamını almak için orduları seferber ettiler. Yeryüzünü kâfirlere dar ettiler. Fakat günümüz yöneticileri bu şekilde yapmayıp; tam tersini yaptılar. Yeryüzünü kâfirlere genişlik veren bir alan haline getirdiler. Sömürgeci kâfirleri İslam ümmetine karşı korumak için kalkan görevini yaptılar. Böyle yapmakla da Müslümanları üzdüler; kâfirleri ve zalimleri sevindirdiler. Bununla da yetinmeyip sömürgeci kâfirlerin çıkarlarını korumak ve yerine getirmek için orduları seferber ettiler.

Şayet bu yöneticiler, İslam ümmetine karşı samimi olsaydı, bu kardeşlerini kâfirlerin insafına terk etmezler, kâfirlere yeryüzünü dar ederlerdi. Ayrıca bu operasyonun ismini ‘’Şam kalkanı, Halep Kalkanı, Keşmir kalkanı, Doğu Türkistan kalkanı, Myanmar kalkanı’’ isimlendirir ve kardeşlerinin intikamını alırlardı. Böylece kardeşlerinin hakkını ödeyebilirlerdi. Ne yazık! Ne yazık!