Habertürk Televizyonu’nda daha önce gündem olan Ece Üner'in sunduğu "Enine Boyuna" programında Doğu Perinçek, "hukuk siyasetin köpeğidir" demişti. Canlı yayında, basın üzerinden söylenen bu sözlere karşı iktidardan ciddi bir tepki gelmediği gibi Perinçek hakkında da herhangi bir soruşturma açılmamıştı. Durum böyle olunca “sükût ikrardandır" diyerek asıl konuma geçiyorum.
1960'lı yılların başından bugüne; Türkiye'de
çalışmalarına başlayan, bugüne kadar en ufak bir maddi eylemi olmayan ama 1967
yılından günümüze kadar çeşitli aralıklarla baskı, şiddet ve hapis cezalarına
maruz kalan Hizb-ut Tahrir davalarının hukuk ve siyaset ilişkisinden bahsedeceğim.
Hizb-ut Tahrir davalarının seyri ile alakalı gerek
Köklü Değişim sitesinden gerekse başkaca basın-yayın organlarından onlarca
haber ve makale yayımlandı. O yüzden ben Doğu Perinçek'in yaptığı açıklama
üzerinden gideceğim. Nitekim Perinçek, yargılandığı Ergenekon davasından
siyasetin müdahalesiyle kurtulmuş ve belki de bu sözler o yüzden ağzından
dökülebilmişti. Eğer AKP-Cemaat ittifakı bozulmasaydı bugün Türkiye, bambaşka
şeyler konuşuyor olacaktı. Özellikle İslami davalar belki de bugüne nazaran hiç
gündem olmayacaktı.
Peki, İslami davaların seyri ile alakalı dün ile
bugün arasında ne fark var derseniz, aslında sonuç açısından çok fark yok. Bol
bol istismar var. AK Parti iktidarı, yargı ile alakalı tüm günahları
"FETÖ" yargısının üzerine yıkıyor ama "FETÖ"nün verdiği
cezaları AK Parti yargısı onamaya devam ediyor. Hizb-ut Tahrir davalarına bakan
polis, savcı ve hâkimlerin tamamı neredeyse "FETÖ" den ya tutuklu ya
da meslekten ihraç edilmiş olmasına rağmen Yargıtay şu ana dek 105 kişi
hakkında toplam 660 yıllık cezayı onadı. “Hukuk siyasetin köpeğidir”
sözü üzerinden bu onamaları varın siz değerlendirin. Anayasa mahkemesinin
Mehmet Altan ve Şahin Alpay hakkında verdiği karar sonrası siyasetin etkisiyle
13. Ağır Ceza Mahkemesi karara karşı geldi ve tahliye kararını vermedi. Ama
Hizb-ut Tahrir mensubu Müslümanlara verilen cezalarla ilgili iktidar cenahından
hiçbir açıklama gelmedi. Demek ki siyaset, hal diliyle yargıya diyor ki, "devam
edin, doğru yoldasınız." Yine Yargıtay 16. Ceza Dairesi bizzat AK Parti'nin
desteklediği Yargıda Birlik Platformu üyelerinden seçilmedi mi? Burada Yargıtay
16. Ceza Dairesi üyelerinden Mustafa Kurtaran'ın hakkını yemeyelim. Hizb-ut
Tahrir'in asla terör kapsamında cezalandırılamayacağına ilişkin hazırladığı 37
sayfalık savunması maalesef oy çokluğu ile reddediliyor.
Siyaset, Perinçekgillere farklı etki ediyor, İslami
davalara farklı.
Hizb-ut Tahrir davaları 1967 yılından bugüne çeşitli
aralıklarla devam ediyor. Değişen yasalar lehine olmasına rağmen hep aleyhine
işletilmiştir. Daha önce köklü değişim yazarı Aydın Usalp Hizb-ut Tahrir
davalarında "Düşman Ceza Hukuku" işletildiğine dikkat
çekmişti. Hizb-ut Tahrir davalarında ceza verilmesine neden olan gerekçeye
bakan herkes bunu çok net görebilir. Şu anda bu satırların yazarına da iki
dosyadan verilen 10 yıllık cezanın nedeni "ileride suç işleyebileceğime
dair öngörü" dolayısıyladır. Düşman Ceza Hukuku’nda devlet, kendisine
tehdit olarak gördüğü tüm kişilere uyguladığı bu hukuka AK Parti, ufak bir
ekleme daha yapmıştır. O da şudur: “Düşman ceza hukukundan kurtulmak için
iktidar yanlısı olmanız lazım."
Gerek AK Parti, gerekse geçmiş dönemlerde yargı her
daim siyasete göre şekil almıştır. Ben Perinçek gibi "Hukuk Siyasetin
Köpeğidir" demeyeceğim; bir soruşturmada bundan dolayı açılmasın!
Ezcümle, devlet ya da iktidar, hukuku ve hâkimleri
Perinçek'in ifade ettiğinden ziyade sanırım daha çok arenadaki "aslanlar"
gibi görüyor. İktidar yanlısı olmayan, hele hele siyasetin sorunlarına yönelik
İslami çözümler ortaya koyan İslami bir kitleyi ve üyelerini
"aslanların" önüne atarak parçalatmaya çalışıyor. Demek ki daha önce
zulmedenlerden hiç ders alınmıyor, onlar zulmetmişlerdi ve zulmedenlere
meyletmişlerdi, şimdi iktidar zulmediyor ve zulmedenlere göz yumuyor,
meylediyor.
Halbuki Allah Subhanehu ve Teâlâ şöyle
buyuruyor:
وَلاَ تَرْكَنُواْ إِلَى الَّذِينَ ظَلَمُواْ
فَتَمَسَّكُمُ النَّارُ
“Zulmedenlere meyletmeyin, yoksa ateş size de dokunur.” Hud Suresi 113