Hilâfet Müslümanlar İçin Ölüm-Kalım Meselesidir!
22 Şubat 2021

Hilâfet Müslümanlar İçin Ölüm-Kalım Meselesidir!

Değişim TV · Sesli Makale : “HİLÂFET MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖLÜM-KALIM MESELESİDİR! - Musa BAYOĞLU

Âdem Aleyhi’s Selam’dan günümüze kadar geçen süre içerisinde kanaatimce tarihin en büyük önemli hadisesi, Allah Rasulü SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in nübüvvet ile gönderilmesi ve Medine’de ilk İslâm Devleti’ni kurmasıdır. Bu devlet ile İslâm hayatta tatbik edilen bir nizam olarak uygulanmış, âleme davet ve cihat yolu ile taşınmıştır. Bu sayede insanlar İslâm’ın âlemlere rahmet olan mükemmelliğini görerek İslâm’a fevç fevç girdiler. İnsanlık tarihi içerisinde asrısaadeti yaşadılar. Onlardan önce ve sonra gelen tarih içerisinde hiçbir toplum bu şekilde Allah’ın rızasına ulaşamadı. İslâm, Arap Yarımadası’ndan tüm dünyaya çok kısa zamanda yayıldı; toplumlar, İslâm potasında eridiler ve Müslümanlar 6 asır boyunca cihat meydanlarında yenilgi yüzü görmediler.

Hilâfet ile Müslümanlar çok kısa bir zamanda dünyanın birinci devleti haline geldi. O zamanın süper güçleri Fars ve Doğu Roma imparatorluklarını dize getirdiler ve yeryüzünü adalet ile yönettiler. Yalnızca Moğolların Bağdat işgali sonrası 1258-1260 yıllarında ümmet başsız kaldı. Ama yeniden ayağa kalktı ve Hilâfet’i tekrar kurdu ve yeniden dünyanın birinci devleti oldular. Tam 13 asır boyunca 1293 yıl Hilâfet ile İslâm tatbik edildi.

İslâm tarihi içinde Müslümanlar her daim İslâm’ı hayatta uygulanması için canla başla mücadele ettiler. İslâm’ın uygulanmasının önündeki bütün engelleri ortadan kaldırdılar. Kâfirlerin haçlı saldırılarına, Moğol işgaline rağmen mücadele ettiler ve zaferler elde ettiler. Çünkü bu Müslümanlar için İslâmi bir hayat ve o hayatı temsil eden Hilâfet ölüm-kalım meselesiydi. Osmanlı Hilâfet Devleti yıkılmadan önce de Müslümanlar büyük mücadeleler verdiler. Birçok cephede küffar topraklarımıza saldırdığı hâlde buralarda da amansız bir mücadele içindeydiler. Tüm ihanetlere rağmen Müslümanlar yed-i düvele karşı Çanakkale’de büyük gayret ve müthiş başarılar gösterdiler. Tüm İslâm beldelerinden Hilâfet’in başkenti Payitahtın korunması için mallar ve canlar ile destek geldi. Parası devletin savunmasında kullanılsın diye beşikteki bebeklerini pazarda satmaya çalışan analar, elinde avucunda ne varsa gönderen Müslümanlar bacılar, canlarını ortaya koyan babalar ve bu yolda şehit olan yüzbinlerce mücahit Hilâfet’in ne kadar önemli olduğunu hayatları ile gösterdiler.

Yeryüzündeki en büyük cürüm ise Allah Rasulü SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in kurduğu İslâm Devleti’nin (Hilâfet’in) 3 Mart 1924’te başta İngilizler olmak üzere Batılı kâfirlerin de yardımıyla yıkılmasıdır!

Tamamen hile ve entrikalar ile yıkıldıktan sonra da Hilâfet, Şeyh Said kıyamı ve benzeri mücadeleler için de ölüm-kalım meselesiydi.

Hilâfet’in kaldırılmasını Filistinli Müslümanlar, “ümmetin felaketi (nekbetu’l umme)” veya “İslâm’ın felaketi (nekbetu’l İslâm)” olarak isimlendirmişlerdir.

Hilâfet’i ilga ettiren İngiltere’nin Dışişleri Bakanı Lord Curzon Avam Kamarası’nda; “Türkiye’nin işinin bittiğini ve bir daha ayağa kalkamayacağını” söylerken “onlardan iki şeyi aldık” demişti: “Müslümanların manevi gücü olan İslâm’ı ve Hilâfet!” İmam Gazali’nin dediği gibi; İslâm, ümmetin temeli, Hilâfet ise o temelin bekçisiydi. Temeli olmayan bina yıkıldı ve bekçisi olmayan sahipsiz bina harabeye döndü.

Hilâfet ölüm-kalım meselesi olduğu için Müslümanlar Hicrî takvimi, Mekke’den Medine’ye hicret ettikleri tarihle başlattılar. Hicret, Mekke’nin şirkinden kurtulup Medine’de İslâm’ın bir yönetim sistemini kurmak için başlayan yolculuktu. İlk ayetin inzal olduğu yıl, Allah Rasulü’nün doğumu gibi önemli günleri yılbaşı olarak belirlemediler.

Allah’ın hükümlerinin yeryüzünde uygulanması ancak Hilâfet ile mümkündür. Hilâfet olmadan İslâm’ın tatbik edilmesi de yaşanması da mümkün değildir. Hilâfet olmadan İslâm’ın sadece bireysel olan kısmı bazı Müslümanlar tarafından yaşanabilir ancak İslâm yaşanamaz. Çünkü İslâm; birey, toplum ve devlet için indirilmiş rahmet düzenidir. Bazı insanların dediğinin aksine Hilâfet olmadan da İslâm yaşanamaz. Hilâfet, biz İslâm’ı yaşadıktan sonra gelmeyecek; biz İslâm’ı istedikten ve İslâm’ın hâkimiyeti için çalıştıktan sonra Hilâfet gelecek ve biz İslâm’ı yaşayabileceğiz. İslâm’ı anlamak, Allah’ı tanımak, hakkı ile iman edip namaz, hac, zekât ve tüm İslâm’ın şiarlarının yaşanması ancak Hilâfet ile mümkündür.

Hilâfet kaldırıldıktan sonra yeryüzünün neredeyse her köşesinde Müslümanların canları, malları, namusları heder edilmeye başlandı. İki milyara yakın nüfuslarına ve onlarca devlet olmalarına rağmen Müslümanlar; ne Doğu Türkistan’daki soykırıma, ne Arakandaki sürgüne, ne Filistin’deki işgale, ne Irak, Afganistan, Yemen ve Suriye’deki katliamlara, ne Afrika’daki açlığa ve sömürüye ve ne de Türkiye’deki Batılılaşmaya engel olabiliyorlar. Hâlbuki tek bir Müslümanın canı yeryüzünün en değerli mescidi Kâbe’den daha kıymetlidir. Biz bunu Hilâfet’in olduğu zamanlarda Rıdvan biatinde, Müslümanlara Yahudilerin ihanet ettiğinde ve bir kadının yardım çığlığına yardım edilmesinde görüyoruz. Peki, işgal edilmiş beldelerimizdeki Müslümanların canlarını, mallarını, kutsallarını Hilâfet olmadan kim koruyabiliyor? Hilâfet zulme ve zalimlere, kan ve gözyaşlarına, onur ve haysiyetlerimize, emanet ve namuslarımıza, dinimize, kitabımıza, Rasul’ümüze, hayat nizamımıza kalkandır.

İnsanlığın bugün yaşadığı iktisadi ve sosyal krizlerin tek sebebi olan kapitalizm, zulüm ve sömürü düzenidir. Hilâfet’in olmadığı dünyada gelir dağılımı adaletsiz ve yüz milyonlarca insan en temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor. Faiz, özelleştirme, borsa, uluslararası sömürü şirketleri, şer planların uygulanması için kullanılan araçlar. Peki, aç, susuz, evsiz, vatansız insanların haklarını Hilâfet olmadan korumak mümkün mü? İnsanların temel ve lüks ihtiyaçlarının karşılanması, ekonomik kalkınma, üretim, gelir dağılımı gibi hedefler ancak Hilâfet ile mümkündür!

Hilâfetsiz aile, nesil ve toplum ifsat ediliyor. Dünya savaşları, krizler, stres, huzursuzluklar, kargaşa, intihar, inançsızlık, ahlaksızlık ve benzeri günah ve suçlar yayılıyor. Var olan rejimlerin hiçbiri insanlığa huzur, güven ve mutluluk veremiyor. Kadınları korumak, nesilleri yetiştirmek, aileyi inşa etmek, toplumsal güven ve huzuru temin etmek ancak İslâmi bir hayat ile mümkündür.

Müslümanların tek bir devlet, bayrak, lider ve ümmet olması için Hilâfet, olmazsa olmazımızdır! Akidesi, tarihi, kültürü, inancı ve kutsalları bir olan Müslümanların milliyetçilik, ırkçılık, vatancılık gibi tüm fitne unsurlarını terk edip İslâm kardeşliğini yaşaması ve bir ümmet olması ancak Hilâfet ile mümkündür.

Allah’ın vaadi ve Rasul’ün müjdesi olan; Yahudilerin yenilmesi, Roma’nın fethedilmesi, dünyanın tamamına İslâm’ın yayılması da ancak Hilâfet’in ikame edilmesi ile mümkün olacaktır. Hilâfet, Allah’ın vaadi, Rasulü’nün müjdesi ve İslâm ümmetinin tek kurtuluşudur. Allah’ın Müslümanlara vaat ettiği; yeryüzünün yeniden İslâm’ın hâkimiyetine boyun eğmesi, dinin bütün dinlere, ideolojilere üstün gelmesi, Müslümanların yaşadıkları bu zulüm dolu günlerin bitmesi, Müslümanların yeryüzünün halifeliği görevini üstlenmesi ve yeniden, yine nübüvvet üzere Râşidî Hilâfet’in kurulması, Allah’ın takdirindedir ve bu takdir, Allah’ın Levh-i Mahfuz’da yazdığı değişmeyecek hakikattir. Her geçen gün ve saat, her ne yaşarsak yaşayalım Müslümanlar izzetli bir hayata, kâfirler ise mağlubiyete bir adım daha yaklaşıyor. Muhakkak ki Allah emrinde galip, dinine yardım edenlerin yardımcısı ve koruyucusudur. Rabbimizden niyazımız, bu mübarek davada ayaklarımızı sabit kılması ve bizleri yardımı ile muzaffer eylemesidir.

Temîm ed-Dâri RadiyAllahu Anh’tan, “Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğunu işittim” dediği rivayet edilmiştir:

[ليبلغن هذا الأمر ما بلغ الليل والنهار، ولا يترك اللّه بيت مدر ولا وبر إلا أدخله هذا الدين يعز عزيزاً ويذل ذليلاً، عزاً يعز اللّه به الإسلام، وذلاً يذل اللّه به الكفر] “Bu iş (İslâm’ın hâkimiyeti), gecenin ve gündüzün ulaştığı her yere mutlaka ulaşacaktır. Allah, bu dinin girmediği ne kerpiçten bir ev ne de kıldan bir çadır bırakmayacaktır ki azizi aziz, zelili zelil etsin. Allah’ın İslâm’ı aziz kıldığı bir izzet ile ve Allah’ın küfrü zelil kıldığı bir zillet ile!” [Ahmed tahric etti]

___

#YenidenHilafet

#HilafetÖlümKalımMeselesidir