Gündem İçinde Gündem “Koronavirüs”
21 Mart 2020

Gündem İçinde Gündem “Koronavirüs”

Son yüzyılın en büyük belası hiç kuşkusuz kapitalizm ve onun efendileri olan para babalarıdır. Bu konuda aklı başında olan her bir birey ile hemfikir olacağımızdan eminim. Bu para babaları veya başka bir ifade ile emperyalist sermayeciler sanayi devriminden sonra bitmek tükenmek bilmeyen kazanma arzusu ile insanlığın adeta felakete sürüklenmesine neden oldular. Yaptıkları hamlelerle dönem dönem insanlığın acı çekmesine neden olacak birçok felakete imza attılar. Bu küçük kesimin elinde bulunan para ve siyasi güç onları adeta dokunulmaz kılıyor ve bu sebepten onların akıl almaz eylemlerine engel olunamıyor. Yine bu kesim, daha fazla güç ve maddi kazanç elde edebilmek için hiç çekinmeden savaşlar çıkartmakta, felaketler ve katliamlara sebep olabilmektedirler. Son yüzyılda gerçekleşen birçok savaş ve kargaşanın arkasında hiç kuşkusuz bu para baronları ve sahip oldukları şirketleri görmek mümkün. Sizlere son yüzyılın en etkili iki kapitalist şahsiyetinden birer itirafı aktarmak istiyorum. Birincisi, banka ve petrol zengini David Rockefeller diğeri ise 1969-1977 yılları arasında “Ulusal Güvenlik Danışmanı” ve ABD Dışişleri Bakanı olan Henry Kissinger…

“İhtiyacımız olan tek şey, doğru zamandaki büyük krizdir ve uluslar yeni dünya düzenini kabul edecektir.”[i]

“Petrolü kontrol ettiğinizde ulusları, yiyeceği kontrol ettiğinizde insanları kontrolünüz altına almış olursunuz.”[ii]

Rockefeller, “yeni dünya düzeni” derken Kissinger ise ulusların nasıl kontrol edilebileceğinden bahsetmektedir. Sizinle bu konu ile alakalı bir kaç şey paylaşmak istiyorum, ardından virüs mevzuunun bu konu ile olabilecek ilişkilerinden bahsedeceğim.

Batı devletlerinin asli görevleri yeraltı ve yerüstü servetlerinin mümkün mertebe tamamına sahip olabilmektir. Bu konuda yapamayacakları hamle veya eylem yoktur. İnsanlığın, doğanın hatta kendi aile bireylerinin dahi bu uğurda zarar görmesi onları hedefledikleri gayelerine ulaşmaktan alıkoyamaz. Hatta bu minvalde komünizmin fikir babası Karl Marx’a ait olan ilginç bir söz vardır. Karl Marx diyor ki: “Kapitalizm, gölgesini satamadığı ağacı keser!” Yani insanların bedava yararlandıkları ürünleri değiştirir ve ona tekrar para ile satar. Bunu tohum ticaretinde, ilaç sektörü ve birçok başka sektörde gözlemlemek mümkün. Bu vampirlerin arzusu hiç bir şekilde bitmez ve tükenmez olduğundan, dinlenmek için bir ağacın gölgesinden yararlanmak isteyen bir bireyden bile para kazanmanın derdindedirler.

Dolayısıyla Rockefeller’in bahsetmiş olduğu yeni dünya düzenini aslında bugün, ürün üreten değil dijital dünyayı kontrol eden ve tamamı da ABD menşeili olan (Apple, Amazon, Facebook, Microsoft ve Google gibi) şirketler oluşturmaktadır. Son yapılan araştırmalara göre (2019) şuan dünya genelinde 4,33 milyar kişi (56%) internet kullanıyor. Hem kullanılan ürünler hem de içerikler her geçen gün insanları biraz daha etkisi altına almayı başarıyor. Amazon gibi şirketler neredeyse bir ürün dahi üretmeden sadece reel dünyayı sanal/dijital dünyaya aktararak bir tuşla, saniyeler içerisinde ticaret yapma alışkanlığı hatta bağımlılığı oluşturmaktadır. Yine Youtube kanalı aracılığı ile yeni bir kültür alt yapısı oluşturulmak istenmektedir. Milyonlarca kanal ile üretilen milyarlarca içerik aracılığı ile toplumlar yönlendirilmeye ve bağımlı hâle getirilmeye çalışılmaktadır. Sosyal medya ve iletişim ağını kontrol eden Facebook ise milyonlarca insanın alışkanlıklarına hâkim olmayı başarmıştır. En önemli ve belki de en tehlikeli global şirketin Google olması düşünülmektedir. Google dendiğinde sadece bir arama motoru aklınıza gelmesin. Elimizdeki akıllı telefonların (Apple hariç) tamamının yazılımı Adroid (Google) ait. Şuan 3 milyara yakın insanın Adroid cihazı kullandığı bilinmektedir. Geri kalan 1,5 milyar insan ise Apple cihazları kullanıyor. Sadece akıllı cihazlar üzerinden bile büyük bir kontrol mekanizmasının oluştuğunu söylemek mümkün.

Aslında kapitalist ekonominin şu anki hâli ile; artık yürümediğini ve 2008 krizinde olduğu gibi önümüzdeki dönemde de birçok krize gebe olduğunu, küresel sistemde oyun oynayanların el değiştirdiğini ve ekonomik bir savaşın çıkmasının an meselesi olduğunu görmek için derin analiz yapmaya gerek olmadığı kanaatindeyim. Evet, zahiren bakıldığında birçok ülkenin -özellikle Batılı devletlerin- ekonomik ve kültürel anlamda devrim niteliğinde adımlar attığını görmekteyiz. Batı’da devlet, şirketlerin yaşaması ve daha zengin olması için vardır. Yine Batı, baskıya maruz kalmış olan halkının hürriyetine oldukça önem verirken bugünlerde her alanda hürriyetini kısıtlamaktadır. Birçok şirket iflasın eşiğindedir veya iflas etmiş durumdadır. Yine birçok büyük şirket milyarlarca Euro zarar gördüğü için on binlerce hatta yüzbinlerce işçi çıkartmak zorunda kalacaktır. Lakin tüm bu olumsuzlukların seyrini izlediğimizde ve sonuçlarını gözlemlediğimizde; aslında kimlerin bu virüs mevzuundan nemalandıklarını görmüş olacağız. Bu konuda Batı’nın ve özellikle Avrupa kıtasındaki siyasetçilerin adımlarına ve söylemlerine bakmadan önce sizlere Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 18.03.2020 tarihinde koronavirüsü ile alakalı yaptığı şu açıklamasını hatırlatmak istiyorum: “Küresel, ekonomik, siyasi ve sosyal düzende köklü değişiklikler yaşanması muhtemel yeni bir döneme giriyoruz.”[iii] Küresel sermayenin Ortadoğu’da en güçlü adamlarından biri olan Erdoğan’ın bu açıklamasının, dünya siyasetinden bağımsız yapılmış olmasına ihtimal vermiyorum. Bilakis sanki düğmeye basılmışçasına Mart ayı başından itibaren dünya gündeminin bir numaralı gündemi olan koronavirüsün neticelerini vurgulayan bir açıklama olarak görüyorum.

Batı ülkelerinden özellikle İngiltere ve Hollanda’nın resmî sözcülerinin virüs krizi ile alakalı yaptıkları itiraflardan sizlere örnekler sunmak istiyorum. Bu konu, daha doğru ifade ile itiraf Almanya’nın en çok satan dergilerinden biri olan Spiegel’de 19 Mart 2020 tarihinde yayınlandı. Makalenin başlığı: “Toplumsal Bağışıklık Sistemi mi Yoksa Tamamen Sistem Yenilenmesi mi? - Hangisi Daha İyi?” Makalede, Hollanda Başbakanı Mark Rutte’nin 16 Mart 2020 tarihinde topluma yapmış olunduğu hitapta, özellikle Hollanda ve İngiltere’nin başlangıçta bu virüse karşı fazla bir önlem almamasının arkasında yatan nedenin toplumsal bağışıklık sisteminin (herd immunity) sağlanması olduğunu söylemektedir. Yani bu iki ülkenin düşüncesine göre; virüs bir kişiden ortalama 3 kişiye geçmektedir. Böylece bir kişi önlem almadığı takdirde 8 hafta içinde 3000 kişiye virüs bulaştıracaktır. Bu durum her bir kişi üzerinden düşünüldüğünde belirli bir zaman içerisinde toplumun neredeyse %70’ine bu virüs bulaşacaktır. Virüsün bulaştığı güçlü bireylerin vücutları bağışıklık kazanacağından ve zayıf bünyeli kişiler, özellikle de yaşlılar bağışıklık kazanamadan ölecektir. Bu da fazla masraf yapmadan ve toplumsal hürriyetlere dokunmadan bu virüsten kurtulmak anlamına gelmektedir.

Bu tez, tabii ki insanî kıymetler açısından bakıldığında sıkıntılı gibi görünse de Batı’nın menfaatçi zihniyetine uygundur. Hatta bu konuda hesapların dahi yapıldığı, makalede dillendirilmektedir. Yani bir yaşlı hastanın tedavi masrafları 12 ay daha fazla ömür için 60.000€’u geçtiği takdirde bunun zarar olduğu vurgulanmaktadır. Yine bu konuda İngiltere’nin başkenti Londra’da bir üniversitede (Imperial College) bu iki senaryo bilgisayar ortamında test edilmiş ve toplumsal bağışıklık sistemi (herd immunity) ile takriben 510.000 kişinin ölmesi hesaplanmışken, sistem yenilenmesi (shutdown) metodu ile bunun takriben yarısı kadarının öleceği hesaplanmış. Şimdi “shutdown” ile görülen maddi zarar göz önünde bulundurulduğunda muhtemelen kapitalist akıl için birinci şıkkın daha isabetli olduğu görülmektedir. Lakin nedense İngiltere ve Hollanda shutdown metodunu seçmek zorunda kalmıştır. Halkın baskısının buna neden olduğu söylenmektedir.

Özetle şunu söyleyebiliriz: Batı ve onun güdümünde olan ülkelerin şuan itibarı ile çok zarar gördüğü aşikâr. Sonrasında yani orta vadede kimin yarar göreceği, kimlerin faydalanacağını bir ihtimal göreceğiz. Başka bir ihtimal ise kapitalizmin çöküşü olabilir. Rabbimden temennimiz; bu çöküşün tez zamanda gelmesi ve insanlığın kurtuluşu olan Râşidî Hilâfet Devleti’nin ikame edilmesi.


[i] D. Rockefeller

[ii] “Eşikteki 3. Dünya Savaşı ve Yeni Dünya Düzeni” adlı söyleşi, Henry Kissinger

[iii] cnnturk.com