Gelecek Nasıl Olacak?
11 Şubat 2022

Gelecek Nasıl Olacak?

Gelecek nasıl olacak? Geleceğin nasıl olacağını tahmin etmenin en iyi yolu, geleceği şekillendirmek için çalışmaktır.

Şu an içinde yaşadığımız kapitalist düzende sağlık, eğitim, adalet, iç siyaset, dış siyaset, kadın-erkek ilişkileri, ekonomi, tarım ve hayvancılık, sanayi hepsi ama hepsi birçok problemler içeriyor. Devletin kurumlarında liyakat gözetilmediği için tüm kurumlarda problem var. Devlet halka gelir kaynağı olarak bakıyor. Binlerce vergi çeşidini gerek maaşından, gerek faturalarından gerekse de harcamalarından gözünün yaşına bakmadan alıyor.

Sokaklara baktığımızda insanların suratları asık, yüzlerinden düşen bin parça. Nasıl mutsuz olmasınlar ki? Üzerlerine akideleri ile uyumsuz laik, demokratik, kapitalist sistem tatbik ediliyor ve bu sistem onları iliklerine kadar sömürüyor.

İnsanların ortak malı olması gereken enerji kaynakları, madenler şahıslara, belli ailelere peşkeş çekilmiş durumda. Onlar ultra zenginleşmiş, bunlardan hiçbir pay alamayan ve hatta kamu mülkiyetleri kendisine para ile satılan halk açlık seviyesinde yoksullaşmış.

Suratlar asık. Çünkü her birimiz bu zulmü iliklerimize kadar hissediyoruz. Enflasyon, faiz, vergiler, faturalar, gelir adaletsizliği, hayat pahalılığı, benzin-mazot-LPG’ye gelen zamlar, işsizlik, durgunluk derken insanların canına tak etmiş durumda.

Zulmü herkes hissediyor. Çünkü herkes somut olarak bu zulmü yaşıyor.

Söyleniyor, şikâyet ediyor ama bu durumu değiştiremeyeceğini kabul etmiş bir şekilde hayatına devam ediyor. Bazısı da demokrasiden medet umduğunu ifade ederek bu zulmün faturasını seçim sandığında zulmü yapanlara keseceğini ifade ediyor. Zannediyor ki demokratik platformda birisi gidip diğeri geldiğinde bir şey değişecek. Her ikisi de kapitalist ideolojiyi tatbik etmeyecek mi? Değişmez.

Burada bir tercih noktasına geliyoruz. Ya şikâyet edip zulüm altında yaşamaya devam edeceğiz. Zamlara, vergilere alışacağız.

Ya da içinde bulunduğumuz bu durumu iyi analiz edip, buradan bir çıkış yolu arayacağız. Vakıayı değiştirmek üzere gayret göstereceğiz.

Peki, hiç mi iyi bir gösterge yok?

Var.

İnsanlara bakınca onların İslâmi akideye sahip olduğunu görüyorsunuz. Belki tozlanmış ama hala yerinde. Biraz silkeleyince tertemiz bir şekilde ortaya çıkacaktır.

Potansiyel var. Genç nüfus var. Batı bizi kıskanıyorsa, Amerika, Rusya, Çin bizi kıskanıyorsa bu potansiyeli kıskanır. Aman, ecdatları gibi olmasınlar diye endişe duyarlar.

İnsanımızda devlete bağlılık var. Bunu olması gereken devlet bilincine yönlendirebilirsek bu da pozitif bir öğe.

Rızık, tevekkül anlayışı devam ediyor. Rızkın Allah’tan geldiğini biliyor ve sabrediyor insanlar.

Ben, bu noktada şuna dikkat çekmek istiyorum.

Yukarıda değindiğimiz gibi insanlar mevcut bozuk vakıanın içinde yaşadıkları için somut olarak bu durumu hissediyorlar.

Ancak, dertlerine deva olacak, eğitim, adalet, sağlık, ekonomi, iç siyaset, dış siyaset, kadın-erkek ilişkileri, iş hayatı, tarım ve hayvancılık, sanayi gibi tüm alanlara ahenk getirecek, düzen getirecek, problemleri çözecek İslâm ideolojisini, İslâm nizamını bu insanlar hiç yaşamadı. O huzuru, düzeni, refahı hiç tatmadı.

İşte burada tüm bu fikirleri, hükümleri, çözümleri zihnimizde somutlaştırmayı bilmeliyiz. Öyle bir tablo çizmeliyiz ki dinleyen şu anda nasıl zulmü somut olarak hissediyor ve suratı asılıyor ise o huzuru, refahı somut olarak hissedip suratında güller açsın.

Bunun pratiğini yapabilirsiniz. Ben buna “ânı yaşamak” diyorum. Durun durun! “Carpe diem” dedikleri; “günü yakala, ânı yaşa, bir daha mı geleceğiz dünyaya, vur patlasın çal oynasın” düşünce yapısından bahsetmiyorum.

Sanki İslâm’ın hayata dair çözümlerinin tatbik edildiği bir toplumda yaşıyormuşsunuz gibi zihin pratiği yapacaksınız. Bunu yapın, zihninizde, camiye gidin, çarşıya-pazara gidin, işe gidin, okula gidin, devlet kurumlarına gidin, kadın-erkek ilişkilerine bakın, devletin halkı ile iletişimine bakın. Bakın, Râşidî Hilâfet Devleti’nin sokaklarında neler oluyor? İnsanların suratları asık mı, yoksa insanların suratlarında huzur emareleri mi var?

İşte bunun için gayret göstereceğiz. Bu yüzler gülecek. Yılmak yok, bıkmak yok, durmak hiç yok.