Fetih Ayı Ramazan’ın Gölgesinde Yeni Dünya Düzeni Arayışları
26 Nisan 2020

Fetih Ayı Ramazan’ın Gölgesinde Yeni Dünya Düzeni Arayışları

“Sosyal medyada, ‘Müslümanların yeni dünya düzenindeki yeri neresidir?’ diye bir sorudan bahsedilmekte, sen bu konuda ne düşünüyorsun?” demişti bir kardeşimiz.

Ben de sorunun yanlış olduğunu söylemiştim.

Son zamanlarda hemen herkes bu konudan bahsetmekte: “Yeni dünya düzeni kurulacak ve hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!”

Kastettikleri tam olarak nedir bilemiyorum ama Kapitalizmin içerisinde bir “yeni” arayışıysa bu, kendilerini yormalarına hiç gerek yok demektir.

Yaklaşık iki yüz yıldır zaten yamalar ile ayakta kalan demokrasi artık insanoğluna herhangi bir çözüm sunmaktan aciz haldedir.

Evet, kapitalizm ve onun yönetim şekli olan demokrasi iflas etmiştir.

Halklara kurtuluşun reçetesi olarak gösterilen bu nizamlar, kan ve gözyaşından başka hiçbir şey sunamamıştır.

En son yaşanan virüs meselesi ile de artık geriye tarihten silineceği zamanı netleştirmek kalmıştır.

Kendi halkını ölüme mahkûm eden “gelişmiş ülkeler!”…

Tüm teknolojik üstünlüklerine rağmen hâlen herhangi bir aşının geliştirilememesi…

İnsanları evlere hapsetmekten başka çözüm sunamayan zavallı yöneticiler…

Duran ekonomiler, değersizleşen hayatlar, batmakta olan büyük şirketleri kurtarma paketleri…

Tüm bunlara rağmen alınan hiçbir önlem işe yaramamaktadır.

Aylardır yapılan çalışmalara ve yetkililerin açıklamalarına bakıldığında ortaya çıkan sonuç: virüs ile ilgili bilgilerin hâlâ çok sınırlı olduğu, virüsün vücuda nasıl yerleştiğinin bile hâlen belirlenemediğidir.

Durum böyle olunca da herhangi bir köklü çözüme ulaşılamamaktadır.

Bir takım ülkelerin, alınan tedbirleri gevşetme hamleleri çaresizliklerinden dolayıdır.

Çünkü ekonomileri batmak üzeredir.

“Kapitalizmin kutsal mabetleri” olan AVM’lerin açılmaya, tatil organizasyonlarına izin verilmeye çalışılması ve göstermelik bir takım faaliyetlerde bulunulması gibi şeyler bu çaresizliklerinin ürünüdür.

Tüm bu çaresizlikler içerisinde debelenen kapitalizmin lider devletleri çare arayışına devam ededursunlar, sistem ideologları ise insanlığa yeni bir gelecek tasavvuru oluşturma peşindeler.

“Yeni dünya” söylemleriyle yapılmaya çalışılan şey: dünyanın tüm servetlerini sömüren 3-5 vahşi kapitalistin ön alma girişimidir.

Çünkü artık halklar ve devletler kendine bile hayrı olamayan bu zavallı nizamdan yüz çevirmek üzeredirler.

Osmanlı Hilâfet Devleti’ni çeşitli hile ve desiselerle yıktıktan sonra kâfirler, kendilerine hayran, satılık hainler eliyle ümmeti parçalara bölmüş ve her bir parçaya da bu ajan yöneticileri yerleştirmişlerdir.

Bu sayede iman ile küfrün mücadelesinde rövanşı alacaklarını sandılar.

Haçlı seferlerinin bozguna uğratılmasının, Kudüs’ün Müslümanlarca fethedilmesinin, Doğu Roma İmparatorluğu’nun tarihten silinişinin, İslâm’ın yeryüzünde yüzyıllarca lider devlet olarak kalmasının.. intikamını…

Sonra?

Sonrası herkesin malumu:

Katliamlar, soykırımlar, vahşet, açlık, sefalet, kan ve gözyaşı.

Aciz insan aklından çıkan her nizam gibi, artık sona gelindi.

Evet, yeni dünya düzeni kurulacak ve hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır, bu doğrudur.

Ama bu yeni dünya düzeni kapitalizmin gölgesinde olmayacaktır.

Liberal demokrasi, ileri demokrasi, patrimonyal demokrasi, postmodern demokrasi… gibi karanlık çağların uygulamalarına bu yeni dünya düzeninde yer olmayacaktır.

Dolayısıyla “yeni dünya düzeninde Müslümanların yeri neresidir?” sorusu da gereksiz bir sorudur.

Çünkü yeni dünya düzenini kuran ve yöneten bizatihi Müslümanlar olacaktır.

Yerin ve göğün Rabbi, müstekbirlere mühlet verir ama sanılmasın ki bu mühlet onların unutulduğu anlamındadır.

وَلَا يَحْسَبَنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُوٓا۟ أَنَّمَا نُمْلِى لَهُمْ خَيْرٌ لِّأَنفُسِهِمْ ۚ إِنَّمَا نُمْلِى لَهُمْ لِيَزْدَادُوٓا۟ إِثْمًا ۚ وَلَهُمْ عَذَابٌ مُّهِينٌ

“Kâfirler sanmasın ki, kendilerine mühlet veriyor oluşumuz onlar için hayırdır. Ancak günahları artsın diye onlara mühlet veririz. Onlara alçaltıcı bir azap vardır.” [Âl-i İmran 178]

Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın mülkünde “ilahcılık” oynayanlar için sona yaklaşılmıştır.

Mazlumların çığlıklarına sessiz kalanlar, ekinlerin ve neslin ifsat edilmesine göz yumanlar, laboratuvarlarda “yaratıcılık” taslayanlar, İslâm ve Müslümanlara nefret ile bakanlar, sırf “Rabbimiz Allah’tır!” dedikleri için intikam alınılanlar...

Evet, tüm bunların bir sonu ve bedeli olmalıydı.

Umulur ki o sona yaklaşıldı.

Ahiret ise elbet daha çetindir. Keşke bilselerdi...

İşte bu mübarek Ramazan ayını bu düşünceler içerisinde idrak etmeli iman edenler.

Çünkü Ramazan Müslümanlar için fetih ayıdır, Rabbimiz olan Allah Azze ve Celle’nin nusret ayıdır.

Bedir, Mekke’nin fethi, Tebük, Kadisiyye, Endülüs… hep bu ayda fethedilmiştir.

Ramazan, tapınmayı ve ibadeti yalnız Allah’a hasredip, sadece O’na dayanıp, Ondan korkup O’na güvenmenin zamanıdır.

İslâm akidesi arı-duru bir şekilde elimizdedir.

Kur’an’ın ışığında, Rasul Aleyhi’s Selam’ın öncülüğünde Müslümanlar yeniden tarihin gidişatını değiştirebilecek güçtedirler.

Allah’ın vaadi;

وَعَدَ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مِنْكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُمْ فِي الْاَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۖ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ د۪ينَهُمُ الَّذِي ارْتَضٰى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُمْ مِنْ بَعْدِ خَوْفِهِمْ اَمْناًۜ يَعْبُدُونَن۪ي لَا يُشْرِكُونَ ب۪ي شَيْـٔاًۜ وَمَنْ كَفَرَ بَعْدَ ذٰلِكَ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ

“Allah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden önce geçenleri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için hoşnut ve razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaatte bulunmuştur. Onlar Bana kulluk eder ve Bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kimler inkâr ederse, işte onlar fasıkların ta kendileridir.” [Nur 55] ve şanlı Rasulü’nün müjdesi;

تَكُونُ النُّبُوَّةُ فِيكُمْ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ تَكُونَ ، ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا، ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةٌ عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ ، فَتَكُونُ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ تَكُونَ، ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا، ثُمَّ تَكُونُ مُلْكًا عَاضًّا، فَيَكُونُ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ يَكُونَ ، ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ الله ُأَنْ يَرْفَعَهَا ، ثُمَّ تَكُونُ مُلْكًا جَبْرِيّاً ، فَتَكُونُ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ تَكُونَ ، ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا ، ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةٌ عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ ، ُثمَّ سَكَتَ

“Allah’ın olmasını dilediği sürece aranızda nübüvvet olacak, sonra kaldırmayı dilediğinde onu kaldıracaktır. Sonra Nübüvvet Minhâcı üzere (Râşidî) Hilâfet olacaktır. Böylece Allah’ın olmasını dilediği sürece olacak, sonra Allah onu kaldırmayı dilediğinde kaldıracaktır. Sonra ısırıcı meliklik olacaktır. Böylece Allah olmasını dilediği sürece olacak, sonra onu kaldırmayı dilediğinde kaldıracaktır. Sonra zorba diktatörlük olacaktır. Böylece Allah’ın olmasını dilediği sürece olacak, sonra onu kaldırmayı dilediğinde onu kaldıracaktır. Sonra da Nübüvvet Minhâcı üzere [Râşidî] Hilâfet olacaktır... Sonra sükût etti.” [Ahmed] ile 2. Râşidî Hilâfeti kurmalı, yeryüzünü yeniden imar etmeli ve insan onuruna yakışır bir hayatı halklara sunmalıdır.

Bunu yapmak ise “Rabbimiz Allah’tır!” diyenler için çok kolaydır.

Bu köhnemiş nizamların 3-5 kuruşluk yardımlarına aldanılmamalı, sadece kendi menfaatlerini düşünenlerden yardım talebinde bulunulmamalıdır.

Kendi halkları aç-perişan iken kâfirlere yardıma koşan zavallı yöneticilerin peşinde gitmekten vazgeçilmelidir.

İslâm beldelerinde yaşayan Müslümanlar yöneticilerinden; “Ya İslâm ile hükmetmelerini ya da bulundukları makamları terk etmelerini talep etmelidirler.”

İslâm sadece kişi ile Rabbi arasındaki ilişkileri düzenleyen bir din değildir. Aynı zamanda kişinin kendisi ve kişinin diğer insanlarla ilişkilerini de düzenleyen kapsamlı bir fikirdir.

Hangi çağda olursak olalım İslâm bir hukuk sistemidir ve çözümleri ile insan ve insana dair her türlü problemi köklü bir şekilde tedavi etme potansiyelini haizdir.

Bu noktada Hizb-ut Tahrir İslâm’ı bir hukuk sistemi olarak 21. yy.a taşımıştır.

Kişi, toplum ve devlete ait tüm hükümleri sistematize edip kamuoyunun teveccühüne sunmuştur.

Ey ümmetin muhlis evlatları!

“Kötünün iyisi” diyerek sizleri batıla muhtaç edenlerden artık yüz çevirmenin zamanıdır.

Bizler Müslümanız ve Allah’ın Kitabı ve Rasulü’nün Sünneti elimizdedir. Bundan gayrısına hiçbir şekilde ihtiyacımız yoktur.

Yaşanan bu küresel durgunluktan sonra dünya liderliğini almanın tam zamanıdır.

Halkı Müslüman olan bir belde Hizb-ut Tahrir’in çağrısına bir an evvel kulak vermeli ve tıpkı Ensar RadiyAllahu anhum gibi malıyla canıyla İslâm’ın hâkimiyeti için göğsünü siper etmelidir.

Bilmelidirler ki; yardım edeni Allah olana hüzünlenmek yoktur!

“Sonra Allah, Rasulü’nün ve müminlerin üzerine iç huzuru ve güven duygusu veren rahmetini indirdi, ayrıca göremediğiniz ordular gönderdi ve o inkârcıları ağır bir yenilgiye uğrattı. Kâfirlerin cezası işte budur!” [Tevbe 26]

Ya Rab! Bu mübarek günlerde bizleri günahlarından arınanlardan eyle!

Ya Rab! Bilerek, bilmeyerek yaptığımız günahlarımızı affeyle!

Ya Rab! İslâm ümmetini yeniden İslâm ile izzetli ve şerefli kıl!

Ya Rab! Müslümanların oruçlu iken yaptığı dualarına icabet et!

Ya Rab! Bizlere bir an evvel nusretini gönder!

Muhakkak ki Sen her şeye kadirsin!

وَاٰخِرُ دَعْوٰيهُمْ اَنِ الْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ۟

“Dualarının sonu da: Gerçekten, hamd âlemlerin Rabbi olan Allah'ındır!” [Yunus 10]

___

#RamazanArınmaZamanı