Davranın!
15 Kasım 2021

Davranın!

Dünyamız yeni bir soluğa muhtaç. Pörsümüş düzenlerin altında inim inim inlerken insanlık, gerisin geriye giderken her şey, tadı tuzu kalmamışken hiçbir şeyin, şeytan ve aveneleri dur durak bilmeksizin fesat için uğraşıyorken, çabalıyorken kravatlı adamlar Allah’ın kullarını kul etmeye kendine; sadece seyretmek bu manzarayı tek bir kelime dahi etmeden, kalbi olanlara yakışık almaz. Davranmalı, davranın! Zira deccalın ateşinin üzerine yürümek, cennete yürümektir. Şecaat, deccalların namlularına siper etmektir gövdeyi.

Davranın! Zira bugün sessiz kaldığımız cılız bir kötülük, çığlık olup bize dönecek. Başkalarının evi diye sustuğumuz yangın, yarın bizi de yakacak; bir kova dahi olsa elimize su alıp davranmazsak. Kötülükte yardımlaşanlara karşı iyilikte birleşemezsek iyilik namına yarın çok geç olabilir.

Neler Oluyor?

Türkiye’de 9 Kasım akşamı Twitter’da açılan “#ÇocuğunuKemalizmdenKoru” tag’i, kısa sürede “trend topic” olarak gündeme oturdu. Bir sonraki gün de yankıları devam etti. Duyarlı birçok Müslüman, çocukların heykel ve resimler önünde secde ettirilmeye varacak aşırılıklarla istismar edilmemesi için, tag’i etiketleyerek paylaşımlar yaptılar. Tabi bu duyarlılığa karşılık, kendi dünyalarından başka bütün dünyalara sağır kesilen duyarsız Kemalistler yine kalitelerini ortaya koydular, ettikleri galiz küfürler ile. İnsan hayrete düşüyor; nasıl oluyor da kendilerini aydınlanmış olarak gören bu insanların böyle bayağı davranışlarına, böyle düşük düşünmelerine… Sonra, daha bir netleşiyor kötülerin nasıl gece gündüz durmadan ifsat etmek için çalıştığı. Bu insanlar Kemalizm’i; ciddi bir inceleme, derinlemesine düşünme ve objektif bir şekilde analiz etme sonucu benimsemediler. Bilakis bozuk düzenin kurucularının, bir yalanı bozuk bir plak gibi tekrar tekrar gerçek gibi anlatması ve dayatması sonucu benimsediler. Düzeni kuranlar benimsettiklerine “aydın”, geride kalanlara “gerici” dediler. Kendilerini gerçekte de aydın zanneden bu güruh nerde Kemalizm aleyhine bir söz duysa, gericilikten dem vuruyor. Acınacak halleri ile güya gericilere(!) ağıt yakıp nasihat ediyorlar. Kurtarıcı olarak gördükleri insanı savunurken ağızlarına aldıkları pis sözleri inanın insan okumaya hayâ ediyor. Bir lider, ancak küfürle, kinle, zorbalıkla savunulabiliyorsa varın siz düşünün o ülkede aydın(!) geçinenlerin hâlini.

Kemalistler şunu anlamalılar…

Savunularını yaparken artık, cemaat yok bilmem hangi tarikat şeyhinin yaptığı çirkin fiilleri bir tarafa bırakmalı, düzenin İslâmi bir düzen değil Kemalist bir düzen olduğunun idrakine varmalıdırlar. Yani şunu diyorum: sizde zina, kumar, içki ve benzeri tüm çirkin fiiller zaten bir yaşam tarzı hâline gelmiş durumda… Müslümanların arasından sizin bu çirkin fiillerinize yer yer iştirak edenler de sizin savunduğunuz bu laik Cumhuriyetin eseri. Size teklifimiz şudur: gelin, zina eden evlileri taşlayarak öldürecek, hırsızların ellerini kesecek, sarhoşları sopalayacak, katillere kısas uygulayacak İslâmi şeriat ile yönetilelim. Madem o kadar umurunuzda bu; gelin, böyle yapalım. Dediğimiz şudur; ister solcular ister sağcılar gelsin iktidara, bu pislikler devam edecektir. Ta ki İslâm yönetime gelene kadar. Ne putperestliğe ne de diğer kötü hiçbir şeye izin verilmeyecek olan bu düzeni düşünmeniz dahası dünya-ahiret saadetiniz için İslâm’ı inanç ve sistem olarak derinlemesine araştırıp ikna olarak, iman etmeniz, sizin adınıza umduğumuz bir hayırdır.

Müslümanlar şunu anlamalılar…

Sizler, yeryüzünün en seçkin akidesine/ideolojisine sahipsiniz. Rabbinizle izzetlisiniz. İzzeti başka yerde ararsanız zelil olursunuz. Lideriniz Muhammed Mustafa SallAllahu Aleyhi ve Sellem’dir. O ne güzel liderdir. O SallAllahu Aleyhi ve Sellem insanları yalnızca Allah’a kulluğa çağırdı. Kula kulluğu kaldırmak için gönderildi. Lideri Muhammed Mustafa SallAllahu Aleyhi ve Sellem olan bir ümmetin, gıptayla bakacağı başka liderler yoktur başkaca milletler arasından. Biz rab olarak Allah’tan, din olarak İslâm’dan, peygamber/lider olarak Muhammed Mustafa SallAllahu Aleyhi ve Sellem’den razıyız.

Davranın ey Müslümanlar! Karanlığa gark olmuş dünya sizin yakacağınız hak meşale ile aydınlanmayı bekliyor.

Davranın! Siz bugün davranmazsanız yarın dayanılacak, yaşanılacak bir yer olmaktan biraz daha uzak olacak dünya.

Başta, “yeni bir soluğa muhtaç” dedik dünya. O soluk, İslâm ile nefes alan, İslâm ile bilenenlerin soluğudur; davran!

Azimleri bilemeli, Allah’tan umdukları hiçbir şey olmayanların azminden çok ama çok daha fazla azimli olmalıyız.

[وَلَا تَهِنُوا فِي ابْتِغَٓاءِ الْقَوْمِؕ اِنْ تَكُونُوا تَأْلَمُونَ فَاِنَّهُمْ يَأْلَمُونَ كَمَا تَأْلَمُونَۚ وَتَرْجُونَ مِنَ اللّٰهِ مَا لَا يَرْجُونَؕ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٖيماً حَكٖيماًࣖ] “Düşman topluluğunu takip hususunda gevşeklik göstermeyin. Siz acı çekiyorsanız şüphesiz onlar da sizin çektiğiniz gibi acı çekiyorlar. Üstelik siz Allah’tan, onların beklemedikleri şeyleri umup bekliyorsunuz! Allah her şeyi bilmektedir, hikmet sahibidir.” [Nisa Suresi 104]

Azimsizliğin, “ümitsizlik” demek olduğunu, ümitsizlerin de ancak hiç değilse imanında gedik açılanlar olduğunu bilerek, bundan “euzu billah” çekerek davranmalı. Rabbimiz Celle ve Â’lâ size ve bize bu hususta güç, kuvvet, sabır, sebat, zafer ve hayırlı akıbetler ihsan eylesin.

Akif’in şiiriyle bitirelim…

“Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak…

Alçak bir ölüm varsa, emînim, budur ancak.

Dünyâda inanmam, hani görsem de gözümle.

İmânı olan kimse gebermez bu ölümle:

Ey dipdiri meyyit, ‘İki el bir baş içindir.’

Davransana... Eller de senin, baş da senindir!

His yok, hareket yok, acı yok... Leş mi kesildin?

Hayret veriyorsun bana... Sen böyle değildin.

Kurtulmaya azmin neye bilmem ki süreksiz?

Kendin mi senin, yoksa ümîdin mi yüreksiz?

Âtiyi karanlık görüvermekle apıştın?

Esbâbı elinden atarak ye’se yapıştın!

Karşında ziyâ yoksa, sağından, ya solundan

Tek bir ışık olsun buluver… Kalma yolundan.”