Soylu Sert Sözlerle AYM Başkanı’nı Hedef Aldı
24 Eylül 2020

Soylu Sert Sözlerle AYM Başkanı’nı Hedef Aldı

Ajanslar

Köklü Değişim Medya

AYM Başkanı Zühtü Arslan ile İçişleri Bakanı Süleyman Soylu arasındaki sözlü çatışma devam ediyor. AYM Başkanı Zühtü Arslan'ın "AYM kararları eleştirilebilir, ama önce okuyup anlamak lazım" çıkışına Soylu, "FETÖ" göndermesiyle yanıt verdi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin içtihatlarıyla hüküm verilmesi için devletin 1990 yılında attığı imza olmasına rağmen Soylu, AYM’yi bu içtihatlar doğrultusunda karar verdiği için Batı hayranlığıyla suçladı. Soylu ayrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birlikte hareket etmekten şeref duyduğunu ve onun talimatları doğrultusunda hareket ettiğini de konuşmasında beyan etti.

Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan ile İçişleri Bakanı Süleyman Soylu arasındaki sözlü çatışma, kamuoyuna açık bir şekilde sürdürülüyor.

Soylu, dün akşam katıldığı televizyon programına yaptığı açıklamalarda AYM kararları ve Arslan’ı sert sözlerle eleştirdi.

AYM'nin, 2016'da "Bu Suça Ortak Olmayacağız" başlıklı bildiri imzalayan ve "terör örgütü propagandası" suçundan ceza alan "Barış Akdemisyenleri" için aldığı hak ihlali kararını eleştiren Soylu, "Bir terör örgütü, bir PKK bildirisi bu. AYM bu bildiriye düşünce özgürlüğü diyor. AYM'nin aldığı bir kararı eleştirmek benim hakkım" dedi. Soylu, AYM'nin Can Dündar'ın tutuklanmasıyla ilgili de hak ihlali kararı verdiğini hatırlattı.

AYM kararlarında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatına uyulmasını da eleştiren Soylu, "Bizim AYM, AİHM'in şubesi midir? Nedir bu batıcılık hayranlığı? diyerek eleştirilerini sürdürdü.

Türkiye Cumhuriyeti, 1990 yılında onayladığı anlaşma gereğince AİHM içtihatlarına uymayı taahhüt etmişti. Soylu devletin imzaladığı anlaşma üzerinden AYM’yi hedef aldı. Soylu konuşmasında AYM tarafından alınan bir çok kararı uzun uzun sıralayıp eleştirdi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları ve Kopenhag Kriterleri’ne dayanarak Kemalist zulmün boyunduruğunu kıran AK Parti, bugün bu kararlara ve kriterlere ihtiyacının kalmadığını açıkça ifade ederek AYM’yi hedef almayı sürdürüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti'nin kuruluş yıllarında kısa süreli cezaevine kalmış ve bu hususla ilişkili 3 kez AİHM'in kapısını çalmış ve Türkiye mahkemelerinin kararlarını Avrupa'ya taşımıştı.

"FETÖ" İması

"AYM Başkanı, Polis Akademisi Başkanı'ydı. Aldığı komiser yardımcılarının yüzde 41'ini FETÖ'den ben ihraç ettim" diyen Soylu***, "İlmin kibrine kapılmayın. Türk yargısı büyük bir sınav veriyor***" diyerek eleştirisini sürdürdü.

Zühtü Arslan’dan Açıklama

AYM'nin ihlal kararları arasında “ifade özgürlüğü” şikâyetlerinin önemli bir yer tuttuğuna dikkat çeken Arslan, "Terörle mücadele tarihinde demokratik devletlerin zaman zaman düştükleri bir tuzak vardır. Bazen hukuku bir kenara bırakarak ya da bir süre askıya alarak mücadele etme zorunluluğundan bahsedilir. Aslında bu, tam da teröristlerin istediği şeydir. Hukuku ayak bağı olarak gören bir anlayış ve uygulamanın, verilen haklı mücadeleye gölge düşürebileceği ve uzun vadede ağır maliyetlere yol açabileceği bilinmektedir" ifadelerini kullanmıştı.

Eleştirinin eleştirilenler bakımından etkili ve faydalı olabilmesinin büyük ölçüde kullanılan üsluba bağlı olduğunu söyleyen Arslan, kullanılan dilin kimliği ve kişiliği yansıttığını belirterek "Elbette herkes dilediği üslubu tercih etmekte serbesttir. Ancak yargı kararından ziyade kararı verenlere odaklanan ve eleştiri ötesine geçen ifadelerin fayda getirmeyeceği, zira eleştiriyi mecrasından uzaklaştıracağı açıktır" demişti.

Türkiye ve AİHM

Türkiye, giriş yaptığı 1987'den 2017 sonuna kadar hakkında en çok karar çıkan ülke oldu. Toplam 3 bin 386 karardan 2 bin 988'inde en az bir AİHS (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi) maddesinin ihlal edildiğine hüküm verilirken yalnızca 77 karar Türkiye lehine sonuçlandı. Birçok davada birden fazla AİHS maddesini ihlal eden Türkiye toplamda 4 bin 640 ihlal gerçekleştirdiği kayıt altına alındı.

Türkiye'nin en çok mahkum edildiği ihlal maddesi ise 'adil yargılanma' oldu. İkinci sırada tutuklama esaslarına dair 'özgürlük ve güvenlik hakkı', üçüncü sırada 'mülkiyetin korunması hakkı' ve dördüncü sırada da ‘soruşturma ve yargılamaların uzun sürmesi' bulunuyor.

Türkiye'nin mahkumiyet birinciliğinden inmesinin tek nedeni 1998 yılında Rusya'nın AİHM sistemine girmesi oldu. 2012'ye kadar ihlal konusunda daima zirvede bulunan Türkiye bu pozisyonu Rusya'ya bıraktı. Üçüncülük ise İtalya'da bulunuyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan AİHM’in Kapısını 3 Kez Çalmıştı

Bugün,AİHM kararları bizi bağlamaz" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, 10 aylık hapis cezası, sicil kaydının temizlenmesi ve milletvekili seçilebilmek için AİHM’e üç kez başvurmuş, Türkiye mahkemelerinin kararını Avrupa’ya taşımıştı. Bu döngü gösteriyor ki Türkiye’de gücü elde edenler, daha önce uğradıkları hukuksuzluklar için başvurdukları makamlara ihtiyaç duymuyor. Bugün siyasi eksende hareket eden alt mahkemeler, AYM kararlarını dinlemeyerek baskı ve zulmü sürdürüyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne ilk başvurusunu kendisine verilen hapis cezası için yapmıştı.

İlk Başvuru Hapis Cezası İçin

12 Aralık 1997 günü Siirt'te bir miting sırasında yaptığı konuşmada okuduğu şiir nedeniyle Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) tarafından yargılandı.

Mahkeme 21 Nisan 1998 tarihinde, Erdoğan'ın “halkı din ve ırk farkı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek” suçunu işlediği gerekçesiyle Erdoğan'ı 1 yıl hapis ve 860 milyon TL para cezasına çarptırdı. Daha sonra sanığın mahkemedeki ve duruşmadaki iyi hali göz önüne alınarak cezası 10 ay hapis ve 177 milyon TL para cezasına indirildi. Erdoğan Diyarbakır DGM kararına temyiz başvurusu yaptı, ancak Yargıtay 8. Ceza Dairesi 24 Eylül 1998 günü Erdoğan'ın cezasını onadı. Erdoğan bunun üzerine 1999 yılında AİHM'e başvurarak adil yargılama talep etmişti.

İkinci Başvuru Sabıka Kaydı İçin

Erdoğan, AB Uyum Yasaları çerçevesinde hüküm giydiği suçun ortadan kalktığı tezine dayanarak, milletvekili adayı olabilmek amacıyla, adli sicil kaydının silinmesi için 2001 Diyarbakır 3 No’lu DGM’ye başvurdu. Mahkeme, Erdoğan’ın başvurusuna olumsuz yanıt verince temyize gitmiş ve bir üst mahkeme olan Diyarbakır 4 No’lu DGM’ye başvurmuştu. Bu kez mahkeme, Erdoğan’ın sicil kaydının silinmesine karar vermişti. Ancak Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu karara itiraz etmiş ve Yargıtay 8. Ceza Dairesi, Diyarbakır 4 No’lu DGM’nin kararını “yok hükmünde” saymıştı.

AK Parti avukatları 2002 yılında Erdoğan'ın sabıka kaydının silinmesini kabul etmeyen Yargıtay kararı aleyhinde AİHM'ye başvurmuşlardı. Erdoğan’ın avukatlarının AİHM’e sundukları dilekçesinde, kararın siyasi olduğu belirtilerek “Özgürlüklere kişiye özel sınırlama getirildiği ve hukuk dışı yollarla halkın iradesinin önüne geçilmesi”nin söz konusu olduğu kararı alınmıştı.

Üçüncü Başvurusu Milletvekilliği İçin

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yüksek Seçim Kurulu’nun milletvekili olamayacağı yönündeki kararını da Eylül 2002'de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne götürmüştü. Gazetecilerin o dönemde konuya ilişkin sorularına Erdoğan şu yanıtı vermişti: “hukukumuzu son noktasına kadar arama hakkını kullanacağız. Bu, Tayyip Erdoğan’ın özgürlük veya demokrasi mücadelesi olmaktan çıkmıştır. Bu, milletimizin özgürlük mücadelesidir. Bu konuda hukukumuzu son noktasına kadar arama hakkını kullanacağız. Bu mücadeleden ülkem mesafe alarak çıkacaktır.”