Hükümet Yine Feministlere Eğilecek Mi!
25 Mart 2020

Hükümet Yine Feministlere Eğilecek Mi!

Köklü Değişim Medya

Köklü Değişim Medya

Hükümetin hazırladığı yeni infaz düzenlemesinde devletin belirlediği yaşın altında evlendiği için binlerce aile dağıtılmış babalar tecavüzcü denilerek cezaevine atılırken, çocuklar babasız bırakılmış, kadınlar ise büyük bir zulme itilmişti. Tek dertleri aileleri yıkmak olan feminist örgütler, hazırlanan pakette yer alan “cinsel suçlara indirim” ifadesini duyunca yeniden hunharca saldırmaya başladılar. Mazlum aileler, tecavüzcülerle masum babaları ayırmaktan aciz kalan yeni infaz düzenlemesini dört gözle bekliyor.

Evliliği bir esaret olarak gören, zinayı flört olarak anlatıp özendiren, kurulan aileleri Avrupa’nın finansörlüğünde dağıtmak için elinden geleni yapan feminist örgütler ve kadın dernekleri yeni infaz düzenlemesini duyunca yeniden aktif hale geldiler. Avrupa’ya sundukları gölge raporlarda genç evlilikleri şikayet edip, flörtün yani zinanın yaygınlaşması için destek isteyen bu örgütlerin arzuları hükümet tarafından teker teker kanunlaştırılırken, binlerce aile de paramparça edilmiş oldu.

“Koronavirüsten Tehlikeli”

Hükümetin cinsel suçlarda indirimi de kapsadığı iddia edilen yeni infaz yasası taslağına tepki gösteren kadın örgütleri, affı 'koronavirüs gibi tehlikeli' olarak niteledi. Toplumu ifsat eden her kararın arkasında yer alan bu örgütler aslında haramın ve zinanın bir salgın gibi yayılmasını kolaylaştırdığı için Müslümanlar tarafından koronavirüsten daha tehlikeli olarak görülüyor.

AK Parti'nin cinsel suçlarda indirimi de kapsadığı iddia edilen yeni infaz yasası taslağına sözde kadın hakları savunucuları sert tepki gösterdi.

Mağdur edilen mazlum kadınlar, kocalarının cezaevinden çıkarılmasını, kendi insiyatifleriyle evlendiklerini beyan etmelerine rağmen kendilerine kadın savunucusu diyen AB memurları bu zulmün devam ettirilmesi için çalışmalara devam ediyor. Şiddette kadının beyanın esas alan 6284 nolu kanunu devreye sokanlar, bu zulümde kadınların ne beyanını ne feryadını esas alıyor. Yaklaşık 8 bin ailenin AK Parti iktidarının imzaladığı İstanbul Sözleşmesi kapsamında bu şekilde dağıtıldığı biliniyor.

Feministler Resmen Hükümeti Tehdit Ettiler

Milliyet'ten Çiğdem Yılmaz'ın haberine göre, Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü şunları söyledi:

"Cumhurbaşkanı, ‘Eğer cinsel suçlar için dört parti onay vermezse ben de onay vermem’ demişti. Cumhurbaşkanı’nın çocuklara tecavüz edilmesine onay vermeyeceği kanaatini taşıyorum. Çocuk evliklerine onay verilmesi, bugün dünyayı etkisi altına alan koronavirüs kadar tehlikeli. Bugünlerde böyle bir maddenin araya sıkıştırılması da kabul edilir değil. Sanıyorlar ki, sokağa çıkmayız. Koronavirüs falan dinlemem, sokağa çıkar eylem yaparım. Diğer taraftan düşünce suçlarında infaz indirimi yok, cinsel suçlarda var. Devlet kendine yapılanı affetmiyor ama kişisel suçları affediyor; kabul edilemez."

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Temsilcisi Gülsüm Kav da tepkisini şöyle dile getirdi:

"Çocuğa ve kadına yönelik cinsel suçların önüne geçilmesi için genelgeler yayınlayıp ardından cinsel suçlara af getirilmesi asla kabul edilmez. Bugüne kadar atılmış bütün önemli adımları yok saymaktadır."

Feminist avukat Hülya Gülbahar da şöyle konuştu:

"Kamuoyunun tepkisinden çekinilerek ertelenen af paketi maalesef koronavirüs salgını bahane edilerek gündeme getirildi. Yine şeffaf olmayan bir süreçle karşı karşıyayız. Sokağa çıkmanın imkansız olduğu korona günlerinde artık cinsel suçlulara da af getirileceği açıkça belirtiliyor. Af tartışmasının sürekli gündemde tutulmasının son derece tehlikeli sonuçları oluyor."

Kadın örgütleri bilinçli olarak genç yaşta evlilikleri engellemek ve zinayı/flörtü özendirmek için cezaevinde suçsuz yere yatan yaklaşık 8 bin babayı sanki tecavüzcü gibi lanse edip kamuoyunu kandırmaya devam ediyorlar. Bunun bir evlilik olduğunu, yuva kurduklarını ve resmi nikahı da yaşları dolunca kıymalarına rağmen AB’nin emri doğrultusunda aileyi hedef almaya devam ediyorlar.

Hükümetin bir kere daha bu karardan geri adım atması ve bu zulmü sırf Avrupa’nın emirleri doğrultusunda hareket eden feministler istediği için sürdürme yanlışına düşmesi, Müslüman halkın ciddi tepkisine yol açacak.