Hukuk Bir Kez Daha Katledildi, Hilafet Düşüncesi Suç Sayıldı!
02 Nisan 2021

Hukuk Bir Kez Daha Katledildi, Hilafet Düşüncesi Suç Sayıldı!

Köklü Değişim Medya

Köklü Değişim Medya

2017 yılında İstanbul’da yapılması planlanan ancak mülki idarenin izin vermemesi sebebiyle gerçekleşmeyen Hilafet Konferansı sebebiyle başlatılan yargılamanın bugün yapılan karar duruşmasında hukuk bir kez daha katledildi. İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi konferans konuşmacısı 4 kişi hakkında toplam 31 yıl 3 ay ceza verdi.

Köklü Değişim Dergisi tarafından 5 Mart 2017’de İstanbul’da gerçekleştirilmesi planlanan “Dünya Hilafete Neden Muhtaç?” başlıklı konferans hiçbir makul gerekçe gösterilmeden engellenmiş, konferans konuşmacıları hakkında yargılama başlatılmıştı.

İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yürütülen yargılamanın bugün (02/04/2021) yapılan karar duruşmasında Konferans konuşmacısı Mahmut KAR için 12,5 yıl Abdullah İmamoğlu, Musa Bayoğlu ve Osman Yıldız için ayrı ayrı 6 yıl 3’er ay ceza verildi. Ayrıca tüm kişiler için yurt dışına çıkış yasağı kararı verildi. Ceza kararı mahkeme heyetinden bir yargıcın muhalefet şerhi ile yani oy çokluğu ile alındı.

Karar sonrasında Mahmut Kar, Abdullah İmamoğlu, Musa Bayoğlu ve Osman Yıldız bir video mesaj paylaştı. Video mesajda Kar şunları söyledi:

Savcılık Sanıklar ile İlgili Somut Hiçbir Suç Ortaya Koyamadı

Karar duruşmasında; Mahmut Kar, İlahiyatçı Yazar Abdullah İmamoğlu, Musa Bayoğlu ve Osman Yıldız savcılık mütalaasında ortaya konulan iddiaları tek tek çürüten savunmalar yaptılar. Hizb-ut Tahrir’in cebir ve şiddet eylemini reddettiğini, dolayısıyla çalışmalarında ve konuşmalarında terörü teşvik eden hiçbir açıklama yapmadıklarını, yapılamayan bir konferans sebebiyle haklarında ağır ceza talebinin hukuka ve vicdana uygun olmadığını dile getirdiler. Yine yürürlükte olan Terörle Mücadele Kanunu’nun açık olduğunu, şiddet ve terör içermeyen eylem ve faaliyetlerin suç sayılamayacağını bu sebeple iddia makamının iddialarının somutluktan yoksun olduğunu beyan ettiler.

Savunma Avukatları: “Hizb-ut Tahrir 'Terör Örgütü' Değildir!”

Sanık avukatları Kaya Kartal, Ahmet Sait Öner ve Mehmet Alagöz mahkeme heyetine detaylı uzun bir savunma yaptılar. Savunmada şu hususları vurguladılar: “Terör Örgütü, cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle hareket eden siyasi amaçlı bir örgüt tipidir. HT bu bağlamda bir örgüt değildir.” Hizb-ut Tahrir hakkında bugüne kadar yürütülen yargılamalar hakkında ise şunları ifade ettiler: “Hizb-ut Tahrir konusunda devletin ve yargının yaşadığı çelişkinin ve tutarsızlığın en basit göstergesi örgüte yakın insanların bir dönem "yasadışı örgüt" daha sonra "silahsız terör örgütü" ve en son da "silahlı terör örgütü" üyesi olarak cezalandırılmış olmalarıdır. Bahse konu yargılama sürelerinin tamamında, Hizb-ut Tahrir'in çalışma metodu aynıdır. Hizb-ut Tahrir’in çalışma metodu aynı olmasına ve bu süre zarfında değişen yasaların da lehe olmasına rağmen yargı her zaman bir yolunu bulmuş, cezalandırmalar devam etmiş ve ceza miktarları yükseltilmiştir.” Sanık avukatları ayrıca Anayasa Mahkemesi’nin Hizb-ut Tahrir hakkında verdiği hak ihlali kararlarını, Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin karalarındaki Hizb-ut Tahrir’i terör örgütü olarak gören ceza kararlarını eleştiren muhalefet şerhini ve ilk derece mahkemelerin emsal kararlarını mahkemeye sundular.

Avukatlar bu karara itiraz edileceğini ve üst mahkeme olan İstinaf veya Yargıtay’dan bozulacağını öngördüklerini ifade ettiler.

Mahkeme Başkanı “Bu Dosya Çok Su Götürür” Diyerek Cezayı Okudu!

30. Ağır Ceza Mahkemesi Heyeti savunmaların alınması ve aradan sonra “Biz konuştuk, değerlendirdik Hizb-ut Tahrir’in terör örgütü olduğuna karar verdik.” diyerek kararı açıkladı. Açıklamada Hizb-ut Tahrir’in terör örgütü olduğuna dair somut bir gerekçe ortaya koymayan mahkeme başkanı “Bu dosya çok su götürür” diyerek kararı açıkladı.

Hukuk Bir Kez Daha Katledildi!

2017’de başlayan ve devam eden bu yargılamada bir kez daha AYM tarafından açıkça eleştirilen Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin 2004 ve 2008 yıllarında Hizb-ut Tahrir hakkında verdiği hukuk dışı içtihat kararlarına vurgu yapıldı ve bu içtihatları mütalaaya dayanak gösteren iddia makamına somut gerekçesi sorulmadı. Yine savcılık, 16. Ceza Dairesi’nin 5/10/2017 tarih ve 2017/5026 karar nolu Yargıtay İlamında Yargıtay üyesi Mustafa Kurtaran’ın muhalefet şerhi dikkate alınmadı. Mahkeme Yargıtay’ın yasa ve kanunlara aykırı kararlarını esas alırken, bu hukuk dışı içtihat kararları esastan eleştiren Anaysa Mahkemesi’nin Hizb-ut Tahrir lehine verdiği toplam 8 ayrı hak ihlali kararını dikkate almadı.

Mahkeme heyetinden bir üyenin ceza kararına muhalefet şerhi sunması ve kararın oy birliği ile değil oy çokluğu ile alınmış olması Hizb-ut Tahrir yargılamalarındaki hukuk dışı ön yargı, çelişki ve keyfiliği ortaya koymaktadır. Zira İstanbul, Ankara ve Şanlıurfa Ağır Ceza Mahkemelerinde görülen başka dosyalarda Hizb-ut Tahrir’in terör örgütü olmayıp sivil bir yapı olduğunu beyan ederek berat kararlarının verildiği bilinmektedir.

#YargıZulmüneDurDe