Hizb-ut Tahrir Türkiye: “Kıbrıs İçin Yegâne Çözüm Tamamının Türkiye’ye İlhakıdır!”
14 Ekim 2020

Hizb-ut Tahrir Türkiye: “Kıbrıs İçin Yegâne Çözüm Tamamının Türkiye’ye İlhakıdır!”

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu

Köklü Değişim Medya

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu tarafından düzenlenen haftalık değerlendirme toplantısında Kıbrıs’ta yaşananlara da değinildi.

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu adına değerlendirmelerde bulunan Muhammed Emin Yıldırım, Kıbrıs’ın fethinden bugüne kadarki tarihi sürecini kısaca hatırlattıktan sonra üzerinde oynanan siyasi hamlelere geçti. Kıbrıs’ın da tıpkı Karabağ gibi Müslümanların sıkıntılı beldelerinden biri olduğunu söyleyerek Kıbrıs değerlendirmelerine başlayan Yıldırım, Ada’daki İngiliz nüfuzuna dikkat çekti. Bugün yaşanan siyasi çekişmelerin ise Ada üzerinde Türkiye vasıtasıyla hâkimiyet kurmaya çalışan ABD ile İngiltere arasındaki nüfuz savaşından kaynaklandığını söyledi.

Yıldırım şöyle devam etti:

“Bugünlerde Kıbrıs’ta yeni gelişmeler yaşanıyor. Cumhurbaşkanlığı seçimleri ilk turu tamamlandı. İkinci turda Türkiye’nin de desteklediği Ulusal Birlik Partisi Genel Başkanı ve Başbakan Ersin Tatar ile %30 oy alan mevcut Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı yarışacak.

Ancak seçimlere girmeden iki önemli gelişme yaşandı Kıbrıs ile ilgili…

46 yıl önce Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan sonra yaşam alanı olmaktan çıkartılan Maraş’ın bir bölümünün açılmasına karar verildi. İlginç olan ise Maraş’ın açılmasının kararı Başbakan Ersin Tatar Türkiye’de iken ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yapılan görüşmeden sonra ilan edilmesi… Maraş’la ilgili açıklanan karardan ne Cumhurbaşkanı Akıncı’nın, ne Meclisi’nin, ne koalisyon ortağının, ne de Maraş’ın açılması çalışmalarını yürüten Dışişleri Bakanı’nın haberi olmadığı ortaya çıktı. Bunu açıkça Türkiye’nin Kıbrıs’ta ABD’nin desteklediği Ersin Tatar’a seçimleri kazandırmak için yaptığı bir hamle olarak görebiliriz. Ancak koalisyon ortağı olan Halkın Partisi adayı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay’ın hükümeti bitirmesi ile karşı hamle geldi. Şimdi Ersin Tatar ve Mustafa Akıncı ikinci turda yarışacaklar. Kim kazanır, kim kaybeder çok da önemli değil. Zira Kıbrıs Cumhurbaşkanlığı’nın sembolik bir cumhurbaşkanlığından öte hiçbir kıymeti yoktur. Türkiye’den başka hiçbir ülke tarafından tanınmamış bir cumhuriyetten bahsediyoruz. Kimsenin kaale almadığı bir Cumhurbaşkanlığı. Rum kesimi ile görüşmelerde dahi kendi iradesini ortaya koyamayan bir cumhurbaşkanlığı. Her daim İngilizlerin gölgesinde yaşayan bir Cumhurbaşkanlığı. Nitekim mevcut Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Batı’nın yani İngiltere’nin çıkarları doğrultusunda hareket ediyordu. Hâlâ da tarafını belli ediyor. Türkiye’nin desteklediği Ersin Tatar ise Amerika’nın adamıdır. ABD, Türkiye üzerinden hamle yaparak Ada’daki nüfuzunu artırmak için çalışıyor. Yoksa Azerbaycan meselesinde olduğu Kıbrıs meselesinde de Türkiye ve Müslümanların hayrına bir iş yapmıyor, AK Parti iktidarı ve Erdoğan… Ömrünü Amerika’nın Annan planını hayata geçirmek için harcadı, sonuç ortada; bir şey yok!

Hülasa kıymetli Müslümanlar Kıbrıs meselesi İngiliz işbirlikçisi Mustafa Akıncı ile ya da Amerikan’ın adamı Ersin Tatar ile çözüme kavuşturulamaz! Kıbrıs için yegâne çözüm adanın tamamının Türkiye topraklarına ilhak edilmesidir. Kıbrıs İslâm toprağıdır. Şehitlerin kanlarıyla alınmıştır. Tek bir karış toprağı dahi satılamaz, devredilemez. Aksine bir bütün olarak yeniden Türkiye’ye bağlanmalıdır. Bunun yapılabilmesi için ise Râşidî Hilâfet Devleti’nin yeniden kurulması gerekiyor.”

ÇİN’İ KINAYAN MEKTUPTA TÜRKİYE’NİN İMZASI YOK!

Değerlendirme toplantısında Doğu Türkistan’da yaşanan Çin zulmüne de değinen Muhammed Emin Yıldırım, “Çin’i kınayan mektupta Türkiye’nin imzası neden yok?” diye sordu. Yıldırım şunları söyledi:

“Belki her ay bu kürsüden Doğu Türkistan’a yönelik Çin işgali ve zulmü hakkında konuşuyoruz. Sessiz kalan, ihanet eden yöneticiler ve ülkelere çağrılar yapıyoruz. Ama maalesef Çin parası ve dostluğu onlara galip geliyor. Geçtiğimiz günlerde 39 ülke toplama kamplarında zorla tutulan Müslüman Uygurların serbest bırakılması için Çin’e ortak bir mektup yazdı. Bu ülkelerin içinde Kâfir ABD’de vardı, İngiltere ve Fransa’da vardı. Biliyoruz bu kâfirler Doğu Türkistanlı kardeşlerimizi düşündükleri için bu mektubu yazmadılar. Belli çıkarları var elbet onun için yazdılar. Ama her meselede BM’yi göreve çağıran, her meseleyi BM’ye havale eden Türkiye, bu meselede sessiz kaldı, mektuba imza koymadı. Türkiye’de hükümet ile birlikte medya ve bazı çevreler söz birliği etmişçesine Çin zulmünü yok saymaya, Çin’e şirin görünmek adına Doğu Türkistanlı erkeklere, kadınlara, genç kızlara, çocuklara, dahası ailelere uygulanan insanlık dışı muameleleri yokmuş gibi göstermeye çabalıyorlar. Azerbaycan konusunda soydaşlık hamasetiyle hızlıca harekete geçen iktidar, Doğu Türkistan konusunda tek bir adım dahi atmıyor? Müslümanların hamisi ve ümmetin koruyucusu olduğunu iddia eden, ümmet birliğinden dem vuran Cumhurbaşkanı Erdoğan, Doğu Türkistan’daki Çin zulmü konusunda hala sessizliğini koruyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Dünya 5’ten büyüktür” sözünün pratikte hiç bir karşılığının olmadığı açığa çıkmış oluyor.

Yine Türk Milliyetçiliği üzerinden siyaset yürüten Parti liderleri, Doğu Türkistan meselesinin Meclis gündeminde konuşulmasına dahi tahammül edemiyorlar. Yaptığı onca zulme rağmen Komünist Çin’e okkalı iki çift söz bile söyleyemiyorlar. Birde utanmadan Doğu Türkistan meselesini gündeme getirenlerin arkasında dış güçler var iftirasını atıyorlar. Zannediyorlar ki, kendilerinin, Ak Parti ve Cumhur ittifakının arkasındaki en büyük şer odağının Amerika olduğunu Müslümanlar bilmiyor. “Zulme sessiz kalmak zulümdür” ilkesini bir kez daha onlara hatırlatıyor ve buradan soruyoruz: Çin’le yaptığınız ticareti bahane edemezsiniz, her ne sebeple olursa olsun bu sessizliğiniz ihanettir. 39 ülkenin ortak imzasıyla hazırlanan mektuba neden imza koymadınız? Türkiye kimin dostu, Doğu Türkistan’ın mı, yoksa Çin’in mi? Söyler misiniz?

Kıymetli Müslümanlar!

Müslümanların başındaki yöneticilerin, Filistin davasında olduğu gibi Doğu Türkistan davasında da ihanetleri tescillendi. Ancak bizler ümmet olarak hep birlikte zulüm altındaki kardeşlerimize destek olmalıyız. İster Doğu Türkistan, ister Arakan, isterse coğrafyamızın başka bir kanayan bölgesi olsun. Türkiyeli Müslümanlar olarak mazlum kardeşlerimizi zalimlerin eline teslim etmemeliyiz. Kâfir Çin’in zalimliğine, vahşetine sessiz kalarak zulme ortak olan yöneticilerin bu tavırlarına tepki göstermeli, onları muhasebe etmeliyiz. Doğu Türkistanlı Muhacir kardeşlerimizde, bu ilgisizliği sineye çekmemeli. Mazlumların sesi olduklarını söyleyerek Türk Milliyetçiliğini üzerinden siyaset yürüten parti liderlerine ikiyüzlü siyasetlerini hatırlatmalılar.

Son olarak diyoruz ki, Doğu Türkistan davası İslâm davasıdır ve yapılan zulümler kıyamete kadar sürmeyecek elbet! Şurası muhakkak bilinmeli ki, Râşidi Hilâfet Devleti kurulduğunda ki -Allah’ın izniyle kuruluşu yakındır- bu zulümler bitecek. Müslümanlar tek çatı altında toplandığında, kalpleri ve hedefleri birleştiğinde orduları da birleşecek ve tüm zalimlere, tüm müstekbirlere hadlerini bildirecektir inşaAllah.”

___

#KıbrıstaÇözümTürkiyeyeİlhakıdır

#DoğuTürkistanaSahipÇık