Cenevre’nin Altyapısı Astana’dan Ortak Bildiri
02 Temmuz 2020

Cenevre’nin Altyapısı Astana’dan Ortak Bildiri

Köklü Değişim Medya

Köklü Değişim Medya

Rusya Devlet Başkanı Putin, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve İran Cumhurbaşkanı Ruhani, video konferans yoluyla gerçekleştirilen Suriye zirvesinde bir araya geldi. Zirve sonunda yayımlanan ortak bildiri ile Esed rejimi memnun edilirken, muhalif gruplara gözdağı verildi ve ABD’nin himayesindeki Cenevre masası işaret edildi.

Zirvede liderler birer konuşma yaptı.

Astana formatındaki Suriye konulu üçlü zirvenin açılış konuşmasını, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani yaptı.

Salgının üçlü zirvenin ertelenmesine neden olduğunu, ancak bu süre içinde Suriye'de birçok gelişmenin meydana geldiğini belirten Ruhani, bu nedenle zirveyi video konferans ile yapmaya karar verdiklerini belirtti ve normal toplantıyı da kısa sürede İran'ın ev sahipliğinde gerçekleştirme temennisinde bulundu.

ABD'nin Suriye'ye yönelik Sezar Yasası yaptırımlarını eleştiren ve bunu 'ekonomik terörizm' olarak nitelendiren Ruhani, "ABD, askeri baskılar ve terörist örgütler vasıtasıyla elde edemediğini ekonomik baskılarla ve Suriye halkını cezalandırarak elde edemeyecek" diyerek yine bilindik sahte ABD düşmanlığı söylemlerini sürdürdü.

Astana sürecinin, Suriye krizinin barışçıl çözümüne katkı sunan tek süreç olduğunu dile getiren Ruhani, bu süreçte çok kazanım elde edildiğini ve bunların korunarak geliştirilmesinin 3 ülkenin görevi olduğunu ifade etti.

Bilindiği üzere İran, Suriye topraklarına soktuğu vahşi milisleri binlerce Müslümanı katletti. “İsrail”in onlarca hava saldırısında aldığı kayıplara, ABD’nin vahşi milislerinin başındaki komutanı Kasım Süleymani’yi öldürmesine rağmen elle tutulur bir misilleme düzenlemeyip boş tehditlerle ABD taşeronluğuna devam etti.

Ruhani, Astana sürecinin garantörleri olarak Suriyeli taraflar arasındaki müzakereleri desteklediklerini belirterek, "Suriye krizinin üzerinden 9 yıl geçti. İran, Suriye krizinde siyasi çözüme inanıyor. Bunun askeri çözümü olmayacaktır" açıklamasında bulundu*.* Suriyeli mülteciler ve sığınmacılar konusunun da önemli olduğunu ve dönüşlerin sağlanması için uluslararası toplumun da yardımcı olması gerektiğini kaydeden İran Cumhurbaşkanı*, "Siyasi hedeflerin gerçekleştirilmesi için öne sürülecek her türlü şart bu süreci zarara uğratacaktır*" mesajını verdi.

Yıllardır Suriye’de Müslümanı kanı döken İran, bugün ABD’nin ağız ile siyasi çözüme destek veriyor.

Putin Yine İdlib’i İşaret Etti

Ruhani'den sonra söz alan Rusya Devlet Başkanı Putin, üçlü zirvenin gündemdeki sorunlara değinilmesi açısından güzel bir vesile olacağını ifade etti.

ABD'nin Suriye'ye yaptırımlarının hukuka aykırı olduğunu söyleyen Putin, yaptırımların sadece yeni sorunlar yarattığını ve Suriye ekonomisine zarar verdiğini vurguladı. Putin, "BM by-pass edilerek uygulanan yaptırımlar, sorunlara yenilerini ekliyor ve aynı zamanda hukuka aykırı. Yaptırımların Suriye üzerinde oluşturduğu baskıyı dikkate alarak çabalarımızı birleştirmeli ve Suriye'ye yardım edilmesini sağlayacak önlemler almalıyız" değerlendirmesinde bulundu.

'Rusya, Türkiye ve İran, Suriye'de birçok şeyi gerçekleştirmeyi başardı'

Rusya, Türkiye ve İran'ın Suriye'deki durumun normalleşmesi konusunda birçok şeyi gerçekleştirmeyi başardığını ve Suriye'de siyasi-diplomatik çözüm için gereken zeminin oluştuğunu kaydeden Putin, mevkidaşlarına İdlib ve Fırat'ın doğusundakiler de dahil Suriye'deki militanların etkisiz hale getirilmesi için alınabilecek yeni önlemler üzerine düşünmeyi önerdi.

'Suriye'deki çatışmanın tüm taraflarını buluşturmak için gereken koşulları oluşturalım'

Putin, İdlib'deki tüm sorunların çözülmediğini ancak Rusya ve Türkiye'nin çabalarının hissedilir sonuçlar ortaya çıkardığını, İdlib'deki durumun önemli ölçüde istikrara kavuştuğunu söyleyerek Suriye'deki çatışmanın tüm taraflarının buluşması için gereken koşulları oluşturmayı ve bu konuda yardım sunmayı teklif etti.

Siyasi süreç dahilinde Cenevre'deki anayasa komitesi kapsamında Suriyeli taraflar arasında yürütülen kapsayıcı diyaloğun aktif olarak teşvik edilmesi ve Suriye'de gelecekte oluşacak devlet düzeninin parametrelerinin belirlenmesine başlanması gerektiğini söyleyen Rus lider, Astana sürecinin garantör ülkeleri sayesinde Ocak 2018'de Soçi'de yapılan Suriye Ulusal Kongresi'nde bu yönde karar alındığını anımsattı.

Bir takım menfaatler karşılığı ABD’nin telkinleriyle Esed rejimini kurtarmak için Suriye’ye 2015 yılında giriş yapan Rusya, hava saldırılarıyla binlerce Müslümanı katletti. Suriye’deki kara gücünü de komuta eden Rus subayları girdikleri beldelerde katliamlar gerçekleştirdi. Ordusu olmayan ajanı Esed’i Astana Üçlüsü ile destekleyen ABD, devrimi İdlib’e sıkıştırmayı başardı. ABD’nin himayesindeki Cenevre sürecini işaret eden Putin, Astana’nın görevini tamamladığını ifade ederek siyasi çözüm için zorbalık, katliam ve hile ile altyapıyı oluşturduklarını beyan etmiş oldu.

“Türk Dostlarımızla Yoğun Çalışmalarımızı Sürdürüyoruz”

Bugünkü zirvenin ana hedeflerinden birinin uluslararası terörle mücadelenin devamını konuşmak olduğunu ve faaliyetlerini sürdüren terör örgütlerinin etkisiz hale getirilmesi için başka hangi önlemlerin alınacağı üzerine düşünmeleri gerektiğini belirten Putin, "Suriye'de gerilimin en yüksek olduğu bölgeler, hükümet güçlerinin kontrolü altında bulunmayan İdlib gerilimi azaltma ile Fırat'ın doğusundaki kuzeydoğu bölgeleri. Oralarda IŞİD militanlarının faaliyetleri önemli ölçüde aktif hale geldi. 17 Eylül 2018 tarihli Soçi Mutabakatı'nın ve 5 Mart tarihli ek protokolün uygulanması amacıyla Türk dostlarımızla yoğun çalışmalarımızı sürdürüyoruz" bilgisini paylaştı.

Erdoğan: “Sizlerle Bir Araya Geldiğimiz İçin Mutluyum”

Putin'in ardından sözü, Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan aldı. Konuşmasına toplantının hayırlı olmasını dileyerek başlayan Erdoğan, devamında tüm dünyayı etkisi altına alan yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınına değindi.

Bu zirvenin salgın nedeniyle video konferans yöntemiyle yapıldığını hatırlatan Erdoğan, "Her ne kadar video konferans yoluyla olsa da sizlerle bir araya geldiğimiz için mutluyum. İran ve Rusya'da salgın nedeniyle meydana gelen can kayıplarından dolayı çok üzgünüm. İran ve Rusya halkına taziyelerimi iletiyorum. Hala tedavi gören kişilere acil şifa diliyorum" temennisinde bulundu.

Erdoğan daha sonra salgına karşı Türkiye'de atılan adımlara değindi ve bu süreçte birçok ülkeye yardım ettiklerini anlattı:

"Türkiye olarak salgınla mücadele sürecinde vatandaşlarımıza en iyi sağlık hizmetinin vermenin yanında, dost ve kardeşlerimize de yardımcı olduk. Günlük vefat sayımızı 16'lara kadar indirmeyi başardık. Yarım milyonu aşkın insanın hayatına mal olan bu musibetten dünyanın en kısa zamanda kurtulmasını diliyorum."

Erdoğan, bu değerlendirmelerinin ardından Astana zirvesinin önemine vurgu yaptı. "Astana formatındaki barış süreci, Suriye'de istikrar için önemli katkılar sağladı. Bugünkü toplantımıza bu ivmeyi devam ettireceğimize inanıyoruz. Türkiye olarak Suriyeli kardeşlerimizin yanında olduk. Etnik kimliğine, kökenine bakmadan milyonlarca Suriyeli sığınmacıya kucak açtık. Suriye'nin terör örgütlerinin eliyle parçalanmaması için büyük özen gösterdik. Gerektiğinde fiili müdahalede bulunarak insani dramın önüne geçtik" diyen Erdoğan, bu yöndeki çabaları nedeniyle Putin ve Ruhani'ye de teşekkür ederek konuşmasını şöyle noktaladı:

"Komşumuz Suriye'nin bir an önce istikrara kavuşması için elimizden geleni yapmayı sürdüreceğiz. Yapacağımız istişarelerin Suriyeli kardeşlerimiz ve tüm bölgemiz için hayırlara vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum."

Astana Üçlüsü içinde yer alan Türkiye de Esed rejiminin ayağa kalkmasına, devrimci güçleri yanına çekip icad ettiği bir takım operasyonlarla Esed rejimi ile savaşmaktan uzak tutarak destek oldu. ABD ile Suriye’de ortak ve koordineli çalıştığını sürekli ifade eden Erdoğan da ABD’nin himayesindeki Cenevre süreci yoğun çalışmalarını sürdürüyor. Türkiye’nin ayrıca Suriye’de yanına çektiği gruplardan bir kısmını da Libya’ya götürdüğü daha önce medyada yer almıştı.

Ortak bildiri

Rusya, Türkiye ve İran üçlü zirvesi sonra ortak bildiri yayımlandı. Yayımlanan ortak bildiride siyasi çözüm için ABD’nin himayesindeki Cenevre sürecine işaret edilirken, İdlib’deki tüm direniş gruplarının da ortadan kaldırılması yönündeki kararda mutabık kalındığı açıklandı. “İsrail”in hava saldırılarında hava savunma sistemlerinin pasif hale getiren Rusya’nın ortak bildiride istikrarı bozduğuna yönelik maddeye imza atması da dikkat çekti. Ayrıca alınan kararlarla vahşi Esed rejimi tanınmış ve ülkede muhatap alınan yetkili merci olduğu da ifade edilmiş oldu. Terörle mücadelede DEAŞ, Nusra Cephesi ve El Kaide veya DEAŞ bağlantılı tüm diğer bireyler, gruplar, teşebbüsler ve oluşumların ismi tek tek zikr edilirken, PYD/PKK’nın adının bile geçmemesi görünmese de Astana’yı ABD’nin kontrol ve koordine ettiğini bir kez daha ortaya koymuş oldu. Baba Esed’den bu yana Suriye sahasını kontrol eden ABD, “İsrail”i güvence altında tutmak ve çıkarlarını korumak için de Şam yönetimini kullanıyor.

Üçlü zirvenin ardından yayımlanan ortak bildirinin maddeleri şöyle:

1. Suriye sahasındaki mevcut durumu ele almış, 16 Eylül 2019'da Ankara'daki son toplantılarından sonra kaydedilen gelişmeleri gözden geçirmiş ve mutabakatları ışığında üçlü eşgüdümü artırma yönündeki kararlılıklarını yinelemişlerdir.

2. BM Şartı'nın amaç ve ilkelerinin yanı sıra **Suriye Arap Cumhuriyeti'**nin egemenliğine, bağımsızlığına, birliğine ve toprak bütünlüğüne olan kuvvetli taahhütlerini vurgulamışlardır. Bu ilkelere evrensel düzeyde saygı gösterilmesi ve kim tarafından gerçekleştirildiğine bakılmaksızın, hiçbir eylemin bu ilkelere halel getirmemesi gerektiğine dikkat çekmişlerdir.

3. Bu bağlamda, gayrimeşru özyönetim teşebbüsleri dahil olmak üzere, terörle mücadele kisvesi altında sahada yeni gerçeklikler yaratılmasına dair her türlü girişimi reddetmiş; Suriye'nin egemenliği ve toprak bütünlüğünün yanı sıra komşu ülkelerin milli güvenliğine de halel getirecek ayrılıkçı gündemlere karşı durma yönündeki kararlılıklarını ifade etmişlerdir.

4. Suriye'nin kuzeydoğusundaki durumu ele almış, bu bölgede güvenlik ile istikrarın ancak ülkenin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı temelinde sağlanabileceğini vurgulamış ve bu doğrultuda çabalarını koordine etmede anlaşmışlardır. Suriye Arap Cumhuriyeti'ne ait olması gereken petrol gelirlerine yasadışı şekilde el konulmasına ve transfer edilmesine yönelik itirazlarını beyan etmişlerdir.

5. Uluslararası insancıl hukuk uyarınca sivillerin ve sivil altyapının korunmasını sağlarken, DEAŞ, Nusra Cephesi ve El Kaide veya DEAŞ bağlantılı tüm diğer bireyler, gruplar, teşebbüsler ve oluşumlar ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından terörist olarak tanımlanan diğer grupların tamamen ortadan kaldırılması amacıyla aralarındaki işbirliğini sürdürme kararlılıklarını teyid etmişlerdir.

6. İdlip Gerginliği Azaltma Bölgesi'ndeki durumu etraflıca gözden geçirmiş ve İdlip'le ilgili bütün anlaşmaların tüm unsurlarıyla hayata geçirilerek sahadaki sükunetin temininin gerekliliğini vurgulamışlardır.

7. COVID-19 salgınının beraberinde Suriye'nin sağlık sistemi ile sosyo-ekonomik ve insani durumu bakımından büyük bir sınama getirdiğini kabul ederek, Suriye'deki insani durum ve salgının etkisine dair duydukları derin endişeyi dile getirmişlerdir. Özellikle COVID-19 küresel salgını karşısında, uluslararası hukuka, uluslararası insancıl hukuka ve BM Şartı'na aykırı tüm tek taraflı yaptırımları reddetmişlerdir. Suriye halkının acılarının hafifletilmesi amacıyla Suriye genelinde hızlı, güvenli ve kesintisiz insani erişim sağlanmasına yönelik ciddi gereksinimi vurgulamış ve ayrımcılık, siyasallaşma ve önkoşullar olmaksızın, Suriye'ye yapılan yardımı artırmaları için başta Birleşmiş Milletler ve bağlı insani kuruluşları olmak üzere, uluslararası topluma çağrıda bulunmuşlardır.

8. Suriye ihtilafına askeri çözüm getirilemeyeceğine ve ihtilafın yalnızca Suriyelilerin öncülüğünde ve sahipliğinde, Birleşmiş Milletler'in kolaylaştırıcılığında, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 2254 sayılı kararıyla uyumlu bir siyasi süreç yoluyla sona erdirilebileceğine dair inançlarını teyid etmişlerdir. Bu bağlamda, Astana garantörlerinin belirleyici katkısı ve Soçi'deki Suriye Ulusal Diyalog Kongresi kararlarının uygulanması sonucunda Cenevre'de oluşturulan Anayasa Komitesi'nin önemli rolünü vurgulamışlardır. Anayasa Komitesi'nin Ağustos 2020 tarihinde üçüncü toplantısını gerçekleştirme hususunda mutabakata varılmasını memnuniyetle karşılamışlar ve Komite'nin sürdürülebilir ve etkili çalışmasını sağlamak için Komite'nin üyelerini ve kolaylaştırıcı olarak BM Genel Sekreteri'nin Suriye Özel Temsilcisi Geir O. Pedersen'i sürekli iletişim yoluyla desteklemeye hazır olduklarını teyid etmişlerdir.

9. Astana formatının ilgili Çalışma Grubu çerçevesinde zorla alıkonan/kaçırılan şahısların karşılıklı salıverilmelerine dair faaliyetlerin devamındaki kararlılıklarını yinelemişlerdir. Suriyeli taraflar arasında güven artırılmasında etkinliğini ve gerekliliğini ispat etmiş olan Çalışma Grubu'nun özgün niteliğinin altını çizmişler ve çalışmalarının sürdürülmesi için tedbir almakta anlaşmışlardır.

10. Mültecilerin ve ülke içinde yerlerinden edilmiş kişilerin Suriye'de ikamet ettikleri yerlere güvenli ve gönüllü olarak geri dönüşlerini kolaylaştırma ihtiyacının ve bu kişilerin geri dönme ile desteklenme haklarının korunmasının altını çizmişlerdir. Bu bağlamda, yeniden iskan edilmeleri ile normal bir hayata kavuşturulabilmelerinin yanı sıra, külfet paylaşımında daha geniş sorumluluk üstlenme ve su ile enerji kaynağı şebekeleri, okullar, hastaneler ve insani mayın eylemi dahil, insani altyapıyı eski haline getirmek suretiyle uluslararası topluma Suriye'ye yaptıkları yardımı artırma çağrısında bulunmuşlardır.

11. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 497 sayılı kararı başta gelmek üzere, Suriye Golanı'nın işgalini reddeden ilgili Birleşmiş Milletler kararlarının hükümleri dahil, herkesçe tanınan uluslararası hukuk kararlarına saygı gösterilmesi gerekliliğini teyid etmişler ve bu itibarla, ABD Yönetiminin işgal altındaki Suriye Golanı'na dair uluslararası hukukun ağır ihlalini teşkil eden ve bölgesel barış ile güvenliği tehdit eden kararını kınamışlardır. “İsrail”in Suriye'ye yönelik askeri saldırılarının istikrarı bozduğunu ve bu ülkenin egemenliği ile toprak bütünlüğünü ihlal ettiğini, ayrıca bölgedeki gerilimi tırmandırdığını değerlendirmişlerdir.

12. Suriye meselesine ilaveten, ortak ekonomik işbirliğini güçlendirmek için farklı alanlardaki üçlü eşgüdümü güçlendirme niyetini teyit etmişlerdir.

13. Bir sonraki Astana formatındaki Suriye konulu Uluslararası Toplantının en kısa sürede gerçekleştirilmesi için temsilcilerini görevlendirmede mutabık kalmışlardır.

14. İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Hasan Ruhani'nin daveti üzerine, müteakip Üçlü Zirve'yi en kısa sürede İran İslam Cumhuriyeti'nde yapmayı kararlaştırmışlardır.