Yeniden Hicreti Hatırlamak ve Yaşamak
23 Eylül 2018

Yeniden Hicreti Hatırlamak ve Yaşamak

İnsanoğlu için geleceğini şekillendirmek, daha güzel ve daha kaliteli bir hayat yaşamak hep bir ideal ve hedef olmuştur. Bu fıtri isteğin gereği insan, gayesini gerçekleştirmek için çeşitli yollara tevessül eder. Kendisinden daha güçlü olanı taklit etmek, akli veya bilimsel denemeler, beşerî veya ilahî tavsiyelere uymak ve geçmişte yaşananlardan ibret almak gibi…

Müslümanlar olarak bizler de dünya ve asıl geleceğimiz olan ahiretimizi daha güzel ve daha hayırlı bir hale getirmek için çaba ve gayret içinde olmalıyız.

İnsanlığın ve Müslümanların tarihinde iz bırakmış ve bakanlar için yeni pencereler açan olaylar, hem bugünümüzü hem de geleceğimizi doğru tasarlamak açısından önem arz eder. Yazının bulunması, kavimler göçü, Allah Rasulü Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in Mekke’den Medine’ye hicreti, İstanbul’un İslâm ile fethedilmesi, 3 Mart 1924 Hilafet’in ilga edilmesi vb. birçok vakanın iyice incelenip ibret alınması gerekir.

Yeni Hicrî yıla girdiğimiz bugünlerde, hicretin bizlere neler ifade etmesi gerektiğini hatırlamamızda fayda vardır. Zira Rabbimizin dediği gibi “hatırlatmak müminlere fayda verir.”

Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem, müşriklerin Mekke’de engelleme çabaları üzerine İslâmi davetini, çevre beldelerdeki kabilelere taşımaya başladı. Birçok kabile ile görüştükten sonra Medine (Yesrib)’den gelen bir grup ile de görüşmüş, bu grubun İslâm’ı kabul edip davete nusret vermesiyle hicret başlamış ve bu hicret, yeni bir hayatın başlangıcı ve biz Müslümanlar için tarihimize milat olmuştur.

Hicret, sabır ile taşınan davetin farklı bir merhaleye geçmesidir.

Hicret, İslâm daveti uğruna yardan, evlattan kısacası sevilen her şeyden vazgeçmektir.

Hicret, geçici dünyalık ziynetten Rabbimizin daimi nimetlerine ulaşmak için meşakkatli yollara düşmektir.

Hicret, sonu selamet yurdu olan kutlu bir yolculuktur.

Hicret, zilletten izzete uzanan bir serüvendir.

Hicret, mazlum Müslümanların artık kalkan ile korunacağı hayatın başlangıcıdır.

Hicret, İslâm’ın hayata hâkim olduğu devletin ilk adımıdır.

Hicret, kendisi ile dünyanın adalet ve merhamet ile tanıştığı toplumu inşa etme adımıdır.

Hicret, safların netleştiği, seçkin ümmetin doğduğu yürüyüştür.

Öyle ki Rabbimiz dostluk ve akrabalığı bile hicret öncesi ve sonrası diye ikiye ayırmıştır:

إِنَّ الَّذِينَ آمَنُواْ وَهَاجَرُواْ وَجَاهَدُواْ بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنفُسِهِمْ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَالَّذِينَ آوَواْ وَّنَصَرُواْ أُوْلَئِكَ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاء بَعْضٍ وَالَّذِينَ آمَنُواْ وَلَمْ يُهَاجِرُواْ مَا لَكُم مِّن وَلاَيَتِهِم مِّن شَيْءٍ حَتَّى يُهَاجِرُواْ ...

“İman edip hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve (muhacirleri) barındırıp (onlara) yardım edenler var ya, işte onlar birbirlerinin velileridir. İman edip hicret etmeyenlere gelince, hicret edinceye kadar, onların velayetleri size ait değildir…” (Enfal 72. Ayrıca Enfal 74. ve Haşr 9. ayetlere bakınız)

Evet hicret, İslâm tarihi ve Müslümanlar için bir dönüm noktası olmuş ve 1924 yılında ilga edilen İslâmi Devlet’in temelini teşkil etmiştir.

Bugün Müslümanların mustarip olduğu ekonomik, ahlaki, ilmî, sosyal vb. bütün sorunların en büyük sebebi, hicret ile başlayan İslâmi hayatın artık yaşanamamasıdır.

İslâm’ın bireysel kısmı hariç, diğer ahkâmının tatbik edilememesidir.

İslâm’ın hayat olan tarafının hayattan uzaklaştırılmış olmasıdır.

Rabbimizin emirlerine doğru hicret etmeyince, yolculuğumuz dünyevileşmiş, hedef ve gayelerimiz hep maddi bir hal almıştır.

Rabbimizin rızasına doğru hicret etmeyince, çevremizin, amirlerimizin nefsimizin rızasına doğru seyir başlamıştır.

Rabbimizin emirlerini tatbik etmek için yarışmayınca, Batılı sömürgeci kâfir devletlerin emirleri için yarışa girilmiştir.

Bu sefer ve hicretimizde ümmet olarak Rabbimizin razı ve hoşnut olacağı Medine’mizi tercih etmezsek hem dünyadaki geleceğimiz hem de ahiretimiz hüsran ve ziyan olacaktır.

Rabbimizin rızasını arayan kulları, ikinci bir Medine’ye, yeniden İslâmi bir hayata hicret etmelidirler.

İkinci İslâmi Devleti ikame ederek, ümmet bilincini yaşayarak kendilerinin ve dünyanın geleceğine yeniden iz bırakmalıdırlar…

Rabbimiz bizlere razı olduğu hicretler nasip etsin.