YENİ MİT YASA TASARISI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME
24 Şubat 2014

YENİ MİT YASA TASARISI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME

Elbette ki bir ülkenin siyasileri, akademisyenleri, medyası ve sivil toplum kuruluşları sürekli olarak gündem oluşturabilecek birtakım hususları konuşuyor ve tartışıyorsa bu toplumda, bu ülkede yolunda gitmeyen bir şeyler var demektir. Sistem kendi içerisinde birtakım sıkıntılarla karşı karşıyadır demektir. Tartışılan konuya taraf olanlar arasında ciddi anlamda maslahat çatışması var demektir. Kısacası bu tartışmalar, hızlı bir şekilde gelişen ve değişen gündem, sorunlar yumağının yansımalarıdır.

İçerisinde bulunduğumuz haftanın en önemli gündem maddesi ise Yeni MİT Yasa Tasarısı’dır. Hükümet tarafından hazırlanan ve üzerinde tartışmaların yaşandığı bu tasarı hakkında muhalefet ve taraftarlarınca sert eleştiriler yönlendirilirken hükümet tarafından ise bunun gerekli olduğu yönünde açıklamalar gelmektedir. Türkiye Cumhuriyetinde kanunların nasıl çıkartıldığı veya çıkartılması gerektiğini belirleyen anayasaya göre bu kanun tasarısı da hemen bunun öncesinde çıkartılan İnternet Yasasında olduğu gibi mecliste uzun süren tartışmaların ardından muhalefetin karşı çıkmasına rağmen parlamentoda çoğunluğa sahip olan hükümet milletvekillerinin oylarıyla kabul edilecektir.

Biz burada bu kanun tasarısının içeriğinde yer alan maddeler üzerinde değerlendirme yapmadan önce vakıası itibariyle bazı hususlara değinmek istiyoruz. Bunlar:

1- Herkes çok iyi biliyor ki Türkiye'de telefon dinlemeleri ve devletin kendi halkından olan insanlar hakkında istihbarat çalışmalarını ve imkânları ölçüsünde her türlü takibi yapması yeni değildir. Bunların tümü Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana yapılmakta olan hususlardandır.

2- Bugün kendi çıkarları açısından zararlı gördükleri için MİT yasasına karşı çıkanlar, işin sonucu kendilerine dokunmadığı Cumhuriyet tarihi boyunca bu meseleyi hiç irdelemediler. Örneğin Cumhuriyet tarihi boyunca İslâm ve Müslümanlar hakkında her türlü fişlemeyi ve istihbaratı yapan Cumhuriyetçiler ile daha düne kadar dinleme ve takip işlemlerini tüm teknik imkânları kullanarak yürüten paralel devlet, çıkarları uyuşunca birbiri ile dost olmakta ve tepki göstermektedirler!

3- Diğer yandan ise hükümet, iktidara geldiği günden bu yana akla hayale gelmedik her türlü hukuksuzluğa imza atan paralel devlet denilen yapı ile sırt sırta, omuz omuza yürürken işlerin kendi istemediği bir yöne doğru kaydığını görünce bağırıp çağırmaya, gerekli kanuni önlemleri almaya koyulmuştur.

4- Bir ülkede istihbarat çalışmalarını yürüten kurumların çokluğu, buralarda binlerce kişinin çalışıyor olması ve bu istihbarat çalışmalarının çok büyük bir bölümünün vatandaşlarına karşı yapılıyor olmasının şu anlamları vardır:

a. Bu ülkede uygulanan sistem vatandaşlar tarafından benimsenmemiştir.

b. Bu ülkenin vatandaşları yöneticilerinden memnun değildirler.

c. Devlet hiçbir surette vatandaşlarına güvenmemekte, tehlike saymaktadır.

5- Beşeri sistemlerin tümünde uygulanmakta olan kanunlar sürekli olarak yöneticinin veya iktidara sahip olan otoritenin isteklerine göre şekillendirilmektedir. Kanunların çıkartılmasında hak olanın gerçekleşmesi değil iktidara sahip olan kişi veya kişilerin istekleri, çıkarları önemlidir. Örneğin HSYK diye bilinen yapı 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandumla değiştirilmişti. Ancak 17 Aralık olaylarından sonra hükümet bu yapının kendi çıkarlarına ters düştüğünü gördüğü için hemen değiştirilmesi gerektiğine karar vermiştir.

6- Yine 17 Aralık olaylarına gelinceye kadar hükümet tarafından benimsenen politikalar nedeniyle paralel yapının her türlü dinleme, fişleme, sahte belge hazırlama ve karalama faaliyetlerine sessiz kalan hükümet, aynı türden faaliyetlerin başbakan başta olmak üzere hükümete ve AK Partiye karşı da yapıldığını öğrendiğinde son derece öfkelenmiş ve bunların üzerine gitmeye başlamıştır.

Sözün özü içerisinde bulunduğumuz günlerde yoğun olarak tartışılan ve henüz kanunlaşmamış olan MİT yasa tasarısı hakkında vakıası itibariyle söylemek istediğimiz hususlar ana hatları ile bunlardır. Bu yasa tasarısının içeriğinde yer alan maddelerin detaylarına girmeden burada sadece İstihbarat faaliyetlerine İslâmî bakış açısını ortaya koymakla bu yazıyı tamamlamak istiyorum. İstihbarat, Kur'an'ın ifadesiyle ise tecessüs faaliyeti karşısında İslâm’ın koymuş olduğu ve İslâm Devletinde uygulanan ve uygulanacak olan esaslar şunlardır:

1- İslâm, yönetimin polisiye yönetim olmasını haram kılar. İslâm Devletinde polis veya aynı işi yürüten başka bir isim altındaki organ aracılığıyla devlet başkanı (Halife) suçluları ve fasıkları cezalandırır. Otoritenin dışına çıkanları, isyankârları yola getirir, taşkınlık yapanlara karşı koyar**.**

2- Aynı şekilde İslâm, Müslümanların gizliliklerine, şeref ve haysiyetlerine, mallarına, namuslarına saldırıda bulunmayı, evlerinin mahremiyetlerinin çiğnenmesini haram kılar. Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmaktadır: لَوْ أَنَّ رَجُلاً اطَّلَعَ عَلَيْكَ بِغَيْرِ إِذْنٍ فَخَذَفْتَهُ بِحَصَاةٍ فَفَقَأْتَ عَيْنَهُ مَا كَانَ عَلَيْكَ مِنْ جُنَاحٍ "Bir kimse senin iznin olmaksızın evinin içine ve mahremlerine bakacak ve muttali olacak olur ise, sen de attığın bir çakıl taşı ile onun gözünü çıkartacak olursan bundan dolayı senin için bir vebal yoktur.” Bir başka hadiste Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmaktadır**:** مَنِ اطَّلَعَ عَلَى قَوْمٍ فِي بَيْتِهِمْ بِغَيْرِ إِذْنِهِمْ فَقَدْ حَلَّ لَهُمْ أَنْ يَفْقَئُوا عَيْنَهُ** *"*Her kim başkalarının evine onların izni olmaksızın muttali olursa, içeriyi görürse gözünü çıkartmaları onlara helâl olur.

3- İslâm ister bireyler tarafından yapılsın isterse devlet tarafından yapılsın Müslümanlara karşı tecessüsü, onları gözetmeyi, onları takip etmeyi, haberlerini inceleyip araştırmayı, Müslümanın Müslümanlara karşı casusluk yapmasını haram kılmıştır. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اجْتَنِبُوا كَثِيرًا مِنَ الظَّنِّ إِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ إِثْمٌ وَلا تَجَسَّسُوا "Ey iman edenler, zannın bir çoğundan kaçının. Çünkü zannın çoğu günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayınız." (Hucurat 12) Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem de şöyle buyurmuştur: إِيَّاكُمْ وَالظَّنَّ فَإِنَّ الظَّنَّ أَكْذَبُ الْحَدِيثِ وَلا تَحَسَّسُوا وَلا تَجَسَّسُوا وَلا تَحَاسَدُوا وَلا تَدَابَرُوا وَلا تَبَاغَضُوا وَكُونُوا عِبَادَ اللَّهِ إِخْوَانًا "Zandan kaçınınız. Çünkü zan sözün en yalanıdır. Tecessüs etmeyiniz, gizlice haber araştırmayınız. Hased etmeyiniz, birbirinize sırt çevirmeyin, birbirinize buğz etmeyiniz. Allah'ın kulları, kardeş olunuz.” Yine bir başka hadiste şöyle buyurmaktadır: يَا مَعْشَرَ مَنْ آمَنَ بِلِسَانِهِ وَلَمْ يَدْخُلِ الإيمَانُ قَلْبَهُ لا تَغْتَابُوا الْمُسْلِمِينَ وَلا تَتَّبِعُوا عَوْرَاتِهِمْ فَإِنَّهُ مَنِ اتَّبَعَ عَوْرَاتِهِمْ يَتَّبِعُ اللَّهُ عَوْرَتَهُ وَمَنْ يَتَّبِعِ اللَّهُ عَوْرَتَهُ يَفْضَحْهُ فِي بَيْتِهِ “Ey diliyle iman edip de imanın kalbine nüfuz etmediği kimseler! Müslümanların gıybetini yapmayınız. Onların gizliliklerinin ardına düşüp araştırmayınız.. Çünkü kim Müslümanların gizliliklerinin arkasına takılıp araştıracak olursa Allah da onun gizliliklerini takip eder. Allah'ın gizliliklerini takip ettiği kimse ise evinin içinde bulunsa dahi Allah onu rezil eder.

4- Ayeti kerime ve hadisi şerifler, Müslümanlara karşı casusluk yapmayı haram kıldığı gibi, Müslümanların gizliliklerini takip edip araştıranları mutlaka Allah'ın da gizliliklerini takip edip rezil edeceğini belirterek tehdit etmiştir. İşte daha dün başkalarına karşı tecessüs faaliyetlerini yürüten kimselerin bizzat kendileri bugün tecessüs faaliyeti ile karşı karşıya kalmışlar ve gizlilikleri açık edilmek istenmektedir. Şu anda kopartılan yaygaranın temel nedeni de budur.

5- Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem ister Müslüman olsun isterse gayrimüslim olsun devletin, tebaasından olan kimselerin gizli yönlerini araştırmasının toplumun ifsadına neden olacağını bildirmekte ve şöyle demektedir: إِنَّ الْأَمِيرَ إِذَا ابْتَغَى الرِّيبَةَ فِي النَّاسِ أَفْسَدَهُمْ "Emir (Halife veya yetkili kimse) insanlar arasında şüphenin peşine düşecek olursa onları ifsat etmiş olur." Ebû Davûd. Kitabu'l Edeb, Hadis No: 4889)

İşte şu anda içerisinde yaşadığımız ülkede devlet başkanından en altta var olan insanlara varıncaya kadar herkes telefonlarının, e-maillerinin, evlerinin, kısacası hayatlarının her alanının dinlendiğinden şüphe eder hale gelmiştir. Bu nedenle telefonda kadın kocasıyla, baba oğluyla, anne kızıyla, devlet dairelerinde her kademede bulunan görevliler birbirleriyle konuşmaktan çekinir hale gelmişlerdir. İşte bu anlamıyla da toplum tümüyle ifsat edilmiştir. Ve bu ifsat Cumhuriyet tarihi boyunca en fazla AK Parti iktidarı dönemindeki uygulamalarla kendisini göstermiştir.

6- İslâm, tecessüste bulunmayı yalnızca fiilen ve hükmen harbi olan kimseler ile onlarla ilişki içerisinde bulunan tebaadan kimseler hakkında caiz görmüş daha doğrusu bunun yapılmasını farz kılmıştır. Yani İslâm devletinde istihbarat çalışmalarının hedefi dar-ul İslâm’ın dışındaki diğer devletlerdir. Çünkü Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem böyle yapmıştır.

7- Burada şöyle bir itiraz ileri sürülemez: Devlet içeride çıkarmış olduğu kanunlara aykırı davranışlarda bulunan kimseleri tespit edebilmek için tecessüs faaliyetlerini yapmak zorundadır. Aksi takdirde her alanda bozulmalar meydana gelir. Örneğin ülke içerisinde uyuşturucu ticareti, kara para aklama, hırsızlık ve yolsuzluk, organize suçlar ve terör eylemleri gibi günümüz dünyasında en fazla görülen suçlara karşı devletin çalışma yapması ve bunları tespit etmesi ancak tecessüs faaliyetleri ile mümkündür. Bu türden faaliyetler yapılmadığı takdirde meydan çetelerin ve kanun dışı faaliyet gösteren kimselerin eline geçer, ülkede anarşi ve kargaşa hakim olur. Bu ve benzeri itirazlara karşı şunları söyleriz:

a- Örneğin günümüz Türkiye'sinde özellikle son yıllarda tecessüs faaliyetlerinde aklın alamayacağı kadar ileri düzeyde teknolojik gelişmelerin varlığına rağmen devlet, ne uyuşturucu faaliyetlerini, ne yolsuzlukları ve ne de bunun dışındaki diğer kanun dışı faaliyetleri durduramamıştır. Tam tersine bu türden faaliyetler geçmiş yıllara göre oransal olarak daha fazla artmıştır. Uyuşturucu tüketimi sona ermemiş tam tersine ilkokul düzeyine kadar inmiştir. Bu durum sadece Türkiye'de değil tüm dünya ülkelerinde aynı şekildedir.

b- İnsanların hayatlarının düzeltilmesi onların gizli olarak yaptıkları işlerin takip edilmesiyle gerçekleşmez. Ancak onlar üzerinde uygulanan nizamın sağlıklı, sahih olmasıyla gerçekleşir. İnsanlar üzerinde uygulanmakta olan nizam bozuk olduğu zaman ne kadar fazla kanun çıkartılırsa çıkartılsın, ne kadar etkin tecessüs faaliyeti yürütülürse yürütülsün insanların suç işlemeleri engellenemez. Çünkü sistemin bizzat kendisi suçu ve suçluyu üretmekte, teşvik etmektedir. Her yönüyle suçun işlenmesine zemin hazırlamaktadır. Şu anda Amerika, İngiltere, Fransa ve Almanya gibi dünyanın en gelişmiş ülkelerindeki suç oranları Türkiye gibi halkı Müslüman olan ülkelere oranla daha yüksektir. Zira sizin her insanın başına bir polis dikme imkânınız yoktur.

c- İslâm tarihi boyunca tecessüs faaliyetleri hususunda yukarıda anlatmış olduğumuz şer'î hükümler uygulanmış ve İslâm toplumunda suç işleme oranı binde, on binde bir oranlarıyla ifade edilmiştir. Her şeyden önce bu Allah'ın ve Rasulü’nün belirlemiş olduğu bir hükümdür, çözümdür. Meseleye bu şekilde bakılmalıdır.

Konu hakkında daha fazla bilgi için Bakınız: İslâm Devleti Anayasa Tasarı Mukaddimesi Madde: 73 Takiyyüddin en-Nebhani: İslâm’da Yönetim Nizamı: İslâm devleti polisiye devlet değildir, Takiyyüddin en-Nebhani)