Sorun, Ekonomik Krizden Daha Büyük!
11 Kasım 2021

Sorun, Ekonomik Krizden Daha Büyük!

İçinden geçtiğimiz şu günlerde belki de toplumun en önemli, en can yakıcı ve en sıcak meselesidir ekonomi. Her kimle konuşursanız konuşun, her kime dokunursanız dokunun; ekonomiden, işsizlikten, enflasyondan, fakirlikten kısacası hayat pahalılığından şikâyetçi olduğunu göreceksiniz. Tabii ki “tuzu kuru” olanlar hariç. Televizyon ekranlarında ilk haberler hep ekonomiyle ilgili. Bu konuda istatistikler, rakamlar ve sayılar veriliyor… Muhalefet partileri ekonomik sıkıntıları dile getirerek iktidarı siyaseten köşeye sıkıştırmak isterken diğer taraftan iktidar ise ekonomik sorunların sadece Türkiye ile sınırlı olmadığını, aynı zamanda küresel bir krizin söz konusu olduğunu söyleyerek işin içinden sıyrılmaya çalışıyor. Fakat burada dikkatlerden kaçmaması gereken önemli bir nokta var: halkın fakir, yoksul ve sefalet içerisinde bir hayat yaşaması hem iktidar hem de muhalefet için aslında bir şey ifade etmiyor. Her iki kesim de sadece kendi siyasi çıkarları için toplumu manipüle ediyor.

Toplum olarak köklü sorunlarımız var. Sorun sadece ekonomik değildir. Fakat başta iktidar olmak üzere iktidar partisi etrafında kümelenen onlarca cemaat ve sivil toplum kuruluşu da sanki ülkede hiçbir sorun yokmuş gibi bir algı operasyonu yürütüyorlar. İç siyasetten dış siyasete, ekonomiden eğitime varana kadar ülke dibe çöktüğü hâlde sorunların esasını tartıştırmıyorlar bile. Toplumun ahlaki bir çöküntü içerisinde olması onları ilgilendirmiyor. Halbuki güncel olayları biraz dikkatlice takip eden biri, sorunun sadece ekonomi olmadığını aynı zamanda toplumsal hayatta birçok krizin olduğunu müşahede eder. Televizyon ekranlarında her gün onlarca hadiseye şahit oluyoruz. Çocuk istismarı, kadın cinayetleri vb. olaylar bunlardan sadece birkaçı. Yine aynı zamanda TV ekranlarında yayımlanan, toplumun ahlakını bozan diziler ve filmler… Aile mefhumunu yok eden, kadını kocasına karşı isyankâr kılan ve mahremiyeti ayaklar altına alan kadın programları… ve dahası… İşte bu sayılanlar, toplumun gelmiş olduğu fikrî seviyeyi gösteren olaylardan sadece birkaçı. Toplum her geçen gün değer yargılarını yitiriyor maalesef. “İnançlı olmalı”, “ahlaklı olmalı”, “adaletli olmalı”, “cesur olmalı”, “dürüst olmalı” ve “geleceğimizin teminatı” dediğimiz evlatlarımız, deizm ve ateizme kayıyor. Ailesine ve kendi kültürüne yabancılaşıyor.

Evet, bugün bizler birçok sorunla ve krizle karşı karşıyayız. Fakat bugün belki de bu krizlerin en büyüğünü fikrî alanda yaşıyoruz. Müslümanlar olarak olayları değerlendirirken kullanmış olduğumuz İslâmi bakış açımızı kaybettik. Değerlerimizi kaybettik. Önceliklerimiz değişti. Bir zamanlar ahiret penceresinden dünyaya bakarken şimdilerde ise ahirete dünya penceresinden bakar olduk. Bunun sonucunda da sahih bakış açımızı kaybettik. Ekonomiyi, bütün meselelerimizin önüne çıkardık. Evet, ekonomik sorunların çözülmesi ve insani temel ihtiyaçların karşılanması gerçekten çok önemlidir. Ekonomik istikrarsızlık toplumu, özellikle de alt tabakayı derinden etkileyen önemli bir faktördür fakat diğer sorunları bir kenara itip sadece ekonomik sorunları ön plana çıkarmak ve bunu ana gündem maddesi yapmak doğru değildir. Mesela; bu ülkede kişi başına düşen milli gelir 100 bin dolar olsun, enflasyon oranı, işsiz, fakir ve yoksul sayısı sıfır olsun yani insanlar yarınına dair hiçbir kaygı taşımayacağı kadar ekonomik bir bolluk ve refah içerisinde olsun… Ama bunun yanında; hayatımızın her alanını münkerler kuşatmışsa, Allah’ın haram kıldıkları başta zina, faiz, kumar vb. ameller helal ve helal kıldıkları haram kılınmışsa, hatta tüm bunlardan daha da önemlisi İslâm hayatımızdan uzak ve Allah’ın indirdiği hükümler tatbik edilmiyorsa dünyanın en zengin insanı ve en zengin devleti olsanız ne fark eder? Ekonomik refaha kavuştuğumuzda üzerimize tatbik edilen, tüm kriz ve münkerlerin kaynağı olan gayri İslâmi demokratik kapitalist sistem karşısında sükût mu edeceğiz? Yöneticilerin gayri İslâmi uygulamaları karşısında sessiz mi kalacağız? İslâm şeriatı üç günden daha fazla Hilâfetsiz yaşamayı caiz görmezken, bugün 98 yıldır devletsiz yaşayan Müslümanların durumuna ne demeliyiz? Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın razı olmadığı bir hayattan bizler nasıl razı olabiliriz? Önceliklerimiz ve değerlerimiz sadece ekonomik parametreler midir, ey Müslümanlar?

Dolayısıyla dikkatleri sadece ekonomik krize çekmek doğru değildir. Ekonominin yanı sıra yukarıda zikrettiğim sorun ve krizlere de dikkat çekmek, bir o kadar önemli ve elzemdir. Bununla birlikte köklü sorunlara köklü çözümler bulmak lazım. Bunun için doğru kanaat, ölçü ve değer yargılarımıza sıkı sıkıya sarılıp, bunlarla ölçüp bunlarla yargılamalı ve bunlara göre de amel etmeliyiz. İslâm akidesi hayata bakış açımızın tek ölçüsü olmalı.