Ne Demokrasi Ne Darbe!
20 Temmuz 2017

Ne Demokrasi Ne Darbe!

Gasp edilmiş yönetimi geri almak için yapılan müstesna, ülkemizde yapılan şekilleri ile darbe asla kabul edilemez. Çünkü ülkemizde darbeleri ya laik cumhuriyeti korumak için ya da üzerimizde hâkimiyeti bulunan ülkeler bu hâkimiyetlerini kaptırmamak için yapmıştır. Her ne kadar darbelerde cumhuriyeti koruma ve demokrasiyi yeniden tesis etme bahanesi ileri sürülse de ülkemizde darbeler ikinci şıktan dolayı yapılmıştır. Yani demokrasi ve laikliği koruma filan değil sömürgeci devletlerin it dalaşıdır. Tabii ki bu ilan edilecek değil ya, laiklik tehdit altında deyiverip geçiyorlar. Bana göre Türkiye’de tüm darbeler laik düzeni korumak için değil bunun için yapılmıştır. Zira hiçbir iktidar laiklik ve demokrasi ile sorun yaşamamıştır ki iktidara darbe bunun için yapılsın. Kimse gocunmasın ama bu dediğim altmış, seksen-meksen tüm darbeler için geçerli. Çünkü demokrasi ve laiklik ile sorun yaşayan iktidarlar değil halktır. Bu yüzden asıl darbeler halka karşı yapılmıştır gizli-açık, sesli-sessiz ve küstahça. Şunu da söyleyeyim; laiklik ve cumhuriyetle derdi olanlar, mevcut düzen yoluyla iktidara talip olmaz, olanları da düzen iktidara getirmez zaten.

İş böyle olunca iktidarda bulunanlar efendilerinin hâkimiyetini kaptırmamak için darbe karşıtı kamuoyu oluşturma çabasına girerler. Darbeyi kötü göstermeye çabalarlar ama halka karşı darbe yapılınca ya mugalata yaparlar ya da darbeyi şirin göstermeye çalışırlar. Genel manada söylemiyor istisna göstererek tekrar söylüyorum Türkiye’de yaşandığı şekilleriyle darbeler kötüdür lakin yöneticiler nezdinde darbeler iyi mi kötü mü bir belirsizlik var. Darbenin iyisi kötüsü olur muymuş demeyin, yöneticiler öyle diyor. Mesela bu topraklarda en büyük darbe İslam ve Müslümanlara karşı 1923-1924’te yapılmıştır ama o iyi sayılıyor. Böyle deyince yahu o darbe değil inkılâp diyenler de var tabii. Ama bu topraklarda İslam’ı tekrar hayata hâkim kılmak isteyenler, İslami bir inkılâp yapmak isteyenler olunca terörist ilan ediliyorlar. Bir karar vermek gerekiyor artık, darbe iyi mi kötü mü, inkılâp iyi mi, kötü mü? Adamına göre veya kime karşı yapıldığına göre mi değişiyor bu şey? Evet, aynen öyle; halka karşı yapılırsa iyi, laik düzene karşı yapılırsa kötü!

Bu yüzden bazen darbecinin övüldüğünü, bazen yerildiğini görürsün, bazen devrimcinin övüldüğünü, bazen yerildiğini görürsün. Yöneticilerin açıklama ve ifadelerinden bunu anlamak çok da zor bir iş değil bence. Birkaç örnek vereyim daha iyi anlaşılsın diye. Mesela darbe kötüyse ne için hala darbe anayasası ile yönetiliyoruz, ne için yöneticiler bu yasalara bağlılık gösteriyor? Mesela Mustafa Kemal bu topraklarda darbe-inkılâp yaptığı halde neden O övülüyor? Aynısını yapan Almanlar neden yeriliyor? Yahudiler 1948’ten beri mübarek topraklarda her gün Müslümanlara darbe yapıyor ama tepkileri savma babından cılız kınamadan başka neden hiç bir şey yapılmıyor? Neden binlerce kişiyi katleden Esed zalimi terörist ilan edilmiyor da Esed’e karşı mücadele edenler terörist ilan ediliyor? Neden ılımlısı ile dost olunuyor da İslamcılarla mücadele ediliyor?..

15 Temmuz darbecileri de her ne kadar demokrasi için deseler de darbeye iktidarın “ABD güdümlü” olmasından dolayı teşebbüs ettiler. Zira iktidar demokrasiyi özümsemişken, hatta demokrasinin bekçiliğini bizzat Erdoğan üstlenmişken demokrasi tehdit altında değil ki bunun için yapılsın. Demokrasi Ak Parti iktidarında hiç olmadığı kadar güven altında. Dolayısıyla mesele sömürgeci güçlerin Türkiye’yi kendi yörüngelerine sokma meselesidir. Ancak Türkiye’de darbeler ne sebeple yapılırsa yapılsın hepsinde halk malzeme olmuş ve siyasilerden daha çok halkımız ve dinimiz zarar görmüştür. Öyle ki bütün darbeciler irticayı kendilerine bahane edip İslam’a ve Müslümanlara kinlerini kusmuşlardır. İşte ülkemizde darbeler bununla özdeşleşmiştir. Bu sebeple 15 Temmuz gecesi kalkışmayı haber alan halk yine dinine ve değerlerine bir saldırı olacağını öngörüp bu duygularla sokaklara dökülmüştür. Yoksa demokrasiyi korumak için tankların önüne yatacak, namluya göğsünü dayayacak değillerdi. Burada hemen şunu belirteyim; bırakın diniyle ters düştüğü halde halkın demokrasi için ölmesini, bizzat demokrat olan yöneticiler dahi demokrasi için canını feda etmezler. Dolayısıyla demokratlar demokrasiyi İslam’a saldırarak savunur tekbirler, tehliller getirerek değil.

Gel gör ki halkın İslami duygularla darbecilere karşı duruşu halkın ihtiyaçlarından, hissiyatından ve arzularından gafil yöneticiler tarafından tevil edilerek demokrasi mücadelesi haline dönüştürülmüştür. Allem ettiler, kallem ettiler halkın duruşunu kamuoyunda demokrasi içinmiş gibi göstermeyi başardılar. Yani bir nevi halkın zaferini çaldılar. Allah aşkına birisi söylesin o gece hangi demokrat sokaktaydı, hangi milletvekili sığınaktan sokağa çıkabilmişti, hangi sokaktaki halka bir yönetici, bakan ya da parti başkanı liderlik etmişti? Hepsi köstebek gibi bir yerlere gömülüp kalmış, darbenin başarısız olacağı anlaşılıncaya kadar kimse başını göstermemişti. Halk tekbirler getirerek, abdestleriyle tankların önüne, namlunun ucuna yürümüş ve darbecilere karşı İslami bir duruş göstererek zafer kazanmıştı ama medyanın da hokkabazlığıyla zaferimiz demokrasi zaferi, ölenlerimiz demokrasi şehidi olarak değiştiriliverdi. İşte bu da halka karşı yapılmış bir darbedir. Bu da gösteriyor ki İslami duygulara sahip olsak da henüz İslam fikri bizlerde tecessüm etmemiş, dost-düşman henüz kavranmamış ve sahih bir liderliğe ulaşamamışız.

Ben kısaca genel bir fikir vereyim, ne demokrasi ne darbe bize Hilafet lazım.

Şimdi eğer medya ve yöneticilerin bu zaferi demokrasi zaferi olarak göstermesine, İslami duygularla abdestli bir şekilde ölenlerimizi demokrasi şehidi olarak göstermesine sessiz kalır ve ben demokrasi için sokağa inmedim demezsek sukut ikrardan sayılır babından olur. Bu konuda cılız da olsa bazı sesler var elbet ama bu cılız sesi güçlendirmez ve boyun eğersek eğer ortada ne zafer kalır ne halkın başarısı. O zaman hacı amcaların abdest alarak sokağa çıkmasının, semaya yükselen tekbirlerin ve havaya kalkan şehadet parmaklarının ne önemi kalır? İşte yağmurdan kaçarken doluya tutulmak diye buna denir.

@m_muratsavas