Mısır Kıyamı Üzerine Tespitler
19 Ağustos 2013

Mısır Kıyamı Üzerine Tespitler

İslam dünyası son iki yılı aşkın süredir hareketli günler yaşıyor. Müslümanlar hemen hemen her gün bir beldede sokaklardalar. Ümmetimizin hilafetin ilgasından sonra maruz kaldığı sömürü, katliamlar, adaletsizlik ve aşağılanmışlık bu hareketliliği tetikleyen en önemli unsur. Tunus, Libya, Yemen, Suriye ve Mısır şimdiye kadar Müslümanların ayağa kalktığı yerler. Ve bu beldelerden her biri kendi siyasi vakıası, Batılı kâfirlerin ayaklanmaları yönlendirme hamleleri vs. gibi etkenlere göre birbirlerinden farklılık arz ederek seyretmekte. Fakat net olan bir şey var ki; Müslümanlar ayakta..

Biz bu yazımızda son zamanlarda hareketli günler geçiren ve gittikçe acılarımıza bir acı olarak eklenmekte olan Mısır hakkında bir iki kelam etmek isteriz. Bilindiği üzere diktatör Mübarek yönetimi 26 Ocak 2011’de başlayan ayaklanmayla devrildi. Daha sonra gerçekleşen seçimlerde Müslüman Kardeşler hareketinin kurduğu Hürriyet ve Adalet Partisi’nin adayı Dr. Muhammed Mursi cumhurbaşkanı seçildi. Ve seçilmiş bu cumhurbaşkanı 3 Temmuz 2013’de yapılan darbeyle cumhurbaşkanlığından uzaklaştırıldı. İşte bu tarihten sonra başlayan geniş çaplı kitlesel gösterilere ordunun kanlı müdahalesi gün be gün Mısır’ı biz Müslümanlar için kanayan yaraya dönüştürüyor. Ve mevzu tam da budur..

Mısır’la beraber bir kez daha gördük ki, İslami beldelerdeki yönetimler, silahlı güçler tamamen iç tehditlere göre konuşlandırılmıştır. Yanı başında 60 yıldır mübarek Filistin arzını kirleten Yahudi varlığına sesini çıkarmayan Mısır ordusu söz konusu Müslümanlar olduğunda meydanlardaki insanları taramaktan, keskin nişancılarla insanları katletmekten çekinmiyor. Mesele Müslümanlar olduğunda velev ki kuralları onlar belirlesinler kendi kurallarına dahi uymaktan acizler.

Mısır’la beraber bir kez daha gördük ki demokrasi gibi Batılı değerler Müslümanlara göre değil. Sürekli olarak demokrasiden, insan haklarından, fikir özgürlüğünden ve demokrasinin erdemlerinden dem vuran ABD, AB gibi Batılı güçler Mısır’da meydanlarda oturma eylemi yapan Müslümanların katledilmesi karşısında adeta kör ve sağır oldular. Görmezden geldiler. Mesele görmezden gelinemeyecek boyutlara ulaştığında cılız kınama açıklamaları ile yetindiler. Adeviyye ve Nahda meydanlarında toplanan kalabalıklara ordunun müdahalesi sonucu 4 binden fazla Müslüman hayatını kaybedince acil toplanan BM “taraflara itidal” çağrısında bulundu. Yani bir bütünlükte kendi putları olan demokrasi, insan hakları ve ifade hürriyetini söz konusu Müslümanlar olduğunda yemekte bir beis görmediler. Bu halleriyle fazlasıyla iki yüzlü ve alçaklar..

Mısır’la beraber bir kez daha gördük ki, bizler ümmet olarak çözümü İslam’da, İslami yol, yöntem ve metotlarda aramalıyız. Müslümanlar içerisinden kimilerinin oyunu kuralına göre oynama, tedricilik, belirli bir mesafe kat edinceye kadar demokrasi vb. gayri İslami fikirleri araç edinme gibi tezleri tamamıyla çökmüştür. Mesele Müslümanlar olunca ne demokrasi ne ifade hürriyeti geçerliliğini koruyabilmiştir. Müslümanlar olarak bu hususu dikkatle tefekkür etmeli ve gerçek değişimin nebevi hareket metodu ile olması gerektiği hususundaki nasihatlere kulak vermeliyiz.

Mısır’la beraber bir kez daha gördük ki, ülkemizde ümmetin acıları ve sıkıntıları Batılı değerlere uygunluğu ölçüsünde ilgi, alaka, kabul ve kıymet görüyor. Mısır’daki mücadele hükümet ve bir takım muhafazakâr demokrat çevrelerce bir demokrasi mücadelesi olarak görüldüğünden yüksek ilgi ve alaka gördü. Yanı başımızda yüz bini aşkın Müslüman Suriye’de katledilirken bu kadar ilgi ve alaka yoktu. Biz elbette Müslümanların acıları arasında fark görmüyoruz. Bizler için tek bir Müslümanın kanı Kâbe’nin taş taş üstüne yıkılmasından daha evladır. Lakin Mısır’a duyarlılık gösterenler, oradaki mücadeleyi ekranlara, sokaklara taşıyanlar neden Suriye’de aynı duyarlılığı ortaya koymadılar. Suriye halkı net İslami taleplere sahip olduğu için mi? Suriye halkının mücadelesinde demokrasi ve Batılı değerler namına herhangi bir çıkarım yapılamadığı için mi? Suriye kıyamı Müslümanlara Cihat, İslam Devleti, Hilafet gibi kavram ve talepleri somutlaştırdığı için mi?

Son olarak; Mısır’dan Suriye’ye ve diğer beldelerimize kadar ümmetimizin mücadelesi ve kıyamı İslam’ın izzetine susamışlığın neticesidir. Bir aşırı geçkin süredir Batının sömürgeci nüfuzu altında aşağılanan ümmetimiz artık bir isyan halindedir. Yeniden Allah için şehit olmayı, kıyam etmeyi hatırlamıştır. Bu hareketlilik Allah’ın izniyle güzel günlere gebedir. Bu hareketliliğin bazı beldelerde sömürgeci kâfirlerin entrika ve planlarıyla kısmen yönlendirilebilmiş olması bizleri aldatmasın. Su elbet yolunu bulacaktır. Dikkat edilirse kıyamların gerçekleştiği beldelerin hiçbirinde istikrar ve sükûnet sağlanabilmiş değildir. Müslümanlar tatmin olmuş değillerdir. Ve inşallah ümmetimiz bu kıyamları tamama erdirecek, Allah’ın da yardımıyla İslam’ı bir hayat nizamı olarak inşa edip gerçek çözüme erişecektir. Merhum Seyyid Kutup’un telif ettiği bir eserin ismiyle bitirelim:“İstikbal İslamındır”