Bu İttifak Müslümanların İyiliği İçin Değil!
26 Aralık 2016

Bu İttifak Müslümanların İyiliği İçin Değil!

“ABD ile Rusya arasında Suriye sahasında çok ciddi bir çatışma var” dersem ciddiye almayın. Hele hele “Türkiye ABD’ye rağmen Rusya ile sırf ekonomik çıkarları gereği yakınlaşmak zorunda kalıyor.” şeklinde kuracağım bir cümleye asla itibar etmeyin.

İnanın bunu söyleyenler var. Üstelik tutarlı, somut ve uluslararası ilişkileri de göz önünde bulundurarak tek bir kanıt sunmadan. Sadece TV kanallarının usta, dilbaz ve çok bağıran, çok bağırdıkça da pirim yapan adamların sözlerini delil göstermek ne kadar doğru?

İşte bu “Ne kadar doğru?” şeklindeki sorunun tek bir doğru cevabı var “Doğru değil yanlış!”

Yanlış yerden başlanıyor. Görülen tablo her zaman gerçeği yansıtmıyor olabilir!. Zira evinde akşam işinden geldiği zaman TV kanallarında yarımşar saat ana haber bültenini seyretmeyen var mıdır içimizde?

Peki ne işitiyor ve ne görüyoruz? Şimdi hepimizin ve hepinizin seyrettiği görüntüleri hatırlayalım ve işittiklerimizi tekrardan kodlayalım, özetleyelim. Merak etmeyin vaktinizi çok almayacağım. İşte başlıyoruz:

“Sevgili seyirciler, ABD, Suriye’de terör örgütü IŞİD’e silah yardımı yaparak Türkiye’nin Fırat Kalkanı operasyonuna darbe vurmaya çalışıyor”

Bir tane daha…

“Tayyip Erdoğan bugün muhtarlar toplantısında Batı’ya sert çıktı:Terör örgütlerine arka çıkmaktan vazgeçin.”

“Fırat kalkanı 122. gününde ve şu ana dek ÖSO, elemanlarıyla El-Bab’a kadar ilerlemeyi başardı.”

“Rejim ve İran milisleri Halep’ten sivillerin tahliye konvoyuna saldırdı. 20’ye yakın sivil yaşamını yitirdi.”

“Türkiye’den askeri bir heyet Rus Savunma Bakanlarıyla görüşmek üzere Rusya’nın başkenti Moskova’da bir toplantı icra etti.”

Evet tüm bu cümleler bize şu fikirleri veriyor değil mi?

ABD Türkiye’nin Suriye içlerine kadar girmesinden rahatsız ve Fırat Kalkanı operasyonuna karşı duruyor.

Batı teröre destek veriyor, bu durumda Suriye sahasında yer almaları terörü güçlendirecektir.

ABD ve Rusya iki ezeli düşman ve Rusya Türkiye gibi bir ABD müttefiki ülkeyi de arkasına alarak Suriye sahasında etkin roller icra ediyor…

İran ABD ile olan düşmanlığından ötürü ABD’nin düşmanı Rusya ile yakınlaşıyor…

ABD kendi iç siyasetiyle meşgul iken Suriye meselesinde Türkiye’nin tarafında olmaya yanaşmadığından, Türkiye de tercihini Rusya’dan taraf kullandı…

Aslında Medyanın etkin rolüyle bir noktada algılar o şekilde inşa ediliyor diyebilirim. Fakat işin doğrusu şu… Ülkeler arasındaki ilişkiler politik söylemlerle çoğunlukla ölçülmez. Hatta diyebilirim çok az etkisi vardır. Politik, sert demeçler çoğunlukla İç politika malzemesi yapılır ve halkın desteği kazanılsın diyedir. Bu paragraf küçük bir not olarak kalsın, bir kez daha hatırlayacağız.

Gelelim esas meselemize ve madalyonun öteki yüzüne…

Gerçekten ABD Fırat Kalkanı operasyonuna karşı mı?

Gerçekten ABD ve Rusya Suriye sahasında iki ayrı kulvarda mı yer alıyor?

Gerçekten Türkiye sadece ekonomik kaygılardan ötürü mü Rusya ile yakınlaşıyor?

Ve…

Gerçekten İran hala ABD’yi bir şeytan olarak görüyor mu?

Tüm bu sorular kanıta muhtaç sanal yalanlar… Neden sanal? Çünkü tamamen birer ‘iddia’ ve kişisel kanaatlerden ibaret.

Sonuç?

1- Türkiye, Rusya, İran ve Esat dörtlüsü ABD ile eşgüdümlü ve ortak stratejik hedefler için çalışmaktadır. ABD fikir babalarıdır.

2- Fırat kalkanı operasyonu ABD’nin talimatıyla yapılmaktadır. Amaç ise Halep’te muhalefeti zayıflatarak ABD’nin elini güçlendirmektir. ABD’nin terör örgütlerine yardım ettiği haberleri ise gerçeği yansıtmakla birlikte asıl amaç ABD’nin bu üçlü (Türkiye-İran-Rusya) koalisyonda bulunmadığına kamuoyunu ikna etme çabasıdır.

3- Rusya ve ABD ise iki farklı muhalif güç değil, ortak güçtür. Gelecekteki Suriye’nin inşasında (inşallah onların dediği gibi olmaz) pay sahipleridir. Küfrün Müslümanların aleyhine tek millet olduklarının yegâne kanıtıdır.

4- İran ABD’yi bir şeytan olarak görmemektedir. Her iki zalim güç Firavuna taş çıkartmaktadır.

Düşüncelerimi neden mi bu dört maddede özetledim?

Sabırla takip ederseniz sonuca beraber ulaşabiliriz. Öncelikle ülkelerin politik söylemleri 3 ana çerçevede şekillenir, onu söyleyeyim. Bunlar sabit unsurlar, değişken unsurlar ve zamanlamadır.

Sabit unsur derken şunu kastediyorum. Örneğin ABD, 11 Eylül 2002 saldırısı sonrasında Rusya ile “Teröre karşı!/İslam’a karşı” ittifak içine girmiştir. Bu değişmeyen sabit bir unsurdur. Rusya bu çerçevede, Kuzey Atlantik konseyine aktif katılımı sayesinde, NATO ve ABD ile istihbarat dahil her türlü işbirliğinin aktif bileşeni olmuştur.

Değişken unsur derken, Rusya’nın ABD ile değişmeyen İslam karşıtlığı noktasındaki duruşunun dışındaki her konuyu kastediyorum. Bunlar Avrasya politikası, enerji politikası ve yakın çevre politikasındaki etkisiz değişken politikalarıdır. İşte şimdi yukarıda hatırlayacağız dediğim cümleyi buraya eklemleyebilirsiniz.

Ancak dikkat edilmesi gereken esas nokta şu: Tüm bu değişkenler çoğunlukla menfaat ekseninde ABD’nin lehine gelişmektedir. Örneğin Kırım’ın ilhakı ve Ukrayna krizinde ABD’nin sessiz kalması karşılığında, Suriye hesaplarında ABD ile ortak hareket etmesine Rusya’yı mecbur bırakmıştır.

Siyasi hesaplarda zaman unsuru kesinlikle yanıltıcıdır. Çünkü bir zaman diliminde bir ülkenin gerçekleştirdiği hamle, bir sonraki yapılacak başka bir hamlenin zemini olabilir. Örneğin Rusya’nın Halep katliamına lojistik ve hava desteği sağlamasının akabinde ABD, müttefiki Türkiye ile birlikte Fırat Kalkanı Harekatı’na zemin oluşturmuştur. Bu durum, Suriye’de savaşan Şam’ın fethi İttifakı’nın zayıflaması için her iki ülkenin ittifakla gerçekleştirdiği zamanlı bir projeye dönüşmüştür ki öyle de oldu.

Hâsılı, katliam tarihindeki “Rus Ayısı” imajı, engin soykırım tecrübesi ve teröre! -gerçekte İslam’a- karşı amansız düşmanlığı ve duyarlılığı ABD ile partner olmasına gerekçe olmasına yeter de artar bile.

Fırat Kalkanı Operasyonu’nda Türkiye’nin rolünün ABD tarafından belirlendiğine gelince, bu su götürmez somut bir gerçekliktir.

Neden mi?

Genişletilmiş Ortadoğu politikasında ABD’nin yanı başında kim vardı?

Irak savaşında ABD için hayati önemdeki İncirlik üssünü kim açtı?

Teröre karşı Stratejik Ortağımız ve Stratejik Müttefikimiz kim?

Kurulduğu günden beri R. Tayyip Erdoğan hükümetinin arkasında kim durdu?

AKP iktidarına her şart ve koşulda koşulsuz destekleyen ve belini sıvazlayan kim?

Tüm bu soruların cevabı ABD’dir.

Hal böyle iken Suriye politikasında ve Türkiye’nin siyasi hesaplarında en iyi ve en sadık dostu Türkiye’yi Rusya’ya kaptıracak göz var mı Amerika’da…

Olsa olsa şöyle denir: ABD, Rusya’ya bir rol biçti ve bu rolün jeopolitik hesaplarında güçlü bir müttefikin yer alması kaçınılmazdır. Üstelik de sadık ve arkadan vurmayacak bir uşak yönetim.

2015 yılında, ABD ile ilişkilerin zirve yaptığı bir dönemde Türkiye’nin Rusya ve İran’la ortak istihbarat paylaşımı merkezinde yer alması ve bu merkezin Bağdat’ta kurulması, üstelik de tüm bu olup bitenlerin ABD’nin bilgisi dışında olması ve ABD’nin pasif bırakılması mantıklı geliyor mu size? Ki Bağdat hükümetinin Amerika’nın sadık uşağı olduğu güneş gibi ortadadır.

Sahi en son Türkiye tarafından uzaya fırlatılan Göktürk uydusu istihbaratı kime toplayacak dersiniz! (bu da ayrı bir not)

Son hususa gelince; İran ABD uşağıdır. Suriye hesaplarında Esat için can suyu olsun diye ABD tarafından ayartılmaktadır, başkası değil. ABD, düştüğü Suriye çıkmazından çıkmak istediği zaman İran’a verdiği rolü geri çekecektir veya şöyle diyelim: Suriye’de zulme ve aşağılık kâfir ordulara karşı savaşan muhlis Müslümanlar, türlü entrikalar ve siyasi oyunlarla ne zaman kandırılabilir ve İslam’ın fikri ve siyasi anlamda iktidarı engellenebilirse o zaman!

Peki, tüm bunlar yani Halepçilik oyunları ne için?

Oysa Halep’te oyun yok. Gerçek var.

Tüm bu katliamlar, siyasi oyunlar, medya manipülasyonları, Müslümanların sessizliği, Halep çıkmazındaki duruş kaymaları, duygu törpülemeleri, suni operasyonlar, un, antibiyotik, çadır hesapları, koridor açmazları ve provokasyonları ne için?

Çözüm ne? Çözüm, Müslümanların güçlü ordularının teşvik edilmesi…

Onun da önünde Hükümetimizin Robokopları, stratejik müttefiğimizin boykotları var!

Ancak onun da üstünde Allah Subhanehu ve Teâlâ var.