BİZ BU DELİKTEN DAHA ÖNCE ISIRILDIK
05 Ekim 2016

BİZ BU DELİKTEN DAHA ÖNCE ISIRILDIK

Popülizm Fransızca kökenli “populisme” kelimesinden Türkçemize girmiş bir kelimedir. Türk Dil Kurumu bu kelimeyi “Politik durumu dramatize ederek halkın ilgisini uyandırmak amacıyla yapılan politika ve halk yardakçılığı” olarak anlamlandırmıştır.

Ne yazık ki dünden bugüne tüm yöneticilerimiz bu popülist elbiseyi kuşanmış, en zor şartları halka; onların istediği hususları, onların gönüllerindekilere tercüman olacak sloganlarla kabul ettirmişlerdir. Ancak halkın arzuları hiçbir zaman yerine gelmemiş, gönüllere ne ferahlık ne de bir nebze su serpilmiştir.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da popülizmin erbabı hatta ustasıdır. Yaklaşık iki buçuk ay önce Lozan'ın 93. yıl dönümüne tekabül eden 23 Temmuz 2016 tarihinde: “Bu antlaşma, yeni kurulan devletimizin tapusu niteliğindedir.” demiş yeni kurulan cumhuriyet hakkında “Milli irade ve demokrasi olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti’nin sahip olduğu temel ilkelerin değeri, bugünlerde çok daha iyi anlaşılmaktadır.” ifadelerini de kullanmıştı.

Geçenlerde Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenen 27’nci Muhtarlar Toplantısı’nda ise darbe girişimine ilişkin Lozan hatırlatması yaparak, “15 Temmuz Türk milletinin ikinci bir Kurtuluş Savaşı’dır bunu böyle bilelim. 1920’de bize Sevr’i gösterdiler, 1923’te Lozan’a razı ettiler. Birileri bize Lozan’ı zafer diye yutturmaya çalıştılar.” İfadelerini kullanmıştır. Bu ifadelerine ilaveten 15 Temmuz kalkışmasını bir anlamda Kurtuluş Savaşı günleri ile özdeşleştirerek “Türkiye örtülü bir işgal girişimiyle karşı karşıya kaldı.” demiştir.

Ne demişler “Şecaat arz ederken merd-i kıpti sirkatin söyler.” Varın bu sözü siz yorumlayın. Ben gerçekte Lozan’ın ne ifade ettiğini söyleyemeyenler adına söyleyeyim.

Bilindiği üzere Lozan antlaşması 24 Temmuz 1923’te İsviçre’nin Lozan şehrinde İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Romanya, Yunanistan, Yugoslavya, Bulgaristan, Belçika, Portekiz temsilcileri ve Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcileri arasında Leman gölündeki Beau-Rivage Palace’ta imzalanıp 6 Ağustos 1924 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Gerek Kemalist laik zümre gerekse muhafazakâr İslâmî kesim Lozan’ın ne manaya geldiğini gayet açık ve net bilmektedir. Lozan gerçek anlamda ümmetin devletinin yok edilişi ve İslâm coğrafyasında ulus devlet anlayışının yerleşmesi, İslâm’ın hayattan koparılıp atıldığı antlaşmanın adıdır.

Lozan, dualarla açılan mecliste Parlamenter Sistem eliyle İngiltere’nin hükmetmesinin adıdır.

Yüz yıla yakın bir zamandır İslâm’dan bahsedip gâvur fikirleriyle yönetmenin adıdır Lozan.

İslâm hukukunun rafa kalkıp ne idiği belirsiz Batı hukukunun Müslümanlara tatbik edilmesinin adıdır Lozan... Kısacası hezimetin diğer bir adıdır Lozan…

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan konuşmasında ileri hedeflerden bahsetmekte, 2023, 2053, 2071 projelerini dile getirmektedir. Bunlarla bir diriliş ruhuna atıfta bulunmaktadır. Ne de olsa halk İslâmlarını istemekte eski izzetli günlerini geri döndürecek liderler beklemektedir. Biz biliyoruz ki ne hükümet ne de cumhurbaşkanı asla İslâm’la hükmetmez ve İslâm’ın devlet eliyle hayat bulacağı kulvara girmesine de asla razı olmaz. Bunu daha önce kurmaylarından Salih Kapusuz dile getirmişti. O zamanlar “İktidar olduk ancak muktedir olamadık.” lafızlarına sığınılan zamanlardı. Buna rağmen Salih Kapusuz Erkan Tan’ın programında bir seyircinin “Şeriatı getireceksiniz. Yargıyı da teslim aldınız.” yorumuna karşılık şunları söylüyordu:

Efendim bir ülkede siz iktidar olmasanız, sizin zihninizi okumaya kalksalar, bu tip iddialarda bulunabilirler. Siz iktidar olmuşsunuz. Sekiz yıldır iktidardayız… Biz iktidarda mıyız? İktidardayız. Yerel yönetimlerde iktidarda mıyız? İktidardayız. Kural dışı, kanun dışı, demokrasi dışı bir davranışımız oldu mu? Avrupa Birliği sürecinde en ciddi adımları biz attık, reformlar konusunda en ciddi gayreti biz orta yere koyduk.

Devam eden konuşmasında ise Kapusuz şu cümlelere yer veriyor: “Diyebilirsiniz ki sizin kafanızda böyle bir şey var. İktidara gelirseniz yapacaksınız. İktidara geldik, iktidarda yapmıyorsak ne zaman yapacağız bunları?”

O gün ile bugün arasında konumlarında herhangi bir değişiklik söz konusu değildir. Nitekim M. Ali Şahin hâlâ “Hilâfetçi değiliz, Cumhuriyetçiyiz.” demektedir.

Bunlarla birlikte şimdiki popülist senaryo Müslümanlara başkanlık sistemi ile ilgili fısıltılar yayıp onunla İslâmlaşma yolunda yeni aşamalar kat edileceğini söylemektir.

Hülasa; Müslümanlar için ister İngiliz parlamenter sistemiyle İngiltere tarafından sömürülüp İslâm’dan uzaklaştırılalım ister ABD’nin başkanlık sistemi ile bu iş görülsün fark etmez. Bize göre ikisi de İslâm dışıdır. İkisi de küfürdür. Biz İslâmımızı istiyoruz. Onu tatbik edecek Hilâfet’i istiyoruz.

Rasul SallAllahu Aleyhi ve Sellem’den Muaz RadiyAllahu Anh’ı Yemen’e vali gönderdiğinde şöyle dediği rivayet edilmiştir:كَيْفَ تَقْضِي إِنْ عَرَضَ لَكَ قَضَاءٌ؟ قَالَ: أَقْضِي بِكِتَابِ اللَّهِ، قَالَ: فَإِنْ لَمْ يَكُنْ فِي كِتَابِ اللَّهِ؟ قَالَ: فَسُنَّةِ رَسُولِ اللَّهِ ، قَالَ: فَإِنْ لَمْ يَكُنْ فِي سُنَّةِ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ؟ قَالَ: أَجْتَهِدُ رَأْيِي وَلاَ آلُو. قَالَ: فَضَرَبَ صَدْرِي فَقَالَ: الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي وَفَّقَ رَسُولَ رَسُولِ اللَّهِ لِمَا يُرْضِي رَسُولَهُ “Sana bir mesele getirildiğinde nasıl hükmedeceksin? Dedi ki: Allah’ın Kitabı ile hükmederim. Dedi ki: Ya Allah’ın Kitabı’nda yoksa? Dedi ki: Rasul’ün Sünneti ile (hükmederim). Rasulullah’ın Sünneti’nde de yoksa? Dedi ki: Kendi görüşümle içtihat etmeden bırakmam. Dedi ki: Göğsüme vurdu ve dedi ki: Allah’ın Rasulü’nün elçisini Rasulü’nün razı olduğuna muvaffak kılan Allah’a hamdolsun.” (Ahmed, Tırmizi, Darimi ve Ebû Davud)

Evet, popülizmi bırakalım da gerçekleri konuşalım;

Gerçek bir Müslüman gibi söyle!

Gerçek bir Rizeli gibi söyle!

Gerçek bir Kasımpaşalı gibi söyle!

Allah aşkına neyle hükmedeceksin, sen onu söyle!

Kurtuluş Sevinç