Batı’ya (Kapitalizm’e) Ait Her Şeye ‘Lâ’ Deyin
16 Şubat 2017

Batı’ya (Kapitalizm’e) Ait Her Şeye ‘Lâ’ Deyin

Hiç şüphesiz ki, belirli bir akideden ortaya çıkmış ideolojilerin, bekası, hâkim oldukları toplumun üzerinde tenfizi ve bunu başka toplumlara yayılmak için takip ettikleri değişmeyen metotları vardır. Zira akidesini koruma, uygulama ve yayma metodu olmayan bir fikir, insanları etrafında toplamaya güç yettirebilecek lider bir fikir olma vasfına sahip olamaz. O fikir insanlar arasında bağ olabilecek güce sahip olamayan “düşük” ya da “dar” bir fikir olmaktan öteye gidemez. Günümüzde ise ideolojik fikir ancak Sosyalizm, Kapitalizm ve İslam’dır.

Bir fikrin ideolojik bir fikir olabilmesi için ise onun koruma uygulama ve yayma metodunun olması gerekir. Bu yazımızda Sosyalizm’i atlayarak Kapitalizm ve İslam ideolojisinin bir toplumdan diğer bir topluma yayılma metodunu ele alacağız. Çünkü Sosyalizm çok kısa süren ömrüyle kendi kendini çürüterek insanlık üzerinde etkili olamamış bir ideolojidir.

Kapitalizm’e gelince, yaklaşık 200 yıl kadar önce ortaya çıkmıştır. Sosyalizm kadar kısa olmasa da Kapitalizm’in de artık son günlerini yaşadığını ve ecel vaktinin geldiğini görmekteyiz. Nitekim her an farklı farklı yerlerden açık vermesine rağmen, halkları ve milletleri iki asırdan uzun bir süre bir arada tutmaya güç yetirebilmiş, ancak sona yaklaşmıştır. İki insan ömrü kadar uzun olsa da, o da aciz olan insanoğlunun icat ettiği ve yine kendisi gibi aciz olan bir fikirdir. Zira bir nizamının olması, onun sahih bir ideoloji olduğunu göstermez. Neredeyse bütün ülkelerde uygulanıyor olması, hatta insanlar üzerinde şuan için uygulanan tek ideoloji olması, bu gerçeği değiştirmemektedir. Açıkçası akidesinin, nizamının ve metodunun fasitliği, kendini ifşa ederek bizlere de çok iş bırakmamıştır.

Dini hayat sahasından çıkaran akidesiyle, bir ütopyadan öteye gidemeyen demokrasisiyle ve toplumlar üzerinde hâkim olmak, onlara baş eğdirmek için sömürgeciliğiyle ortaya çıkan bu ideoloji, elbette yok olmaya mahkûmdur.

Evet, batıl olan bu Kapitalist fikrin bekası için takip etiği fikrini başka toplumlara taşıma metodunu ele alacağımızı söylemiştik. Çok uzaklara gitmeden, içinde bulunduğumuz coğrafyaya kısa bir göz atmamız yeterli olacaktır. Özellikle halkı Müslüman olan toplumlarda uyguladığı metodunun ne denli iğrenç ve fasit olduğunu en belirgin haliyle görmekteyiz.

Peki, “Kapitalizmin yayılma metodu nedir?” diye sorduğumuzda, karşımıza çıkacak ilk cevap elbette ‘sömürgecilik’ olacaktır.

Türlü tuzaklarla, kirli oyunlarla, milyonlarca masum insanın kanını döken Kapitalizm…

Sahip olduğu toprakları elinden gitmesin diye, halkın kendi içinden seçtiği uşak yöneticileriyle sömürgesine hız kesmeden devam eden Kapitalizm…

Yer altı ve yer üstü zenginliklerini köküne kadar kurutarak halkları kendine boyun eğdirerek sömüren Kapitalizm…

80 milyon insanın yaşadığı ve çalışıp didindiği bir ülkede, milli gelirin sadece bir elin parmakları kadar sayıdaki insanın elinde servetin bir devlet haline geldiği Kapitalizm…

Yani Halkının %90’ının yoksulluk sınırında olmasının adıdır, Kapitalizm…

İşte sömürge zihniyetine sahip bu fikir, halkları kendisine düşman etmiştir. Zaten Sahih olmayan bir ideolojiden başka ne beklenir ki! Batılı sömürgecilerin “Ortadoğu’’ diye tarif ettiği yerde Müslüman halkların ayaklanması ve yine Müslümanların Batı ülkelerinin tamamına istinasız olarak başkaldırmaları, onlara karşı kin ve nefret beslemeleri, “bu sömürüye artık boyun eğmeyeceğiz’’ diyerek başlattıkları “İslam Baharı” (kimileri “Arap Baharı” dese de) ve Suriye’de devam eden inkılabi oluşum, Kapitalizm’in sonunu getirmek üzeredir inşallah.

Hâlbuki bir ideoloji ancak akidesi, nizamı ve metodu ile aklı ikna ettiği, kalbi tatmin ettiği ve insan fıtratına uygun olduğu müddetçe sahih ve kâmil bir ideoloji olabilir. Ancak böyle bir ideoloji, halkları ve milletleri asırlar boyu, hatta doğru uygulandığı müddetçe kıyamete kadar bir arada tutabilir. Böyle bir ideoloji ise ancak insanı, hayatı ve kâinatı, öncesini ve sonrasını bilen bir yaratıcı tarafından olursa mümkün olur. Çünkü yarattığını en iyi bilen ve tanıyan, yine O’dur…

İşte bu ideolojinin adı, İslam’dır…

İşte bu yüzden İslam, bir devlet olarak ortaya çıkıp insanlığı bir rahmet olarak kucakladığı o ilk günden, 19. Asrın ortalarına kadar varlığını devam ettirmiştir. 14 asır süren bu liderliğinin önünde hiçbir engel duramamış, aksine onu tanımaya başlayan insanlık, fevç fevç ona koşarak gerçek izzet ve şerefine kavuşmuştur. Çok kısa sürede dünyanın üçte birine hükmeden bir devlet olmuştur. Evrensel bir din olma özelliğine sahip olan bu ideolojiyi sahiplenen insanlar, ondan aldıkları güçle dünyaya meydan okumuşlardır.

Uyduruk tarih kitapları ise O’nu, zorbalık ve canilikle, yalan yanlış, aslı astarı olmayan iftiralar ile karalamaya çalıştılarsa da bunu başaramamışlardır. Böylesine görkemli, onurlu, şanlı ve şerefli bir tarihi yok etmeleri elbette mümkün değildi. Ve insanlık o asil günlerine tekrar dönmeyi arzulamaktadır. Özellikle son zamanlarda siyasi, ekonomik ve ahlaki olarak devrim yaşayan toplum! Kapitalizmin sebep olduğu bu zilletten kurtaracak olan nübüvvet metodu üzere Râşidî bir Hilafet Devleti’ni arzulamaktadır.

Çünkü İslam, oryantalistlerin anlattıkları gibi vahşice katliamlar yaparak sahip olduğu toprakları yağmalayarak başarı kazanmamıştır.

Düşmanlarını şaşkına çeviren bu başarısının asıl sebebi, onun herhangi bir istila ve işgal hareketi olmadığıdır. Aksine o maddi nedenlerden ziyade, vahyin ışığında bir tebliğ ve davet hareketidir. O, İslam’ın bir toplumdan diğer bir toluma taşıma ve yayma metodudur. İslam etnik, dinî, kültürel ve ekonomik yapısı birbirlerinden çok farklı olan toplumları kucaklayarak barındırabilmekteydi. Çünkü o bir fetih hareketiydi… O, cihat yoluyla fethettiği halkları kendine düşman eden bir sömürge ve istila hareketi olmayıp aksine, idaresine aldığı toplumu kendine hayran bırakarak, insanların gönüllerini fetheden mukaddes bir dindir.

İşte bunun için diyoruz ki, “Ey Kapitalizm, takke düştü kel göründü.’’ Ancak iki insan ömrü kadar olan kısacık ömrün bitti-bitecek…

Ve ey Müslümanlar bu sömürüye artık boyun eğmeyin, çaresizlikten ve mecburiyettenmiş gibi denize düşüp yılana sarılmayın…

Kapitalizm’e ve Batı’ya ait her ne varsa hepsine ‘Lâ’

**Biz sadece Nübüvvet metodu üzere Raşidî Hilafet istiyoruz’’ deyin…