Yargıtay Üyesi’nden Hükumete: "Allah’tan bile korkmamanızın hayreti içerisindeyim!"
12 Aralık 2018

Yargıtay Üyesi’nden Hükumete: "Allah’tan bile korkmamanızın hayreti içerisindeyim!"

www.hukukmedeniyeti.org

Köklü Değişim Medya

Yargıtay üyesi Abdullah Yaman; “Adaletin bekası mı, bekanın adaleti mi?” başlıklı bir makalesinde; “FETÖ” ile mücadele adı altında yürütülen operasyonları ve Ak Parti hükumetinin bekasını sağlamak için nasıl bir “adalet” anlayışı olduğunun fotoğrafını çekiyor.

www.hukukmedeniyeti.org sitesinde makaleleri yayımlanan Yaman, öncelikle çocuklarının yargı süreci ile ilgili gelen sorulara cevap veriyor. Daha sonra “FETÖ” ile mücadele adı altında yürütülen haksız, hukuksuz ve adaletsiz uygulamalar için; “Her daim adaletle hükmedin” diyen Allah’tan bile korkmamanızın hayreti içerisindeyim”diyor.

Ak Parti hükumetine de emekliliğin keyfini süremeyeceklerine dair uyarıda bulunan Yaman;
“ne istediniz de vermedik” diye itirafta bulunduğunuz, okullarına devlet arazilerini peşkeş çektiğiniz, Türkçe olimpiyat müsamerelerinde gözyaşı döktüğünüz, yetmedi o anları ölümsüzleştirmek için adlarına hatıra para bastığınız bu örgütle ilgili sizden hiç hesap sormadan emekliliğini keyfini yaşatacaklarını mı zannediyorsunuz?" diyor.

Yargıtay üyesi Abdullah Yaman’ın işte o makalesi…

Sayfayı özel meselelerin dile getirildiği bir mecraya dönüştürmemek için elimden geleni yapıyorum. Ne var ki, sürekli muhatap olduğum “çocuklarının durumu ne oldu” sorularına teker teker cevap vermekten bıktığım için bu yazıyı kaleme aldım…

Yaklaşık iki yıldır açıkta bekleyen büyük oğlumla ilgili lakaytsızlık devam etmekte… Savcılığın verdiği takipsizlik kararı, İçişlerinin rehin alma operasyonuna en ufak bir etkide bulunmadı, maalesef…
Kendisiyle ilgili hiçbir itham bulunmamasına rağmen sırf kardeşi açıkta bekliyor diye ilişiği kesilen küçük oğlumla ilgili açmış olduğumuz yürütmeyi durdurma talepli davanın ilk aşaması retle sonuçlandı… Sabah akşam yer değiştirme kararnamelerinin çıktığı bir ortamda sürülmeyi göze alan bir hakim heyetine denk gelememenin talihsizliğini yaşadık…

Sağ olsun bazı dostların “çocuklarının durumunu devletin tepesine iletelim orası halleder” teklifleriyle karşılaşmadım değil… Sıradan bir polis memuru işinin bile Cumhurbaşkanlığı üzerinden halledilmesine prensip olarak karşı çıktığım için “evet” diyemedim… Kaldı ki, adaletsizlik selinin önünden bir iki kütük kapmışsın, ne fayda…

Bu arada evimin usulsüz bir şekilde aranmış olmasına karşı tazminat davası açmak istedim ancak Yargının “altın çağını” yaşadığı bir dönemde, hissemize bronz bile düşmeyeceği endişesiyle yutkunmakla geçiştirdik…
Özetle, memleketin adalet manzarasında hissemize düşen bu…

Bir kısmınız “öyleyse sen niye halen bu mekanizmanın içerisindesin” diye sorabilirsiniz… "Çekip gitmeyi" yabana atmıyorum… “Madem sonuca etkili olamıyorsun bari dişlinin bir parçası olma” diye iç hesaplaşması geçirmiyor değilim…

İstişarede bulunduğum aile efradının “iyi ama emekli olursan seni bir gün bile dışarda tutmazlar” motivasyonuyla devam demekten başka çare bulamadık, maalesef…

EYY, KONJONKTÜREL MUKTEDİRLER !!!

An itibarıyla tüm devlet gücüne hakim olmaktan ötürü, en masumunu FETÖ’cü yapabileceğiniz gibi en ala FETÖ’cüye şefaat edip payelendirebilirsiniz de… Orta yerde size hesap soracak hiçbir unsur bırakmadığınız için yaptığınız her şeyin nefsinize doğru gösterilmesi kadar doğal bir şey olamaz…

Zaman zaman, İsrail’e, AB’ye ve hatta ABD’ye bile posta koyduğunuz için insanlar sizi hayranlıkla izlemekte… O da çok mu? Bense “Her daim adaletle hükmedin” diyen Allah’tan bile korkmamanızın hayreti içerisindeyim...

Düşünebiliyor musunuz, vazifesi olmadığı halde "cemaatin" en güçlü dönemlerinde bile onların bu memleket için ne denli tehlikeli olduğuna dair yazılar yazan bir insanı iltisak miltisak ayağıyla itibarsızlaştıracaksınız…

Peki ya “ne istediniz de vermedik” diye itirafta bulunduğunuz, okullarına devlet arazilerini peşkeş çektiğiniz, Türkçe olimpiyat müsamerelerinde gözyaşı döktüğünüz, yetmedi o anları ölümsüzleştirmek için adlarına hatıra para bastığınız bu örgütle ilgili sizden hiç hesap sormadan emekliliğini keyfini yaşatacaklarını mı zannediyorsunuz?
Şu ana dek gücü temsil ettiğiniz için size an ala şekilde biat eden mikroplar, bağışıklık sisteminizin çökmesini gözetmekte… Bünyenizin zayıflık gösterdiği bir anda aktive olup, sizi içten çökerteceklerinden en ufak bir şüphe duymuyorum…

FETÖ’den cezalandırılmaya elverişlilik kriterlerinin tümü sizin zamanınızda belirlendi… Mucidi olduğunuz kantar, gün gelip sizi tarttığında itiraz hakkınız kalır mı bilemem…
Hak'la, adaletle, hukukla müttefik olmanın bereketi yerine; dünyevi kazanca odaklı ittifaklardan çare aradınız…
Bir beka meselesi yaşadığımız doğrudur… Lakin o beka işgal edilen pozisyonların muhafazasıyla değil adaletin ikamesiyle devam ettirilebilir...

An itibarıyla sizi siz yapan değerlerden ve onlardan ötürü size değer atfeden insanlardan yalnızlaştırma operasyonu başarıyla tamamlandı…

Gelinen aşamada FETÖ’cüler ya da FETÖ’cü diye itibarsızlaştırdığınız insanlarla benzer akıbeti paylaşmamak için önünüzde yalnızca iki seçenek kaldı:

Ya hayat boyu iktidarda kalarak dokunulmazlık zırhını ilelebet devam ettirecek, ya da FETÖ’ye yardım yataklıkta bulunanlara toplu af çıkarıp bizzat kendi istikbalinizi garanti altına alacaksınız…

İlkinin elinizde olmadığını biliyorum… İkincisini nasıl ne yüzle gerçekleştirirsiniz, akıldanenizlere sorarsınız…
İşin kul hakkına tekabül eden uhrevi boyutunu abesle iştigal gördüğümden yazmayacağım bile...

Abdullah Yaman- Yargıtay Üyesi

9.12.2018

http://www.hukukmedeniyeti.org/haber/19662/adaletin-bekasi-mi-bekanin-adaleti-mi/