Muhacirler Gönüllü Dönmek İstemiş
24 Ağustos 2019

Muhacirler Gönüllü Dönmek İstemiş

Köklü Değişim Medya

Köklü Değişim Medya

Fahrettin Altun, medyaya yansıyan 'Türkiye'nin Suriyeli sığınmacıları sınırdışı ettiği' ve 'geri dönmeye çalışan bir sığınmacının keskin nişancı tarafından öldürüldüğü' iddialarını kaleme aldığı makalede yanıtladı. Makalesinde Hişam Muhammed ve Hani Hilal’in kendi istekleri ile Suriye’ye döndüğünü ifade etmesi tatminkâr bir cevap olmazken, mevcut durumları incelendiğinde muhacirlerin buna zorlandıkları fikri ağır basıyor. Ayrıca Altun’un Türkiye’de çok zor şartlarda yaşam mücadelesi veren ve fırsatçılar tarafından asgari ücretin yarısına çalıştırılan muhacirlere 40 milyar dolar harcandığını tekrar etmesi gözlemlenen durumla bağdaşmıyor.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, ABD merkezli Foreign Policy için Türkiye’nin Suriyelilere yönelik politikasını anlatan ve bu konuyla ilgili iddialara cevap veren bir makale kaleme aldı.

Altun, makalesinde şunları kaydetti:

"Foreign Policy sitesinde Kareem Chehayeb ve Sarah Hunaidi imzasıyla yayımlanan haberde Türkiye’nin “Suriyelileri koruma sorumluluğundan kurtulmaya çalıştığı” ve “Suriyelileri sınırdışı ettiği” iddialarına yer verilmiştir. Yazıda Hişam Mustafa Steif el Muhammed isimli Suriyeli sığınmacının sınırdışı edildikten sonra Türkiye’ye yasadışı yollardan geri dönmeye çalışırken bir “Türk keskin nişancısı” tarafından öldürüldüğü iddia edilmektedir.

Bu söylem kamuoyunu yanlış yönlendirmektedir. İlgili makalede Türkiye’nin Suriyeli sığınmacılara yönelik yaklaşımı “sınırdışı etme politikası” olarak nitelendirilmiş, bazı kişilerle ilgili mesnetsiz iddialar ortaya atılmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti, Suriyeli sığınmacıların sınırdışı edilme tehdidiyle karşı karşıya oldukları ithamını kategorik olarak reddetmektedir. 2011 yılından itibaren yerlerinden edilen Suriyeliler için açık kapı politikasını benimseyen ülkemiz, yaklaşık 3.6 milyon sığınmacıya kapılarını açmıştır. Aynı dönemde Ürdün 1.4 milyon, Amerika Birleşik Devletleri ise sadece 18,000 kişi kabul etmiştir. Ülkemize gelen sığınmacılar, kayıt işlemlerini tamamladıktan sonra sağlık ve eğitim gibi kamu hizmetlerinden ücretsiz olarak faydalanabilmektedir. Bu hizmetlerin sunulabilmesi amacıyla tüm sığınmacıların kayıtlı oldukları illerde ikamet etmeleri kuralı getirilmiştir.

Suriyeli muhacirlerin kayıtlı oldukları illerde ikamet etme zorunluluğu önceden de vardı. Irkçı gruplar ve sorumsuz medyanın yaptığı asılsız haberler sonrası provake edilen halkın ayaklanmaları sonrası bu zorunluluk aniden hatırlanıp operasyona girişilmişti. İstanbul sokaklarında Suriyeli avına çıkan emniyet güçleri yakaladıkları muhacirlerin ellerini plastik kelepçeyle bağlayıp otobüslere doldurarak sınıra götürdükleri basına yanmıştı.

Kayıtlı oldukları illerde ikamet zorunluluğunun kışkıtmalar sonrası birden bire hatırlanıp ani ve sert bir operasyona kalkışılmasını Altun şöyle izah etti:

“Bazı Suriyeli sığınmacıların yetkili mercilere bilgi vermeksizin başka illere taşınmaları üzerine 2017 yılının başında kayıtların güncellenmesi ve sığınmacıların ülke geneline daha dengeli biçimde dağıtılması için bir çalışma başlatılmıştır. Bu çalışma kapsamında İstanbul Valiliği, yaklaşık bir milyon sığınmacının il sınırları içinde yaşadığını, ancak bunların yarısının diğer illerde kayıtlı olduğunu hatırlatarak, bu şahısların kayıtlı oldukları yerlere 20 Ağustos’a kadar dönmeleri gerektiğini duyurmuştur. Bu süre son olarak 30 Ekim’e kadar uzatılmıştır.

Atılan adım, kamu hizmetlerinin sığınmacılara kesintisiz olarak sunulabilmesi ve Türkiye’nin Suriye krizine verdiği olağanüstü tepkiyi mümkün kılan yerleşmiş kuralların uygulanması amaçlarına matuftur.”

Bir çoğunun zor şartlar altında yaşadığı ve asgari ücretin yarısına çalıştıkları bilinirken, Altun’un yine Suriyeli muhacirlere 40 milyar dolar harcandığını tekrar etmesi dikkat çekti.

Bugüne kadar 102,000 Suriyeli sığınmacıya vatandaşlık veren, savaş mağdurları için 40 milyar dolar yardım yapan Türkiye’nin mültecileri sınırdışı ettiği iddiası saçmalıktan ibarettir. Zaten böyle bir uygulama, ulusal mevzuatımıza ve uluslararası hukuka aykırıdır. Tam aksine açık kapı politikamızı uygulamayı sürdürüyoruz. Bu itibarla 2019 yılında yaklaşık 70,000 yeni sığınmacı kaydı oluşturulmuştur.”

Aileleri Türkiye’de Ama “Gönüllü” Olarak Suriye’ye Gitmişler

Babası, kardeşleri, eşi, üç çocuğu ve ölen amcasının eşi ve çocuklarıyla birlikte İstanbul Bağcılar’da bir ev kiralayan Hişam Muhammed, üç aileye bakmaya çalışıyorken emniyet güçleri tarafından tutuklanıp, sınır dışı edilmişti. Daha sonra tekrar ailesinin yanına dönmeyi denemişse de Hişam Muhammed, Türkiye sınırına yakın bir bölgede keskin nişancıların açtığı ateşle hayatını kaybetmişti. Ailesi Türkiye’deyken neden gönüllü olarak Suriye gittiğine dair boşluğu dolduramayan Altun, bu konuyu ise şöyle savundu:

Bu gerçek ve veriler, Chehayeb ve Hunaidi tarafından Hişam Mustafa Steif el Muhammed’le ilgili ortaya atılan iddiaları çürütmektedir. Muhammed, Mayıs ayında yazarların iddia ettiği gibi kimliği olmadığından değil, bir terör soruşturması kapsamında gözaltına alınmış; uluslararası hukuka göre bir yıla kadar tutulabileceği bir merkeze gönderilmiştir. Birkaç hafta sonra Suriye’ye dönmek istediğini ifade etmiştir. Bu tür durumlarda şahsın ülkesine gönüllü olarak dönmek istediğine dair Türkçe ve Arapça bir form doldurması gerekmektedir. İlgili form, Türkiye Cumhuriyeti ve Birleşmiş Milletler yetkililerince de imzalanır. Türkiye, geri göndermeme ilkesine saygı duymaktadır ve duymaya devam edecektir.

Muhammed’in iddia edildiği gibi bir Türk keskin nişancısı tarafından öldürüldüğü bağımsız olarak teyit edilememektedir. Türkiye’nin elinde Chehayeb ve Hunaidi’nin yaşandığını iddia ettiği olaya dair hiçbir kayıt bulunmamaktadır. Yazıda tasvir edilen olay, Türkiye’nin sınır güvenlik politikasıyla örtüşmemektedir.”

Hani Hilal hakkında da aynı savunmayı yapan Altun’un, Hani’nin kendi isteğiyle gönüllü olarak Suriye’ye döndüğünü ifade etmesi, kamuoyunu tatmin eden bir açıklama olmadı. Bir insanın tehlikeyi göze alarak giriş yaptığı bir ülkeyi gönüllü olarak terk etmek istemesi soru işaretlerinin muhafaza edilmesine sebep oldu.

Altun’un Hani Hilal ile ilgili savunması ise şu şekilde:

Son olarak yazıda adı geçen Hani Hilal ise 4 Temmuz günü Türkiye’den Suriye’ye kaçak olarak geçmeye çalıştığı sırada yakalandıktan altı gün sonra ülkesine gönüllü olarak dönme talebinde bulunmuştur. Makalede bu durumdan bahsedilmemektedir.

Kısıtlı imkanlarına rağmen Suriyeli sığınmacılara yardım etme konusunda kararlı adımlar atan Türkiye’ye yönelik son iddialar, uluslararası toplumun asıl meselelere odaklanamadığını ortaya koymaktadır. Yabancı hükümetler ve insan hakları kuruluşları, hiçbir kusuru olmayan taraflara suç atmaya çalışacaklarına Suriye krizinin siyasi çözümü ve düzensiz göçün temelinde yatan meselelerin ortadan kaldırılması için uluslararası işbirliğini desteklemelidir."