İstanbul Bizim, Ayasofya Esir!
29 Mayıs 2020

İstanbul Bizim, Ayasofya Esir!

Köklü Değişim Medya

Köklü Değişim Medya

Fatih Sultan Mehmed’in 1 Haziran 1453’te ilk Cuma namazı kıldığı Ayasofya Cami, 1931’de Mustafa Kemal’in emri ile ibadete kapatıldı. Ayasofya’nın tarihi süreci ve bugüne kadar neler yaşandı?

Cumhurbaşkanı Erdoğan bugün İstanbul'un fethinin 567. yıldönümü nedeniyle yapılacak kutlama törenleri kapsamında Ayasofya'da Fetih Suresi'nin okunacağını söylemesi üzerine heyecanlanan kitleler Twitter’dan binlerce tweet attı. Siyasilerin zor zamanlarda istismar ettiği Ayasofya, yıllardır ibadete kapalı ve popülist siyasilerin kurbanı olarak esaret altında tutulmaya devam ediyor.

Erdoğan, dünkü kabine toplantısı sonrası yaptığı açıklamada, "Önce, Sancaktepe'de iki ayda inşa ettiğimiz 1008 yataklı Prof. Dr. Feriha Öz Acil Durum Hastanesi'nin açılışını yapacağız. Akşam saatlerinde Okçular Vakfı'nın Fetih Kupası yarışmaları gerçekleştirilecek. Bunun ardından ise Kültür ve Turizm Bakanlığımızın düzenlediği Fetih Şöleni kapsamında, Ayasofya'da Fetih Suresi okunacak ve dualar edilecek. Milletimizin fetih sevincini bu programlarla hep birlikte yaşamaya çalışacağız" bilgilerini kamuoyu ile paylaştı.

19 yıldır tek başına iktidar koltuğunda oturan Erdoğan, geçen yıl da önce Ayasofya'nın Müslümanlar için ibadete açılmasının "siyasi boyutu" olduğunu ifade etmiş ve yapılan çağrıları da "tezgah" olarak nitelendirmiş ancak bundan bir hafta sonra yaptığı açıklamada 31 Mart seçimlerinin ardından bu tarihi yapının cami adını alması için çalışmalara başlayacağını açıklamıştı. Seçimler öncesi kitleleri teskin etmek için verilen sözler her zaman olduğu gibi unutulup gitmişti.

Ayasofya'nın Tarihi

Çok eski bir maziye sahip olan Ayasofya, 360 yılında Bizans İmparatoru İkinci Konstantin tarafından kilise olarak açılmıştı. Eski yapı bir çok tamirat ve restore işleminden sonra bugünkü haline kavuştu.

1204 yılına kadar çeşitli depremler ve yangınlar atlattı, defalarca yeniden inşa edildi. 1204 yılında doğuya sefere giden Haçlıların eline geçen kilise yağmalandı ve yapıya ciddi zarar verildi. Katolik Haçlılar, Ortodoksların elindeki İstanbul şehirinde oluk oluk kan akıttı. Ayasofya kilisesinde dansöz oynatıp Bizans’ı aşağıladı. İstanbul o zamanki adıyla Konstantiniyye topyekün yağmalandı. Tarihçiler bu katliamı ve yağmayı kitaplarında korkunç ifadelerle anlatır.

Bu tarihten 1261'e kadar Roma Katolik Kilisesi'ne çevrildi. 1261'de Bizanslıların İstanbul'un hakimiyetini yeniden ele geçirmeleriyle birlikte Ayasofya yeniden Ortodoks Kilisesi olarak kullanılmaya başlandı.

Vadolunan Şanlı Büyük Fetih

29 Mayıs 1453'te, Fatih Sultan Mehmet İstanbul'u aldığında, Ayasofya yaralı Bizans askerlerinin, kadın ve çocukların sığınma yeriydi.

İstanbul'un Osmanlı Devleti'nin eline geçmesinden sonraki birkaç gün boyunca Ortodoks Kilisesi mensupları Ayasofya'da ibadete devam etti. Adil Sultan Fatih, Ayasofya hariç tebası Hristiyanların, Yahudilerin ibadethanelerine dokunmadı. İbadetlerine karışmadı ve gayrımüslim halka emniyet sözü verdi. O tarihten Osmanlı’nın son zamanlarındaki dış kaynaklı tahriklere kadar gayrımüslim teba huzur ve emniyet içinde yaşadı. Öyle ki Bizans’ın yönetimi altında yaşadıkları o kara günlerle kıyas edilemeyecek kadar huzur ve adalet içinde bir yaşam sürdüler.

1 Haziran 1453'te İstanbul'daki ilk Cuma namazını burada kılan Fatih Sultan Mehmet, Ayasofya'nın Osmanlı yönetimi altında cami olarak hizmet vereceğini duyurdu. Mihrap ve minber yapıldı, çan ve Haç kaldırıldı. Mozaiklerin üstü kapatıldı. Zira bu tür resimlerin ibadethanelerde bulunması caiz değildi.

1481'de ilk minaresi inşa edildi. Fatih Sultan Mehmet'ten sonra tahta geçen Sultan İkinci Bayezid zamanında bir minare daha dikildi.

1509'daki büyük İstanbul depreminde ilk yapılan minare yıkıldı, yerine tuğladan bir minare yapıldı.

Diğer iki minare de Sultan İkinci Selim zamanında, Mimar Sinan tarafından yenileme çalışmaları sırasında inşa edildi. Bu sebeple Ayasofya'nın farklı zamanlarda yapılan 4 minaresi birbirinden farklıdır.

İkinci Selim'in türbesi Ayasofya içindeki ilk türbedir. Ayasofya'da, sultanların, eşlerinin ve şehzadelerin de yer aldığı 43 farklı türbe bulunmaktadır.

Bunların arasında Sultan Üçüncü Murat, Sultan Üçüncü Mehmet, Safiye Sultan ve Nurbanu Sultan da bulunmaktadır.

Sultan Ahmet 1616'da Sultan Ahmet Cami'ni inşa ettirene kadar, Ayasofya Osmanlı Devleti'nin en büyük ve en önemli camisiydi.

1739'da camiye medrese, kütüphane ve aşevi de eklendi. 1847-1849 arasında yenilenme çalışmaları sırasında kapalı kalan Ayasofya, cami olarak son kez 1849'da açıldı ve 1931’e kadar açık kaldı.

Cumhuriyet İle Esareti Başladı

1923'te cumhuriyetin ilanından sonra cami olarak kullanılmaya devam etse de, Mustafa Kemal’in emri ile Ayasofya 1931'de kapatıldı.

1931'de Amerika Bizans Enstitüsü'nün kurucusu Amerikalı arkeolog Thomas Whittemore, Ayasofya'daki mozaiklerin tekrar ortaya çıkarılması için İslam Devleti’ni yıkan Türkiye'deki yeni yönetimden izin istedi.

Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal’in verdiği izin sonrası başlayan çalışmalar 15 yıl sürdü ve 1947'de tamamlandı ve resimler tekrar ortaya çıkarıldı.

Çalışmalara başladıktan bir süre sonra, halihazırda kapatılmış olan Ayasofya'nın, 24 Kasım 1934'teki Bakanlar Kurulu kararıyla müze olarak yeniden açılmasına karar verildi.

Ayasofya Müzesi, 1 Şubat 1935'te müze olarak ziyaretçilere açıldı. 1996'da Dünya Anıtları İzleme listesine alınan Ayasofya'nın kubbesi ve minareleri, Dünya Anıtları Fonu'nun da desteğiyle 1997-2002 arasında restore edildi.

Ayasofya, Cami Olarak Tapuludur

Ayasofya Müzesi'nin resmi internet sitesinde, "1936 tarihli tapu senedine göre, Ayasofya "57 pafta, 57 ada, 7. parselde Fatih Sultan Mehmed Vakfı adına Türbe, Akaret, Muvakkithane ve Medreseden oluşan Ayasofya-i Kebir Camii Şerifi" adına tapuludur" ifadesi yer alıyor.

Müzenin yeniden camiye dönüştürülmesini talep edenler, bu ifadeyi esas alıyor. Ancak Ayasofya, kanunsuz olarak ibadete açık değil.

Erdoğan’ın Ayasofya Vaadleri

Cumhurbaşkanı Erdoğan 2013'te, yani İstanbul'un fethinin 560. yıldönümünde Müslümanların "İstanbul'un fethinin imzası olan Ayasofya yeniden ibadete açılsın" çağrılarına da, bunun "bir oyun" olduğunu belirterek, neyi ne zaman yapacakların bildiklerini söyleyerek reddetmişti.

O dönem başbakan olan Erdoğan, Mayıs 2013'te, partisinin Kızılcahamam'daki kampında milletvekillerinin konuyla ilgili soruları üzerine "Sultanahmet çok boş. Sultanahmet dolarsa Ayasofya'yı da gündeme alabiliriz" yanıtını vererek oyalama sürecine devam etti.

Erdoğan, Ayasofya konusunu geçen yıl 31 Mart'ta yapılan yerel seçimler öncesinde de birkaç kez gündeme getirdi.

İlk kez 16 Mart 2019'daki Tekirdağ mitinginde bir vatandaşın Ayasofya'nın cami yapılması çağrısına Erdoğan, "Büyük Çamlıca Cami'ni yaptık. 4 tane 5 tane Ayasofya eder, o kadar büyük. Anadolu yakasında, tüm İstanbul ve Türkiye'de en büyük camii. Mesele o değil, bu işin bir siyasi boyutu var, yanı var. Yan tarafta Sultanahmet'i doldurmayacaksın, Ayasofya'yı dolduralım… Bu oyunlara gelmeyelim, bunların hepsi tezgah. Biz ne zaman neyin nasıl yapılacağını çok iyi biliyoruz. Bu namussuzlar böyle dedi diye biz adım atmayız" diyerek tekrar süreci rölantiye aldı.

Bu açıklamadan bir hafta sonra ise 31 Mart yerel seçimlerinin ardından bu konuda adım atabileceklerini söylemişti.

Erdoğan, "Burasının isminin müzeye çevrilmesi çok büyük yanlıştı. Biz de dedik ki, 'Çok yoğun bir şeklide bu tür bir talep olduğuna göre böyle bir adımı atmanın artık zamanı gelmiştir" diye konuşmuştu. Seçimlerden önce başka, seçimlerden sonra başka konuşan Erdoğan iktidarı siresince bir çok kiliseyi ise restore ettirerek kullanıma sundu.

"Allah'ın yarattıklarından Allah'a ve O'nun rüyetine iman eden, ahirete ve onun heybetine inanan hiçbir kimse için, sultan olsun melik olsun, vezir olsun bey olsun, şevket ve kudret sahibi biri olsun hâkim veya mütegallib (zâlim ve diktatör) olsun, özellikle zâlim ve diktatör idareciler tarafından tayin olunan, fâsid bir tahakküm ve bâtıl bir nezâret ile vakıflara nâzır ve mütevelli olanlar olsun ve kısaca insanlardan hiçbir kimse için, bu vakıfları eksiltmek, bozmak, değiştirmek, tağyir ve tebdil eylemek, vakfı ihmal edip kendi haline bırakmak ve fonksiyonlarını ortadan kaldırmak asla helal değildir!

Fatih’in Ayasofya Vakfiyesi ve Bedduası

Rasulullah (s.a.v.)’in yüzyıllar önce müjdelediği fethe mazhar olan şanlı, cesur devlet adamı Fatih Sultan Mehmed, Ayasofya’yı camiye çevirdikten sonra korunması için bir vakfiye yayınlanmıştı.

İşte o vakfiye:

Kim ki, bozuk teviller, hurafe ve dedikodudan öteye geçmeyen bâtıl gerekçelerle, bu vakfın şartlarından birini değiştirirse veya kanun ve kurallarından birini tağyir ederse; vakfın tebdili ve iptali için gayret gösterirse; vakfın ortadan kalkmasına veya maksadından ve gayesinden başka bir gayeye çevrilmesine kast ederse, vakfın temel hayır müesseselerinden birinin yerine başka bir kurum ikame eylemek (temel müesseselerden birinden taviz vermek) ve vakfın bölümlerinden birine itiraz etmek dilerse veya bu manada yapılacak değişiklik veya itirazlara yardımcı olur yahut yol gösterirse; veya şer'i şerife aykırı olarak vakıfta tasarruf etmeye azm eylerse, mesela şeriata ve vakfiyeye aykırı ferman, berat, tomar veya talik yazarsa veyahut tevliyet hakkı resmi yahut takrir hakkı resmi ve benzeri bir şey talep ederse, kısaca batıl tasarruflardan birini işler yahut bu tür tasarrufları tamamen geçersiz olan yazılı kayıtlara ve defterlere kaydeder ve bu tür haksız işlemlerini yalanlar yumağı olan hesaplarına ilhak ederse, açıkça büyük bir haramı işlemiş olur, günahı gerektiren bir fiili irtikâb eylemiş olur. Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların la'neti üzerlerine olsun. "Ebeddiyyen Cehennemde kalsınlar, onların azapları asla hafifletilmesin ve onlara ebeddiyyen merhamet olunmasın. Kim bunları duyup gördükten sonra değiştirirse, vebali ve günahı bunu değiştirenlerin üzerine olsun. Hiç şüphe yok ki, Allah her şeyi işitir ve her şeyi bilir."

Sultan Fatih Ayasofyaa’nın cami dışında başka bir şeye dönüştürülmesini yasaklamış ve lanetlemişti. Maalesef Ayasofya, Osmanlı İslam Devleti yıkıldıktan sonra 1931 yılında alınan kararla günümüze kadar müze olarak kaldı. Seçim zamanı camiye dönüştürülmesi için söz verilerek Müslümanlar teskin edilmeye çalışılsa da, Ayasofya, siyasi istismar aracı olmaya ve yeni Fatih’ini beklemeye devam ediyor.