İİT Toplandı, Kınadılar ve Dağıldılar
22 Mart 2019

İİT Toplandı, Kınadılar ve Dağıldılar

Euronews

Köklü Değişim Medya

İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) İstanbul'daki olağanüstü toplantıda, Yeni Zelanda’daki iki camiye düzenlenen ve 51 Müslümanın vahşice katledildiği terörist saldırıyı görüştü. Alışılagelmiş adetlerin tekrarlandığı toplantıda liderler, Yeni Zelanda katliamını ve Trump’ın Golan Tepeleri’ne yönelik kararını konuşup, dağıldı. İslam düşmanı Batılı devletlerden, İslam düşmanlığına karşı eyleme geçilmesinin istendiği çağrıların gölgesinde geçen toplantı, her zamanki gibi bir yaptırımı olmayan cılız tepkilerle sona erdi.

İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Dışişleri Bakanları Düzeyinde Açık Katılımlı Acil İcra Komitesi Toplantısı İstanbul'da açılış konuşmalarıyla başladı.

Yeni Zelanda'daki iki camiye yönelik terörist saldırı ve Müslümanlara karşı nefret ve tahammülsüzlükle mücadele başlığı altında gerçekleşen toplantının açılış konuşmalarını Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Yeni Zelanda Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Winston Peters ve İİT Genel Sekreteri Yusuf bin Ahmed el-Useymin yaptı.

Açılış konuşmalarının ardından kürsüye geçen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Yeni Zelanda halkına menfur eylemden dolayı taziyelerini ileterek atılması gereken adımlara ilişkin bir konuşma gerçekleştirdi. İslam düşmanı Batılı devletlerin insafına bırakılan bu adımlar, Batı’ya yüzünü dönmüş İslam İşbirliği Teşkilatı’nın acziyetini, hiçbir yaptırım gücünün olmadığını ve Ümmetin sahipsizliğini ortaya koydu.

Erdoğan konuşmasının başında İİT'nin öncelikli vazifesinin Filistin davası olduğunu hatırlattı ve ABD Başkanı Donald Trump'ın Golan Tepeleri'ne ilişkin açıklamalarını eleştirerek şunları söyledi:

"İsrail” yönetiminin aralıksız saldırılarına maruz kalan Filistin'i korumak ve davaya sahip çıkmak birinci vazifemizdir. Dün Trump'ın Golan tepeleri ile ilgili talihsiz açıklaması bölgeyi yeni bir kriz ve gerilimin eşiğine getirmiştir. 1968'den bu yana “İsrail” işgali altında olan bu bölge içerisinde Türkmenlerin de olduğu birçok etnik yapıyı göçe zorlamıştır. İİT'nin böyle bir hassas meselede sessiz kalması ve emri vakilere boyun eğmesi düşünülemez. Müslümanların huzurunu ve bekasını hedef alan her hadise ve kritik saldırı bizler için önemlidir."

Doğrudan İİT'yi ilgilendiren hususlarda daha aktif olunması ve sorumluluk alınması gerektiğini belirten Erdoğan Yeni Zelanda'da gerçekleşen kanlı terör saldırısının da bu çerçevede değerlendirildiğini kaydetti ve sözlerine şöyle devam etti:

"51 kardeşimizin şehadeti asla sıradan bir hadise olarak görülemez. Bu olay kökleri derinlere inen bir kinin ve saplantının dışa vurumudur. Saldırganının manifestosu, dehşet verici saldırı görüntüleri ve saldırganın silahı üzerindeki isim ve tarihler bunu ispat etmektedir. Bu saldırı buzdağının görünen yüzüdür. Yeni Zelanda saldırısı Müslüman ve masum insanları hedef alan ne ilk ne de son saldırıdır."

1993 yılından 2017'ye neo-naziler ve aşırı sağcıar tarafından Müslümanlara yönelik olarak batılı ülkelerde gerçekleşen saldırılara örnekler veren Erdoğan, bu tip saldırılardan ve nefret eylemlerinden Müslümanlar kadar Musevilerin, Afrika ve Asya kökenlilerin, Romanların ve diğer azınlıkların da madur olduğunu dile getirdi.

"Tıpkı PKK Gibi Neo-Nazilerle De Terör Kapsamında Mücadele Edilmeli"

Batıda yaşanan bu saldırılara 'terör' denmediğine ve genellikle münferit, psikolojik adi suçlar olarak bakıldığına dikkat çeken Erdoğan "Sorunları halının altına süpüremeyiz. Biz görmezden geldikçe sorunlar katlanıp büyeyecek. Biz sesimiz yükseltmedikçe batılı ülkeler konforlarını bozmayacaktır" ifadelerini kullandı.

Yeni Zelanda makamlarına gösterdikleri sağduyu, empati ve örnek tavırlar için kutlayan Erdoğan, Başbakanı Jacinda Ardern'in tutumunun tüm dünya liderlerine örnek olması gerektiğini söyledi ve sözlerini şöyle sürdürdü:

"Hepimizin yurtdışında okuyan çalışan rızkının peşinde koşan vatandaşlarımız var. Avrupa'da 44 mlyon Müslüman, dünya genelinde ise 400 milyon Müslüman diasporada yaşıyor. Bu insanlar birkaç nesildir hayatlarını buralarda sürdürüyor.

Fanatik sağ partiler, neo naziler böyle bir kitleyi hedef alıyor. İslamofobi, zenofobi ve aşırı sağ diye bahsettiğimiz bu yapılar artık politik yapılar değildir. Artık karşışımzda açıkça bir İslam ve Müslüman nefreti ve düşmanlığı vardır.

Bu tehdit artık güvenlik birimleri ve sokaktaki vatandaşın meselesidir. Tıpkı PKK gibi Neo-Nazi örgütler de terör örgütü olarak ele alınmalı ve böyle mücadele edilmelidir. Uluslararası toplum DEAŞ saldırıları karşısında verdiği güçlü tepkiyi neo-nazi saldırılarında da göstermelidir."

"Şahsımı hedef almak kimseye bir fayda sağlamaz"

Batıda araba kazalarında bile terör ihtimali arandığını belirten Erdoğan, “İsrail”in terör devleti uygulamalarını gizlemeye ve saklamaya çalışmanın beyhude olduğunu, gerçekleri dillendirdiği için şahsının hedef alınmasının kimseye bir fayda sağlamayacağını söyledi ve sözlerini şöyle tamamladı:

"Elbette saldırganın adını anmamalıyız ancak bu vahşi eylemin unutulmasına da müsade etmemeliyiz. Aynı hevesleri taşıyanlara çok güçlü bir mesaj vermeliyiz. Asıl görev batılı devletlere düşüyor ancak Müslümanlar olarak bizim de bu meseleyi daha ciddi şekilde ele almamız gerekiyor.

10 yıllık eylem planımızda İslam düşmanlığı ile mücadeleye yer vermiştik ancak malesef olmamız gereken yerde değiliz. Teşkilatın kendini bu asimetrik tehdide adapte etmesi şarttır. Elimizdeki sivil ve bürokratik araçları nasıl daha etkili hale getirebileceğimizi konuşmalıyız. Ümmetin bekasını ilgilendiren hususlarda tek yürek ve tek bilek olup beraber hareket etmeliyiz. Türkiye olarak elimizden gelen her türlü katkıyı vermeye hazırız."

Hayatını Tek Kişilik Hücrede Geçirecek

Erdoğan'dan önce açılış konuşması yapanlardan Yeni Zelanda Dışişleri Bakanı Winston Peters saldırının hiçbir ceza ile dengelenemeyeceğini ancak saldırganın Yeni Zelanda kanunları çerçevesinde en ağır şekilde cezalandırlacağını belirterek "Hayatının geri kalan kısmını tek kişilik bir hücrede geçirecek" diyerek "Bu saldırı hepimize yapılmıştır" ifadelerini kullandı.